Suriye'nin kuzeyinde kurulması planlanan Güvenli Bölge konusunda Türkiye ile ABD arasında geçtiğimiz hafta mutabakata varılmıştı.
Mutabakatın içeriği hakkında hem Savunma Bakanlığı hem de ABD Büyükelçiliğinin yaptığı açıklama aynıydı.
Pentagon ve ABD Dışişleri bakanlığı ise konu ile ilgili sorulara kaçamak cevaplar vermeye devam ediyor. Özellikle "Barış koridoru" ifadesini kullanmaktan kaçındıkları dikkatlerden kaçmıyor.
Ayrıca mutabakatın duyurulan üç maddesi dışında da herhangi bir ayrıntı vermemeye özen gösteriyorlar.
Benzer bir hassasiyet Türk tarafı için de geçerli. Ne Savunma ne de Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden herhangi bir ayrıntı gelmiyor.
Yalnızca atılan adımlarla ilgili bilgilendirmeler yapılıyor. Bu anlamda bir kaç gelişme söz konusu:
Kurulması planlanan Ortak Harekat Merkezi ile ilgili Akçakale'de yoğun bir çalışma yapıldığı bu bilgilerin başında geliyor.
Ayrıca Türkiye'nin İHA'lar yoluyla Fırat'ın Doğusunda gözlem uçuşları yaptığı bilgisi de resmi kaynaklardan geldi.
Buna mukabil farklı kaynaklardan daha ayrıntılı bilgiler geliyor, haritalar dolaşıyor.
Bu bilgiler hem Türk basınında hem PYD'ye yakın kaynaklarda hem de konuyla ilgilenen ABD'li araştırmacıların diline dolandı.
Bilgilerin ABD'li yetkiller tarafından sızdırıldığını tahmin etmek de zor değil.
Aralarındaki nüans farklılıkları da ABD'lilerin farklı kesimlere farklı bilgiler verdiğine işaret ediyor.
Bu bilgiler de paketlenip servis ediliyor, hatta haritalara dönüştürülüyor.
Bu haritalar Güvenli Bölge'nin üç hattan oluşacağını gösteriyor.
Buna göre ilk hat beş km derinliğinde olacak ve bu hatta PYD olmayacak. Türkiye ve ABD bu alanda ortak devriye görevi üstlenecek.
İkinci hat ise içeriye doğru 9 km olacak ve bu bölge ABD ile PYD'nin ortak kontrolünde olması öngörülüyor. Ancak burada ağır silahlar olmayacak.
Üçüncü bant ise 4 km olacak ve burası tamamen ABD ile PYD'nin inisiyatifinde olacak.
Bu planın ABD'ye ait olduğunu tahmin etmek zor değil ve bu haliyle Türkiye tarafından kabul edilmesi mümkün değil.
Çünkü bu haliyle güvenli bir bölge değil, PYD için korunaklı bir alan inşa etmiş olacak.
Biraz daha ileri giderek söyleyecek olursak ABD'nin PYD'yi korumak için bir çevreleme yoluna gittiğini söylemek bile mümkün.
Dolayısıyla bu planı dayatmak ya da zamana yayarak Türkiye'ye kabul ettirmek için çabalaması durumunda Türkiye ile ABD arasında daha büyük sorunların yaşanacağını görmek zor değil.
Çünkü Türkiye'nin endişesini karşılayacak olan şey yalnızca sınır güvenliği değil, PYD'nin tasfiyesi ve mültecilerin geri dönüşünü mümkün kılacak şartların oluşturulması.
Aksi takdirde 5 Ağustos öncesine dönme olasılığı uzak bir ihtimal olmayacak.