Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye krizinin müzakeresine yönelik oluşturulan Astana mekanizmasının en önemli ayaklarından bir şüphesiz ki İdlib anlaşmasıydı.
Eylül 2018'de varılan anlaşmaya göre İdlib çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilmiş ve bu durumun devamlılığı için Türkiye, Rusya ve İran bölgenin etrafına gözlem noktaları kurmuştu.
Ancak anlaşmanın üzerinden birkaç ay geçmeden Rusya ve Rejim ihlallere başladı. İhlallerin gerekçesi ise HTŞ ve müzahir unsurlardı.
Özellikle Nisan ayından itibaren hem hava hem de karadan İdlib ve etrafında başlayan saldırılar, kapsamlı bir harekatın parçası olarak düşünülmüştü. Ancak Hama kırsalında Rejimin başarısız olması, harekatın bu ayağını aksattı ve İdlib'de hava saldırılarının yoğunlaşmasına yol açtı.
Dokuzuncu gözlem noktasına destek sağlamak amacıyla hareket halindeki konvoya havadan yapılan saldırı ve sonrasında Han Şeyhun kasabasına yönelik saldırılar da bu sürecin son halkası oldu.
Han Şeyhun'un, İdlib-Hama hattının en önemli ulaşım yolu olan M-5 otoyolunu kapsaması ve Türkiye'nin de dokuzuncu gözlem noktasına ulaşımı sağlaması dolayısıyla önemli.
İşin ilginç tarafı, bu döneme kadar gerçekleşen saldırılarda Rusya sessiz kalmış ve Türkiye rahatsızlığını dile getirdiğinde ise rejimi dizginleyemediklerini dile getirmişti. Son saldırılara ise açıkça destek vermekten imtina etmedi.
Rejimin karadan saldırılarına Rusya'nın açık destek vermesi, anlaşmanın geleceği üzerinde soru işaretleri yarattı. Zira Rus Dış İşleri Bakanı Lavrov, "İdlib'in %90'ının teröristler tarafından kontrol edildiğini" dile getirerek neredeyse şehrin bütününü hedef haline getirdi.
Bu gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, daha önce planlanmamış bir ziyaret kapsamında Rusya'ya gerçekleştireceği ziyaret önemli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin arasında gerçekleşecek bu görüşme hem İdlib anlaşmasının hem de Türkiye ile Rusya arasında Suriye'de yürümekte olan işbirliği/rekabet düzleminin limitlerini de açığa çıkaracak.
İki lider arasında oluşan güven atmosferi ve lider diplomasisi ile bugüne kadar bir çok sorunun çözüldüğünü biliyoruz. İdlib meselesinin hassasiyeti ve Rusya dahil bütün taraflara oluşturacağı maliyet düşünüldüğünde iki lider arasındaki görüşme daha da önem kazanıyor.
Bu açıdan bakıldığında İdlib anlaşması ile ilgili üç senaryo ile karşı karşıyayız.
Anlaşmanın devam etmesi, revize edilmesi ya da masanın devrilmesi.
Masanın devrilmesi İdlib anlaşmasına taraf olan herkese önemli maliyetler çıkaracağından şimdilik en uzak ihtimal.
Anlaşmanın devam edebilmesi için saldırıların durması gerekir. Aksi takdirde İdlib "çatışmasızlık bölgesi" vasfını, askeri gözlem noktaları da işlevini kaybedecek.
Rusya ve rejimin saldırıları durdurmayacağını, durdursa bile kısa bir süre sonra yeniden başlayacağını düşündüğümüzde anlaşmanın revize edilmesi söz konusu olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yarın ki ziyareti muhtemelen önümüzdeki dönemin şekillenmesi açısından bir ön hazırlık niteliği taşıyacak. Çatışmaların yeniden dondurulması ve Eylül ayındaki zirvede revize edilmiş bir anlaşmanın çıkması sürpriz olmayacaktır.