Şüphesiz, yarınlara yatırım yapmak için; çocukların ve gençlerin eğitimi, çok önemli. Bununla birlikte, bu günlerin hakkını vermek için; yetişkinlerin eğitimi de aynı derecede önemli değil mi?
Ayrıca, çocuklar ve gençler, bugün itibarıyla sadece kendilerinden sorumlu olduklarından; onların her birinin eğitimi, bir kişilik yatırım anlamına geliyor. Başkaları nezdinde de yetki ve sorumluluk sahibi olan yetişkinlerin eğitimi ise; onlarca, yüzlerce, binlerce insanın hayatını derinden etkiliyor.
O halde, örgün eğitim alanında çocuklar ve gençler için yapılan planlamanın bir benzeri; yaygın eğitim alanında da yetişkinler için yapılmalıdır. Hayat yolunda ve yolculuğunda, oynadığımız veya oynayacağımız her rolün; bir adım öncesinde hazırlığı yapılmalı, yeterlilik eğitimi alınmalıdır.
Böylece; kendimizi ve çevremizi daha iyi keşfetmiş, daha verimli yönetmiş oluruz. Yumurtayı hangi ucundan kıracağımızın, kazmayı hangi noktaya vuracağımızın, tahterevallinin neresinde duracağımızın; ilmini, fennini, yolunu, yordamını daha kolay buluruz.
Hayatımızın kalite ve kariyer standardı yükselir. Yurdumuz ve yuvamız; daha yaşanılabilir bir yer haline gelir.
Dahi Rolü
Derler ki; akıllı kendi aklını kullanır, dahi başkalarının akıllarını organize edermiş. Bin bildiği varsa bile, bir bilmeze dahi danışıp; ondan sonra karar verme yoluna gidermiş.
Bu metodu ve usulü ilke edinip uygulayanlar; herkesi sahaya çekmiş, sürece katmış olurlar. Tek kişilik tepe olmak ve kalmak yerine; sıradağlar gibi saf tutmuş olurlar.
Kapsama alanı ve oranı ne olursa olsun; yönetici konumunda bulunan herkesin, "dahi" rolü oynaması gerekir. Çünkü bu, tüm işlerde ve işleyişlerde; yakın ve uzak çevresindeki enerjiyi sinerjiye dönüştürüp, daha fazla katma değer üretmek anlamına gelir.
Ailede anneler ve babalar çocuklarını, okulda öğretmenler ve idareciler öğrencilerini, camide imamlar ve müezzinler cemaatlerini, tekkede mürşitler ve vekiller müritlerini, siyasette başkanlar ve yardımcıları teşkilatlarını, bürokraside müsteşarlar ve müdürler memurlarını, ticarette patronlar ve yöneticiler işçilerini, sivil toplum kuruluşlarında önderler ve öncüler gönüllülerini bu anlayışa ve işleyişe göre yönetseler; müthiş bir güç, muazzam bir imkan, yüksek derecede bir değerler manzumesi ortaya çıkar. Ülkenin ve toplumun, dünyanın ve insanlık aleminin her yerine, her kesimine; gökten iyilik ve güzellik yağar, yerden refah ve mutluluk çıkar.
Kaldıraç Sistemi
Bilindiği gibi, dünyanın işleri; insanın ihtiyaçları kadar çok ve çeşitlidir. Genel kabul görmüş bir gerçektir ki; her bir iş, belli düzeyde teorik bilgiyi ve yeterli derecede pratik tecrübeyi gerektirir.
Bir işi iyi yapmanın yahut yaptırmanın yolu; onu ehline havale etmektir. İhtiyaç halinde; ekmek için fırıncıya, altın için kuyumcuya gitmektir.
Malum olduğu üzere, üç beş kişinin pazı gücü ile yerinden oynatamadığı kayayı; bir tek kişi, kaldıraç sistemini kullanarak yuvarlayabilir. Kaçanı herkesin kovalaması mümkün ve muhtemeldir ama; ilgi ve ihtisas alanlarına göre tavşanı tazı, kuzgunu şahin daha kolay yakalayabilir.
Bu açıdan baktığımızda; evlenme çağına gelen gençlerimizin anne, baba, eş olma ehliyetleri var mı? Bunun için bilinçli ve planlı bir özel eğitimden geçip, yeterlilik belgesi alıyorlar mı?
Üniversitelerimizin Eğitim Fakülteleri; ehil ve güvenilir öğretmenler, idareciler yetiştiriyorlar mı? Çocuklarımızı ve gençlerimizi emanet ettiğimiz eğitimciler; mesleklerinin, branşlarının ve benlik-kimlik-kişilik kazandırmaya çalıştıkları muhataplarının sırlarını, sorunlarını yeteri kadar biliyorlar mı?
İmamlar ve müezzinler; toplumun yüzde kaçını camilere çekebiliyorlar? Kendilerine arz edilen, dine ve dünyaya dair meselelerin; ne kadarının üstesinden gelebiliyor veya içinden çıkabiliyorlar?
İşine hile katmayan, az emeği çok pahaya satmayan esnafın, tüccarın oranı nedir? Siyasette, bürokraside, sivil toplum örgütlenmesinde; hangi bilgiyle ve birikimle, bizi kimler yönetmektedir?
İlmine, imanına, ameline, tavrına virüs bulaşmamış dindar insan yahut dini grup, cemaat ne kadar var? Suret-i haktan görünüp, bizi can evimizden vuran ihanet şebekeleri; ne zaman, nereden ve nasıl çıkıyorlar?
Sorularımız çok, sorunlarımız karmaşık, yaralarımız derin. Ay batmış, güneş tutulmuş, yıldızlar kaybolmuşsa; yeterliliğinden söz edilebilir mi, alacakaranlığında aydınlanmaya çalıştığımız mum ışığının ve fenerin?
Bizim derhal; kaybettiğimiz değerleri bulup, geri almamız gerekiyor. Yetki ve sorumluluk makamında bulunan yetişkinler olarak; her birimizin, tüm rollerimizi daha iyi oynayacak hale gelmemiz gerekiyor.
Sadece Ben
Bir zamanlar, aynı iş koluna bağlı binlerce işçiye; bir anket uygulamışlar. "Bu iş yerindeki verimsizliklerin, olumsuzlukların sorumlusu kimdir?" diye sormuş; her birisinden, yazılı cevaplar almaya çalışmışlar.
İşçi görüşleri, üç grupta toplanmış. Birinci grupta işverenin, ikinci grupta iş görenin, üçüncü grupta işveren ile iş gören arasında rol alan yöneticilerin sorumlu oldukları vurgulanmış.
Binlerce işçiden sadece biri, farklı bir cevap vermiş. "Bu iş yerindeki verimsizlikten, olumsuzluktan; sadece ve sadece ben sorumluyum" demiş.
Onu karşılarına alıp, bu farklı algının ve anlayışın sebebini sormuşlar. "Herkes başkalarını sorumlu tutarsa, kendi tavrında bir değişiklik yapmaz ve mevcut durum devam eder. Ama herkes kendisini sorumlu tutarsa; öncekinden daha iyisini ve fazlasını yapmaya çalışır, böylece işler daha iyiye gider. Onun için, ben kendimi sorumlu gördüm ve iş yapma biçimimi değiştirme, geliştirme gereği duydum" cevabını almışlar.
Biz de, bugün dünden yarın bugünden daha iyi olmak için; işlerimizi daha iyi yapmaya, rollerimizi daha iyi oynamaya kendimizden ve yakın çevremizden başlamalıyız. Herkesin, önce kendi kapısının önünü temizlemesi gerektiği bilgisini ve bilincini hakim anlayış haline getirip; bütün şehrin, bütün ülkenin ve hatta bütün dünyanın daha temiz olmasını sağlamalıyız.
Öğrenmenin yaşı ve sınırı yoktur, hiçbir zaman da olmayacaktır. Bir insan, allame-i cihan olsa bile; yeterliliğinin alanını genişletmek ve oranını artırmak için, eğitim ihtiyacının sonu gelmeyecektir.
O halde, haydi bismillah. Yetişkinlerin yeterliliğini artırmak amacıyla, yeni bir eğitim seferberliği başlatalım inşallah.
Zekeriya Erdim