İç ve dış şartlar onu gerektirdi; Türkiye, bir erken seçim sürecine girdi. Partilerin Cumhurbaşkanı ve Milletvekili adayları belirlendi; kamuoyuna ilan edildi.
Seçilme yaşının on sekize indirilmesi sebebiyle; henüz lise öğrencisi olan adaylar da var. Kameraların karşısına geçip; seçimle ve siyasetle ilgili duygularını, düşüncelerini paylaşıyorlar.
Seçme yaşına gelmiş olanlar; içlerinden birileri için oy kullanıp, kendilerine vekil olarak seçecekler. Kimileri iktidar, kimileri muhalefet olup; bir sonraki seçime kadar, ülkeyi ve toplumu yönetecekler.
Şüphesiz, hepimiz; her anlamda, iyi yönetilmek isteriz. Kişisel, kurumsal, toplumsal kazanımlarımız açısından; bugün dünden, yarın bugünden daha iyi olmayı arzu ederiz.
Umduğumuzu bulabilmemiz için; seçilmişlerin, yönetim bilgi ve becerilerinin iyi olması gerekir. Bu ise, seçenler ve seçilenler için; siyaset eğitiminin ya da eğitim siyasetinin gereğini, önemini gündeme getirir.
YÖNETME SANATI
Siyaset, "yönetme sanatı" ise; bu bilgi ve beceriye her zaman, her yerde, herkesin ihtiyacı var. Çünkü, ömrü olanlar ve hayat denen süreci yaşayanlar; kaçınılmaz olarak, birilerini ya da bir şeyleri yönetmek durumunda kalıyorlar.
Evler ve aileler, okullar ve öğrenciler, şirketler ve işletmeler, vakıflar ve dernekler, partiler ve teşkilatlar, ülkeler ve toplumlar yönetilmeyi bekliyor. Üstelik, bu yönetim safha ve süreçleri; insanı, bilgiyi, zamanı, imkanı, fırsatı, tehdidi, krizi, anarşiyi, terörü, savaşı doğru sevk ve idare etme iradesini gerektiriyor.
Öte yandan, temel ilke ve prensipler açısından; bir evi ve aileyi yönetmekle, bir ülkeyi ve toplumu yönetmek arasında fark olmadığını biliyoruz. Doğal olarak; iyi yönettiğimiz ya da yönetildiğimiz zaman iyi, kötü yönettiğimiz ya da yönetildiğimiz zaman kötü sonuçlar alıyoruz.
Ümmet ve millet tarihinin parlak dönemleri; iyi yönettiğimiz ve yönetildiğimiz zamanlar. Geri kaldığımız, esir ya da köle olduğumuz dönemlerin temel sebeplerinin başında ise; hiç şüphesiz, yönetme ve yönetilme zafiyeti var.
O halde, siyaset bilgisi ve bilinci; seçimden seçime hatırlanacak bir şey değildir. Seçme ve seçilme olgunluğu; her yaş ve seviyedeki insana kazandırılması gereken temel değerlerden biridir.
YÖNETİM FORMASYONU
Mevcut eğitim sisteminin mevzuat ve müfredat öngörülerine göre; okulların, öğretmenlerin, idarecilerin görev tanımları üç ana başlıktan oluşuyor. Birincisinin, eğitim yani duygu-düşünce-davranış kazandırmak, benlik-kimlik-kişilik oluşturmak; ikincisinin, öğretim yani bilgi ve beceri kazandırmak; üçüncüsünün, yönetim yani sevk ve idare anlayışı-işleyişi kazandırmak olduğu anlaşılıyor.
Ancak, sınav sistemlerinin oluşturduğu ve geliştirdiği yanlış algı yüzünden; görev alanı ve konusu teke indirgendi. Annelerin ve babaların, öğretmenlerin ve idarecilerin eksik ya da yanlış olan şeyde ittifakı sonucu; okullar hayattan koptu ve sadece öğretim formasyonuna ayarlı kurumlar haline geldi.
Çocuklara ve gençlere, hayatları boyunca lazım olacak kalıcı değerler kazandırmak yerine; sınava kadar taşınıp, sonra çöpe atılacak geçici bilgiler yüklüyoruz. Ağır bedeller ödeyerek; sadece ve sadece, yüksek puan almalarını bekliyoruz.
Elde ettikleri bilgiyi ve beceriyi doğru yolda, iyi işler yapmak için kullanmalarını sağlayacak eğitim formasyonu da; üstlendikleri görevleri hakkıyla yerine getirip kendileri ve çevreleri için katma değer üretmelerini sağlayacak yönetim formasyonu da güme gidiyor. Böylece, kem alet ile kemâlat olmuyor; eğitim sistemi, arızalı bir nesil üretiyor.
Büyüyünce eş, anne, baba, memur, amir, işçi, patron, aydın, sanatçı, esnaf, tüccar, sivil toplumcu, siyasetçi oluyorlar. Seçiyor ya da seçiliyor, yönetiyor ya da yönetiliyor; ülkenin ve toplumun, kaderini belirliyorlar.
TAÇ GİYEN BAŞ
Atalarımız, yaşanmış tecrübelerin süzme sonucu olarak; "Taç giyen baş akıllanır" demişler. Her yaş ve seviyedeki insan için; sorumluluk üstlenmenin, fıtri kabiliyet ve kapasiteleri ortaya çıkararak olgunlaştırdığını söylemişler.
Ayrıca, küçük çocukların bile bir işe yarayabilecekleri konusunda; "Yuvarlanan yumuş tutar" diye bir atasözümüz var. Yaparak, yaşayarak görenler ve bilenler; "Oynamayan tay at olmaz" diyorlar.
Bütün bu ve benzeri mesajlar, muhtevalar; yetişme çağındaki çocuklara ve gençlere, erken yaşlardan itibaren uygun sorumluluklar vererek, uygulamalı olarak eğitilmelerinin gereğine, önemine işaret ediyor. Onların, hayatın herhangi bir alanında "şahlanan küheylanlar" olabilmeleri için; evlerde ve okullarda, "oynayan taylar" olmalarına fırsat verilmesi, zemin hazırlanması gerekiyor.
Kendilerini, evlerini, okullarını yönetmeyi denesinler ki; ihtiyaç halinde, ülkeyi ve toplumu da yönetebilsinler. Bizim ümidimiz, güvenimiz, desteğimiz onların hayalleriyle, idealleriyle birleşsin; çağdaş Fatih'ler olabilecek ya da Fatih'ler doğurabilecek hale gelsinler.
Eğitim siyasetine ve siyaset eğitimine bu gözle bakılması gerekir. Süreci ıskalayarak sonucu değerlendirip, seçenleri ve seçilenleri eleştirmek; daha iyi bir ülke ve toplum olmanın çaresi, çözümü değildir.