Arama

Zekeriya Erdim
Mart 1, 2020
Aday öğretmenden adanmış öğretmene
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Eskiler, hayatı imar ve inşa yolunda ısrarlı olmayı ifade etmek için; "Doğru ve güzel olan şeyleri tekrar etmek gerekir, velev ki yüz seksen kere olsa bile" demişler. Böylece; temel değerlerin kalıcı bir anlayışa ve işleyişe dönüşmesini ısrarla teşvik ve telkin etmişler.

Bu noktadan hareketle; bizler de öncelikli ve önemli gördüğümüz şeyleri, her fırsatta gündeme getirip tekrar ediyoruz. Mesela; "Hayatın ana unsuru insandır, insan bozulursa her şey bozulur, insan düzelirse her şey düzelir" diyoruz.

Şüphesiz, insanın oluşma ve gelişme süreci; eğitim kadrolarının ve kurumlarının faaliyet ve sorumluluk alanına giriyor. Bu da bizi, doğal olarak; "öğretmen yetiştirme" meselesinin gereğine ve önemine getiriyor.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın, göreve yeni başlayan öğretmenler için; "Aday Öğretmen Yetiştirme Programı" var. Her biri, tecrübeli öğretmenlerin ve idarecilerin rehberliğinde ve danışmanlığında; hem istihdam edilip, hem de yetiştirilmiş oluyorlar.

Programın sınıf ve okul içi bölümünde; planlama, izleme, hazırlanma, uygulama, değerlendirme gibi "mesleki gelişim" çalışmaları öngörülmüş. Okul dışında ise; "kişisel, kurumsal, toplumsal gelişim" amaçlı faaliyetlere yer verilmiş.

Ayrıca; belirli sayılarda "kitap okuma" ve "film izleme" sorumlulukları var. İlaveten; uzun süreli ve geniş kapsamlı bir "hizmet içi eğitim" alıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde; biz de bir gurup aday öğretmene, söz konusu program kapsamında sunum yaptık. "Türkiye'nin Demokrasi Serüveni ve 15 Temmuz Süreci" konusunu, özet olarak anlattık.

Bu gerekli, önemli ve öncelikli bir çalışma; geliştirilerek devam ettirilmelidir. Ancak, yetmez; öğretmen yetiştirme meselesi öncesiyle-sonrasıyla bir bütün olarak ele alınıp, adım adım ilerletilmeli ve basamak basamak yükseltilmelidir.

DÖRT ADIM ÖNCE BAŞLANMALI

Hayatın bütün alanlarında ve konularında; "sebep-sonuç ilişkisi" vardır. Eskiden beri, bilenlerin dilinden bilmeyenlere; "sebepler değişmeden sonuçların değişmeyeceği" gerçeği anlatılır.

O halde; sonucu değiştirmek için, sürece müdahil olunması gerekir. Süreç de merdiven basamakları gibi birden fazla safhadan meydana gelir.

İşte bu noktadan hareketle; "iyi öğretmen" yetiştirme işine, mezun olup göreve başlama sürecine girmeden dört adım önce başlanmalı. Ortaokul son sınıfta, "ilgi ve yetenek tespiti" yapılmalı; öğretmenliğe yakın ve yatkın olanlara, "Öğretmen Meslek Lisesi" alternatifi sunulmalı; üniversiteye geçişte "Eğitim Fakültesi" tercihinde bulunan Öğretmen Meslek Lisesi mezunlarına, "avantajlı kayıt" hakkı tanınmalı; her Eğitim Fakültesi için bir "uygulama okulu" eşleştirmesi yapılarak, derslerde teori-pratik bütünlüğü sağlanmalı.

Buna bir de yazılı "mezuniyet tezi" ve uygulamalı "mezuniyet sınavı" eklenirse, tadından yenilmez. Diplomasını alıp sahaya, sektöre girenlere; artık "acemi" yahut "toy" denilmez.

O zaman; liseyi "yamaklık", üniversiteyi "çıraklık" dönemi sayabiliriz. Hizmet içi eğitim sürecine de önce "kalfalık", sonra "ustalık", daha sonra "baş ustalık" safhalarını koyabiliriz.

ROL MODEL ÖĞRETMENLER

Her yaş ve seviyedeki insanın; kendisine "rol model" olabilecek örneklere, öykülere ihtiyacı var. Çocuklar, gençler, yetişkinler, hatta yaşlılar; beğendikleri, özendikleri, benzemeye çalıştıkları "örnek ve öncü" şahsiyetlerin izlerine basarak yürüyorlar.

Onun için; eğitim tarihimizde teorisiyle ve pratiğiyle etkili olup "iz bırakan" her kim varsa, onları öne çıkarmalıyız. Bilimin, teknolojinin, sanatın, medya-iletişim organlarının bütün imkânlarını kullanarak; etkili bir şekilde, toplumun bilgisine ve bilincine sunmalıyız.

Öğretmenliğin hem saygın, hem de stratejik bir meslek olduğu algısı, anlayışı oluşmalı. Sosyal ve ekonomik standartların da iyileştirilmesiyle; içimizden birileri, bu mesleğin mensubu olmak için yarışmalı.

Giderek daha fazla; eğitimi "iş" gibi değil "aşk" gibi, "ibadet" gibi gören "adanmış" öğretmenler yetiştirmeliyiz. Tüm alanlarda ve konularda büyümenin, gelişmenin, yükselmenin, ileri gitmenin, kötüleri ve kötülükleri azaltmanın, iyileri ve iyilikleri çoğaltmanın, her bakımdan daha huzurlu ve güvenli bir ortam oluşturmanın yolunun bu köprüden geçtiğini bilmeliyiz.

Öğretmenlere ve öğretmen adaylarına; "mesleki bilgi ve beceri" ile birlikte, "insani incelik" ve "ilahi derinlik" ruhu da verilmeli. Onlara; mazereti dolayısıyla mektebe gelemeyen talebesine yol kenarında ders anlatan Hafız Osman'ın, kızının vefatına rağmen önce dersini yapıp sonra cenaze işlerine bakan Hüsrev Efendi'nin, evdeki çocuğunun kaynar suyla haşlanıp hastaneye götürüldüğü haberi geldiği halde dersine devam eden ve "derse gelmemişsem bilin ki ölmüşümdür" diyen Mahmut Bayram Hoca'nın adanmışlığı öğretilmeli.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN