Sözlüklerde yer alan anlam ve açılımlardan anlaşıldığına göre; zekâ seviyesi düşük olan ve aklını gerektiği yerde, gerektiği gibi kullanamayan kimselere "ahmak" yahut "aptal" denir. Bu aklî ve fikrî zafiyet hali; kişilerde ve kurumlarda, ülkelerde ve toplumlarda görülebilir, bulunabilir.
O kadar ki; örnekler öykülere dönüşmüş, yaşanmışlıklar atasözlerine ve deyimlere yansıtılmıştır. Akıllı düşmanın ahmak dosttan daha iyi olduğu, aptalla yola gidenin başına bin bir türlü bela geldiği; asırdan asıra, nesilden nesile hep aktarılmıştır.
Geçtiğimiz günlerde, Yunan gazeteci Kostas Çitunas; bu deyime, "iç itiraf" denilebilecek bir gönderme yaptı. Ülkesinin Doğu Akdeniz politikasını eleştiren ve yorumlayan yazısında; Atina yönetiminin, AB'nin ve ABD'nin çıkarlarına hizmet etmek için "kullanışlı aptal" rolü oynadığını anlattı.
Böylece; konuyla ilgili yeni bir gündem oluştu. Hafıza arşivimizin hatıra ekranında; eski kayıtlar ile yeni kayıtlar buluştu.
Dünyanın başka ülkelerinde ve bölgelerinde de benzer durumlar vardı. Sömürü düzeni kurmak ve devam ettirmek isteyen süper güçler; darbelerle yahut iç savaşlarla zayıf düşürdükleri ülkelerde "güdümlü hükümetler" kuruyor, "kullanışlı muhalefetler" oluşturuyorlardı.
Zincirin halkaları içinde; vakıflar, dernekler, odalar, borsalar, sendikalar, partiler, cemaatler, kulüpler, şirketler, legal ve illegal örgütler var. Kimini baştan kuruyor, kimini sonradan ele geçirip kontrol altına alıyor; kimileriyle de karşılıklı menfaat esasına dayalı işbirlikleri yapıyorlar.
YERLİ VE YABANCI ÖRNEKLER
Öncelikle; bu konuda sayılamayacak kadar çok örnek olduğunu hatırlatalım. Arkasından; yakın geçmişten bazı olaylara ve durumlara şöyle bir göz atalım.
Şubat 2014'te, bir gazete ile birkaç yazar arasında; sayfalara, sütunlara yansıyan söz düelloları meydana gelmişti. Karşılıklı suçlamalar yapılmış; Kafes Eylem Planı'na atıfta bulunarak gaflete düşüp kafeslendiklerini itiraf edenler, birileri tarafından "kullanışlı aptallar" diye nitelendirilmişti.
Yüksek makamlarda bulunmuş siyasilerden biri, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra; FETÖ konusundaki gafletini, kamuoyu önünde açıkça itiraf etti. Twitter üzerinden yaptığı seri paylaşımlarda; "Bundan dolayı, bana ahmak diyebilirsiniz" dedi.
Eski tüfek solculardan biri, Doğu Akdeniz'de olup bitenleri anlattığı ve ana muhalefet partisinin bu konudaki tavrının yanlışlığını hatırlattığı bir yazısında; Türkiye aleyhinde söylemlerde bulunan bazı yeni nesil solcuları, "kullanışlı aptallar" olmakla suçladı. İsrail öncülüğündeki küresel şirketlerin, bizi terör örgütleriyle oyalayıp; darbeci Sisi'yi, Kıbrıs Rum Kesimi'ni ve Yunanistan'ı da yedeklerine alarak bölgedeki enerji kaynaklarına çöreklenmeye çalıştıklarını vurguladı.
ABD seçimlerinin Başkan Adaylarından Joe Biden; çarpıcı bir itirafta yahut ifşaatta bulundu. Türkiye'de, "kullanışlı iktidar" avantajını kaybeden Amerika'nın; artık açık ve net bir şekilde, "kullanışlı muhalefet" üzerinden oyun kurması gerektiğini, cümle âleme duyurdu.
Şimdilerde, Rusya Federasyonu adına "kullanışlı terör devleti" rolü oynayan Ermenistan; kardeş Azerbaycan topraklarında, savunmasız sivilleri vuruyor. Her türlü ulusal ve uluslararası hakkı, hukuku çiğneyerek; iki toplum arasında, kapatılması imkânsız uçurumlar oluşturuyor.
Şüphesiz; bir de yıllardır devam eden "yeşil kuşak" projesi var. Halkı Müslüman olan ülkelerin darbeci hükümetleri ve devşirme terör örgütleri; kendi yurtlarını ve yuvalarını "yangın yeri" haline getirme pahasına; Avrupa'nın ve Amerika'nın taşeronluğunu yapıyorlar.
Sözün özü; modern dünya, "kullanışlı aptallar" dünyası. Mazlumlara ve mağdurlara yaşatılan korkunç kâbuslar; kan emici zalimlerin tatlı rüyası.
İBRET ALINASI ÖYKÜLER
Geçmişten geleceğe uzanan bir bakış açısı içinde; bu hal ve gidişin, yeryüzünde "hakkın hâkimiyeti" kuruluncaya kadar devam edeceğini söyleyebiliriz. Kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplumlar düzeyinde şahit olunan ahmakların ve ahmaklıkların durumunu; biri hayvanlar âleminden, diğeri insanlar âleminden iki öykü ile özetleyebiliriz.
Bir rivayete göre; ormanda gezinen ayının ayağı, iki kütük arasına sıkışıp kalmış. Onun kıvranıp durduğunu gören bir adam; kütükleri aralayıp hayvanı kurtarmış.
Hayret ile memnuniyet arasında gidip gelen ayı; iyiliğe iyilikle karşılık vermek istemiş. Ağaç kovuğunda bulunan arı kovanından, kocaman bir bal peteği çıkarıp; kurtarıcısına ikram etmiş.
Doyasıya yedikten sonra; üzerine ağırlık çökmüş ve oracıkta uyumuş. Ayı da güvenliğini sağlamak için, başında nöbet tutuyormuş.
Derken, bala gelen sinekler; adamın alnına, yüzüne konmuşlar. Vızır vızır sesleri ve inip kalkan hareketleri ile rahatını bozmuşlar.
Buna fena halde sinirlenen ayı, derhal harekete geçmiş. Yerden bir kaya alıp, olanca gücüyle vurarak; dostunun alnındaki ve yüzündeki sinekleri telef etmiş.
Bir başka rivayete göre; adamın biri, ilim ehlinden olmak için, muhtelif kitaplar okuyormuş. Önemli gördüğü kısımların altını çiziyor, kenar boşluklarına notlar alıyormuş.
Okuduğu kitaplardan birinde; "her kimin sakalı bir tutamdan ziyade ise, onda akıl yoktur" cümlesine rastlamış. Önce sakalını ölçüp, uzun olduğunu görmüş; sonra, kandili ucuna tutup yakarak kısaltmaya başlamış.
Ucu tutuşan kıllar, dibine kadar yanmış. Zar zor söndürdükten sonra; cümlenin kenarına, "mücerreptir" (tecrübe edilerek doğrulanmıştır) diye yazmış.
İçeride ve dışarıda, yakın ve uzak çevremizde; bu öyküleri doğrulayan örnekler var. Hatta bazıları, ahmaklığı kalıcı karakter haline getirip; adım adım, alçaklığa doğru götürüyorlar.
Allah kimseyi; akıldan, fikirden mahrum etmesin. İçimizdeki ahmaklar, aptallar yüzünden; inşallah din, devlet, vatan, millet gemimiz batmasın.
Zekeriya Erdim