Arama

Zekeriya Erdim
Nisan 25, 2022
Siz kimin dostu ve arkadaşısınız?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

İnsanın temel ihtiyaçlarından biri; sevilmektir, değer verildiğini bilmektir. Onun için; anneler ve babalar çocuklarına, öğretmenler ve idareciler öğrencilerine, hanımlar ve beyler eşlerine, hiçbir zaman "seni sevmiyorum" dememelidir.

Sevdikleri tarafından sevilmemek, insanın dünya hayatını mahveder. Allah'ın sevgisinden mahrum olanların ise ahiret hayatı da elden gider.

Bu duruma düşmek; büyük hatalarla günahlarla olur. Tövbe edip tekrarından sakınanlar iki cihanda da sefa bulur.

Demek ki; Allah indinde de kul indinde de sevilecek halde olmalıyız. İfrata ve tefrite düşmeden; "helal dairesi" içinde kalmalıyız.

Öte yandan; insan hayatı için dostluk ve arkadaşlık önemli bir unsurdur. Taş taşa yaslanarak duvar olur, duvar duvara eklenerek kale kurulur.

Atalarımız "Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" demişler. İyi dostların ve arkadaşların hayatımıza değer kattığını, yüzümüzü ağarttığını, kır atın yanında duranın ya huyundan ya soyundan kaptığını; üzümün üzüme baka baka karardığını, kör ile yatanın şaşı kalktığını söylemişler.

İşte bu yüzden; "salihlerle beraber olmak" için dua ve gayret ederiz. Şeytanın adamlarından ve adımlarından uzak durmak yahut korunmak için; her işin ve işleyişin başında "euzü" deyip Âlemlerin Rabbine sığınır, adını anarak "besmele" çekeriz.

Ancak öyle bir zaafımız, ihmalimiz, isyanımız, günahımız, vebalimiz var ki bizi, "Allah'ın sevmediği kullar" zümresine katıyor. Büyük bir gaflete yahut ihanete kurban edip; insanın azılı ve azdırıcı düşmanı olan, geçtiği yollara nice tezgâhlar-tuzaklar kuran "şeytanın kardeşleri, dostları, arkadaşları" yapıyor.

Emanetçisi olduğumuz nimetleri saçıp savurarak "israf" ediyoruz. Kimimiz, açlıktan ölürken kimimiz, fazla yemekten hasta oluyoruz.

Malın, mülkün, zamanın, eşyanın, makamın, imkânın, hatta en büyük sermayemiz olan ömrün yahut canın; göz göre göre heder edilmesi var. Büyük bir ekseriyetle yaratılış, var ediliş amaçlarına uygun kullanılmıyorlar.

Allah (cc), muhtelif ayetlerde; "Size verdiğim nimetlerden yiyip için, giyinip kuşanın, usulünce kullanın, ihtiyacınız kadarını harcayın, zekât verin, infak edin, ama sakın israf etmeyin, bir de kibirlenip hava atmayın" diyor. Bu çizgiden sapanları, meşru ve münasip olan dairenin dışına çıkanları "sevmeyeceğini" söylüyor; "şeytanın kardeşleri, dostları, arkadaşları" olarak nitelendiriyor.

Peygamber (sav) de bu konuyla ilgili rivayetlerde; aynı mesajı, muhtevayı teyit etmiş. Tasarruf anlayışının ve yaşayışının gereğini, önemini belirtmek için; "Nehir kenarında abdest alıyor olsanız bile, bir damla suyu dahi israf etmeyin" demiş.

Çünkü yapmamamız gerektiği halde yaptığımız, yapmamız gerektiği halde yapmadığımız her şeyin defteri tutulacak. Kıyamet günü, herkese malını, canını, ilmini, imkânını nerede ve nasıl kullandığının hesabı sorulacak.

Gel gör ki, o Allah'ın kulu ve o Peygamber'in ümmeti olan yahut olduğunu sanan bizler; müthiş bir "israf" sorumsuzluğunun, duyarsızlığının içindeyiz. Her şeyin daha fazlasına sahip olmanın ve daha ziyade tüketmenin, saçıp savurmanın peşindeyiz.

Sıcak havada, tuzlu deniz suyu içenlere benziyoruz. İçtikçe hararetimiz artıyor; daha fazla, daha fazla içiyoruz.

Ramazan aylarında, iftar ve sahur sofralarında bile çokça israf var. Bir yanda zenginler, ekmeklerini ve yemeklerini çöpe atıyor; öte yanda fakirler, rızıklarını çöplüklerden topluyorlar.

İlgili istatistiklerin, son verilerinden anlaşıldığına göre; her yıl, dünyada 1,3 milyar ton, Türkiye'de 26 milyon ton gıda israf ediliyormuş. Alınan her 3 ekmeğin, 1 tanesi çöpe gidiyormuş.

Ülkemizde, 2020 yılında yaptığımız gıda israfının ekonomik karşılığı, 4 milyar euroya varıyor. Ayrıca; gıda israfı, giderek daha fazla ihtiyaç duyduğumuz enerji ve su kaynaklarının da israfına sebep oluyor.

Öte yandan; tarım arazisi olabilecek verimli topraklara, sere serpe beton binalar yapıyoruz. İç göç nedeniyle terk edilen kırsal kesimlerdeki arazileri ise; ekmiyor, biçmiyor, hayvan otlağı yapmıyor, öylece boş bırakıyoruz.

Bu gidişe dur demezsek; zenginiyle, fakiriyle açlık ve susuzluk tehlikesi ile muhatap olacağız. Bugün har vurup harman savurduğumuz nimetlerden, yarın mahrum kalacağız.

Bindiğimiz dalı kesmeye devam edersek, tez zamanda düşüp yaralanırız. Emanetçisi olduğumuz nimetlerin kadrini, kıymetini bilmezsek; yoksulluk, yoksunluk çukuruna yuvarlanırız.

Şükrünü eda edelim ki; Rabbimiz bize şefkat ve merhamet göstersin. Verdiklerini yolunda ve yumuşunda kullanalım ki elimizden almasın ve daha fazlasını versin.

İşe, açları doyurmaktan ve açıkları giydirmekten başlayabiliriz. İsraf etmeden, ihtiyacımız kadarını kullanıp; kalanını, ihtiyaç sahipleri ile paylaşabiliriz.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN