Zekeriya Erdim
5.04.2025
Zekeriya Erdim
Yüzde üç denklemi ve düzeni
Tüm Yazıları

Yüzde üç denklemi ve düzeni

Yıllar önce, rahmetli Necip Fazıl Kısakürek; şiir diliyle, içinde yaşadığı ülkeye ve topluma bir mesaj vermek istemişti. Dünyanın, insanlık aleminin hal ve gidişine bakıp "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!" diye başlamış; "Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?" diye bitirmişti.

Bu haykırış, geçerliliğini halen koruyor. İlk mısranın bitimindeki "ünlem" işareti de son mısranın bitimindeki "soru" işareti de yerli yerinde duruyor.

Allah'ın kullarına lütuf, ikram olarak verdiği emanetleri hakkıyla koruyamıyoruz. Yeryüzü nimetlerinin adil dağılımını yahut dağıtımını sağlayamıyoruz.

Küçük bir azınlık, toplam varlığın büyük bölümünü elinde tutuyor. Büyük bir çoğunluk ise, temel ihtiyaçlarını karşılamak için meteliğe kurşun atıyor.

Bir yanda tokluktan obez olanlar, öte yanda açlıktan ölenler var. Küresel köyün ağaları, mahsulün tamamını kendi ambarlarına doldurmak için her yola baş vuruyorlar.

Manzaraya bakıp, Üstad'ın başka bir şiirini hatırlıyoruz. "Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul; / Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. / Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa; / Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa" diye bağırıyoruz.

Ayrıca, gençlik yıllarımızda kalemde aldığımız bir beyit düşüyor dilimize. "Ey gıramlar, kilolar ve hele ey tonlar siz! / Tartınız kabul görmez, bu terazi dengesiz" diye mırıldanıp hayıflanıyoruz halimize.

Gücü, imkanı elinde tutanlar; savaşlarla, salgın hastalıklarla, doğum kontrolüyle, evliliği ve aile hayatını yıpratan icraatlarla dünya nüfusunu azaltmanın peşinde. Hayatın ana unsuru olan insanların çoğunu devre dışı bırakıp, onların yerlerine makinaları yahut robotları ikame etmek gibi bir hesabın içinde.

Oysa, Allah her canlının rızkının kefilidir; "Ağılda oğlak doğduğunda, derede otu biter". Adil dağılım dengesi, düzeni kurulabilirse; yerkürenin nimetleri insanların da hayvanların da ihtiyaçlarını karşılamaya yeter.

Son zamanlarda yayına giren ve emanete ihanet edenlerin, ihaneti daha da ileri noktalara götürme niyeti-gayreti içine girenlerin zihniyetlerini yansıtan bir Brezilya dizisi var. Yapımcılar yahut yönetmenler, adını "yüzde üç" koymuşlar.

Zamanın elitleri, kendileri için "burada yok yok" denilebilecek kadar zengin ve cennete benzetilebilecek kadar güzel bir ada kuruyorlar. Çoğunluğu ana karada yokluğa mahkum edip, kendileri orada varlık içinde yüzüyorlar.

Yoksul halkın varsıl bölgeye geçmesine asla izin verilmiyor. Sadece, yılda bir sefer, yirmi yaşına giren yüz gençten üçü kabul ediliyor.

Onlar da zorlu bir sınavdan geçiriliyor. Fiziki güç, psikolojik direnç ve zeka yüksekliği bakımından ilk üçe girenler seçiliyor.

Sınavı kaybedenler, fırsatı kaçırmış oluyorlar. Ömür boyu, yoksulluk içinde, ana karada yaşamak zorunda kalıyorlar.

Böylece yüzde üçlük "seçkinler", yüzde doksan yedilik "sıradanlar" denklemi ve düzeni oluşuyor. Yetişme çağındaki çocuklar ve gençler, adaya kabul hakkını elde etmek için ölesiye çalışıyor.

Eskiden beri yapılan araştırmalara göre, hayata hakim olanların oranı, toplam nüfusun yüzde üçü kadardır. Bütün alanlarda ve konularda, yönetim iradesini elinde tutanlar onlardır.

Öte yandan çocuklar, gençler ve yetişkinler arasındaki "üstün yetenekli" kimselerin de yüzde iki ile üç arasında olduğu bilinir. İnsanlar, yetenek alanlarına ve konularına göre; "normal altı, normal, üstün, çok üstün, dahi" diye tasnif edilir.

Atasözlerine dönüşmüş düşünce kalıplarıyla, "Bin işçiye bir başçı lazım" deriz. Baş olup gövdeyi yönetenleri, ya seçer ya boyun büküp kabulleniriz.

Anlaşılan o ki; her insan değerlidir ama baş olma kabiliyeti ve kapasitesi bulunanlar daha önemlidir. Çünkü hayat onların isteklerine, ideallerine göre şekillenir.

İşte bu noktada, ayırt edici özelliğe sahip bir mesele var. Ülkeleri ve toplumları yönetenler; iyi niyetli iseler "adil", kötü niyetli iseler "zalim" oluyorlar.

Niyetin yönünü belirleyen, gayrete hedef gösterip istikamet veren şey; kişinin inancı, ahlakı, dünya görüşüdür. Hak-batıl savaşına sahne olan yeryüzü cephesinde, Rahman'ın kulu yahut Şeytan'ın kölesi oluşudur.

O halde; adil, makul, huzurlu, güvenli bir dünya düzeni kurmak isteyenlerin yüzde üçün peşine düşmeleri gerekir. Fıtri kabiliyetleri ve kapasiteleri yüksek olan çocuklar, gençler; "aklen, ruhen, bedenen" iyi terbiye edilmelidir.

Devlette ve toplumda; "emir, alim, tacir" denklemini kurmalıyız. Siyasette, ticarette ve ilimde-teknolojide güçlü olmalıyız.

Öte yandan; "aile, okul, cami" birbirini tamamlayan "iyilik üretim merkezleri" haline getirilmeli. İnsanın oluşma, gelişme süreçlerinde etkili olan "anneler-babalar, öğretmenler-idareciler, imamlar-müezzinler" topluma yön verecek şekilde yetiştirilmeli.

Hayatın bütününde; "kalite, kariyer, kazanım" üçgenini oluşturmalıyız. Plan-program yaparken, amaçlarımızı-araçlarımızı tanımlarken; "kişisel, kurumsal, toplumsal" maslahatları aynı zeminde buluşturmalıyız.

Dünya gemisinin kaptan köşkünü ele geçiren korsanların zulmü sona ermeli. Yerine, adaletle hükmedecek hamiyet sahibi kimseler gelmeli.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Zekeriya Erdim

Zekeriya Erdim Diğer Yazıları