Arama

Soğuk Savaş Amerika’sının nihilisti

Soğuk Savaş Amerika’sının nihilisti
Yayınlanma Tarihi: 5.06.2017 13:11:00 Güncelleme Tarihi: 09.06.2017 12:11

Amerika’nın çöküşünün manevi cephesinde en önde gelen isimlerden olan Soğuk Savaş artığı Brzezinski, Amerika’yla ilgili hayal kırıklıklarıyla birlikte adeta gözü açık gitti. Yaşayan son reel politikçi diğer Soğuk Savaş artığı Henry Kissinger da bu hayal kırıklıklarına çare olamadan öldüğünde geride sadece komedyen Trump Amerika için bir umut olarak kalacak.


“Amerika Birleşik Devletleri’nin Avrasya satranç tahtasındaki birincil stratejik oyuncuları nasıl hem maniple edip hem de uzlaştırdığı ve Avrasya’nın kilit jeopolitik mihverlerini nasıl idare ettiği, bu ülkenin küresel önceliğinin süresinin uzunluğu ve istikrarı için vahim ölçüde önemli olacaktır.

En acil görev, hiçbir devlet ya da devletler birleşiminin Amerika Birleşik Devletleri’ni Avrasya’dan atma ya da hatta onun belirleyici hakemlik rolünü önemli ölçüde azaltma kapasitesini elde etmemesini sağlamaktır.” (Zbigniev Brzezinski; Büyük Satranç Tahtası: Amerika’nın Önceliği ve Bunun Jeostratejik Gerekleri)

Geçtiğimiz hafta ölen Polonya asıllı Amerikalı stratejist ve eski ABD Başkanlarından Jimmy Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniev Brzezinski’nin sosyal medyadaki son mesajı “Sofistike bir Birleşik Devletler liderliği, istikrarlı bir küresel sistem için olmazsa olmazdır” olmuştu. Brzezinski ‘nin bu mesajında geçen “olmazsa olmaz” ibaresini İngilizce değil de Latince bir deyimle yazması, meşhur kitabı Büyük Satranç Tahtası: Amerika’nın Önceliği ve Bunun Jeostratejik Gerekleri kitabının ruhuna da uygundu. Amerika’nın “Son Roma” olduğu iddiasını bu kitabında ve aslında hayatının neredeye tamamında ısrarla işleyen Brzezinski, bu iddiasını süslü jeopolitik aforizmalarla sistemleştirmeye çalışsa da “Yeniden Amerikan Yüzyılı” hayallerinin temenniden öteye gidemeyeceğini bilerek ve  “Amerikan Yüzyılının Sonu”nu da kabullenemeyerek hayata veda etti.

‘Derin’deki kafa karışıklığı

Soğuk Savaş dönemi “Amerikan Yüzyılı”ydı, bu savaşın galibi Birleşik Devletler olsa da Soğuk Savaş düzeninin yıkılması ABD hegemonyasını da büyük ölçüde bitirmişti. Bu durum, her ne kadar Türkiye kamuoyunda da abartılı bir güç vehmedilse de, Brzezinski gibi Soğuk Savaş stratejistleri ve uluslararası ilişkiler uzmanları için de bir son oldu. Soğuk Savaş’ın küresel katmanlarında oynanan satranç bitmiş, oyunun kuralları ve tarafların geleneksel refleksleri de değişmişti. Brzezinski de bu anlamda, Soğuk Savaş aydınlarının ekserisinin yaşadığı hissiyatla, “yeni”yi eskinin parametreleriyle açıklamaya çalışarak ve bunda da inat ederek bir tür tarih dışılığın içinde çırpınan bir görüntü verdi.

Trump’la birlikte iyice âşikar olmaya başlayan ABD’nin “derinlerinde” yaşanan kafa karışıklığı ve aslında Amerika “devleti”nin küreselleşme ve merkezileşme eksenli iki karşıt kutupta yer alan fay hatlarındaki kırılganlıklar, Brzezinski’nin ABD’ye biçtiği muhayyel küresel payeden izler taşıyor. Soğuk Savaş’ın Henry Kissinger ile birlikte son iki büyük stratejistinden birisi olan Brzezinski, tıpkı Kissinger gibi Rusya’nın taraf olacağı yeniden bir Soğuk Savaş düzenine geçilmesi gerektiği görüşünü savundu.  Sovyetler’in çökmesiyle oluşan kara deliğin Amerika’nın küresel öncülüğünde bertaraf edileceğini, ABD’nin lider olmadığı bir küresel sistemin yeni bir kara delik oluşturacağını dile getirdi.

Brzezinski’nin meşhur kitabında en çok öne çıkan görüşü, “ana jeopolitik ödül” olarak tanımladığı Avrasya ana karasında Amerika’ya ve çıkarlarına meydan okuyacak bir güce ABD’nin asla izin vermemesi gerektiğiydi. Satrancın bu hamlesini de, Türkiye’yi de ilgilendiren müşahhas bir örnekle açık ediyordu: Bölgenin başat ülkeleri ve tarihi rekabet içerisinde olan Türkiye, İran ve Rusya arasında ABD’nin çıkarlarını tehdit eden veya liderliğini tehlikeye atacak devlet/ler ortaya çıkarsa diğer devlet/ler desteklenecekti. Klasik bir savaş stratejisi olsa da, Brzezinski’yi “şeytani” ve “dâhi” olarak vasıflandıran görüşlerin arka planında temel olarak bu yatıyordu. Nitekim ABD bu şeytani oyunu Suriye’de oynamış, Kissinger’ın “Suriye’de rejim değişikliği küresel sistemi çökertebilir” tespitini de referans alarak, Esed’i devirmeyerek bölgedeki güç dengesinin Türkiye lehine dönmesini engellemişti.

ABD dışındakiler teferruat

Amerika’nın Uzak Doğu’ya ve özelde de Çin’e yoğunlaşması tartışılırken, Brzezinski benzer satranç hamlesini Çin için de geliştirmişti. Muhtemel bir Çin “çıban başı tehdidi”ne karşı Rusya’yı veya Japonya, Hindistan gibi başka bir gücü öne çıkartmayı hiç çekinmeden yazıyordu. Aslolan Amerika’nın küresel liderliğiydi, geriye kalan her şey de teferruattı.

Brzezinski, büyük satranç tahtasının sahibi ve “şah”ı olarak gördüğü Amerika için kaleler, filler, piyonlar üzerinde oyunlar kursa da fiiliyatla jeopolitik okumaları arasında ciddi sapmalar yaşandı. Ortak değerlerle örülü olduğunu belirttiği “Avrupa-Atlantik bloğu”nun bir kuruntu olduğu, Amerika’nın “finansal bencilliği”ni eleştirdiği Londra’yla birlikte Rusya’dan ziyade Avrupa’nın altını oymasıyla iyice aşikar oldu. Amerika’nın II. Dünya Savaşı’yla dibe vuran Avrupa’yı yeniden ayağa kaldıran bir küresel liderliğe haiz olmadığı görüldüğü gibi Avrupa’nın kendi dinamiklerinin birliğini korumaya yeterli olmadığı da anlaşıldı.

Brzezinski’nin en temel yanılgısını, yeni küresel sistemi ve belki de ilk olarak yeni Amerika’yı tanımaması, daha doğrusu Soğuk Savaş zihniyetiyle değerlendirmeye çalışmasını söyleyebiliriz. Soğuk Savaş düzeni, kısmen liberal ve açık olmayan küresel ekonominin yapısının da etkisiyle rijit devletler sistemi üzerinde bina edilmişti. Amerika “devleti”nin ana damarları, mesela Sovyet tehdidine karşı konumlanmada belki yöntem konusunda yaşanan ayrışmalarla şekillenen iki veya en fazla üç güç devlet odağıyla şekilleniyordu. Bugün küresel arenada hamle yapan Amerika Birleşik “devletleri” için, Amerika’yı temsil edecek rijit-homojen bir güç dağılımı yok. Deyim yerindeyse, Türkiye için projelendirdikleri FETÖ’nün benzerlerinin ABD’nin güç matriksini oluşturduğu paralel devletler koalisyonu ve mücadelesi var. Küresel anarşinin ana karargahları olan bu yapıların vektörel bileşkesi de son tahlilde Amerika devletini oluşturuyor. Amerika devletinin bu “varlık ve beka sorunu”na yönelik “konvansiyonel devlet” sisteminin Brzezinski’nin tabiriyle “gayrı resmî küresel sistem”le mücadelesi 11 Eylül saldırılarıyla zirveye çıkarken son olarak Trump simge ismi üzerinde bir refleks olarak kendisini gösterdi.

Amerikalı düşünür Allan Bloom “Amerikan Aklının Tükenişi” yazısını şöyle bitirir: “Batı Avrupa entelektüel hayatının zirvesi olan Hitler öncesi Almanyası’nın yüksek tabakalarının söyleminin Amerikan sokaklarında ciklet kadar doğal hale gelmesi ne olağanüstü bir şey (…) Burada, kıta Avrupa’sının umutsuzluğunu hazmetmenin Amerikan biçimi karşısındayız: mutlu bir sonla noktalanan nihilizm.”

Amerika’nın çöküşünün manevi cephesinde en önde gelen isimlerden olan Soğuk Savaş artığı Brzezinski, Amerika’yla ilgili hayal kırıklıklarıyla birlikte adeta gözü açık gitti. Yaşayan son reel politikçi diğer Soğuk Savaş artığı Henry Kissinger da bu hayal kırıklıklarına çare olamadan öldüğünde geride sadece komedyen Trump Amerika için bir umut olarak kalacak gibi görünüyor. Amerika için tarihin sonu gerçekten geldi: Nihilist satranç tahtasındaki nihilizm. Bu Amerika’nın tüm dünyaya yaşatacağı küresel kaosla sonuçlanacak bir nihilizm olabilir.

(CENGİZ SÖZÜBEK/STAR AÇIK GÖRÜŞ)
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN