33 yıllık saltanat: 33 fotoğrafla Abdülhamid
Osmanlı İmparatorluğu'nun 34'üncü padişahı ve 113'üncü İslam halifesi Sultan II. Abdülhamid, bundan tam 144 yıl önce bugün tahta çıktı. Amcası Abdülaziz'in şüpheli ölümüne ve ağabeyi V. Murad'ın azline tanık olmuş; o zamana dek tahta geçeceğini asla düşünmemişti. 33 yıllık hükümdarlığı boyunca Osmanlı topraklarına birçok hizmette bulunmuş, devlet ve hilafet mührünü abdestsiz basmayacak kadar dindar bir yaşam sürmüştü. Cenaze merasimi sırasında ahali, "Babamız! Bizi bırakıp nereye gidiyorsun?" diye Ulu Hakan'ın ardından feryat etmişlerdi… İşte Abdülhamid'in hayatı...
Giriş Tarihi: 21.09.2019
09:44
Güncelleme Tarihi: 31.08.2020
10:03
PİYANO VE YABANCI DİL EĞİTİMİ ALDI
Amatör olarak suluboya, yağlıboya resimleri yapardı. Bazı resimlerde sedef parçaları kullanır, bunları manzara arasına serpiştirerek tezyin ederdi. Sultan biraderi Murad ile ihtişamlı bir tahsil gördü. Yabancı dil eğitimlerinin yanı sıra piyano ve Klasik Batı Musikisi eğitimlerini tamamladı.
1867 yılında Napolyon'un daveti üzerine Sultan Abdülaziz ile birlikte önce Fransa'ya ardından ise İngiltere, Belçika, Almanya, Avusturya-Macaristan'a iki haftalık seyahat yapan Abdülhamid, bu gezide Avrupa'nın yaşam tarzı, protokol yöntemleri, diplomasi, modern teknikler hakkında önemli bilgi sahibi oldu.
Osmanlı ailesinin bütün özelliklerini taşıyordu Abdülhamid. İri burunlu, parlak ve iri gözlü idi. Soğukkanlı fakat vehimli bir mizaca sahipti. Yürürken ve otururken biraz öne doğru meylederdi.
Titrek fakat kalın bir sesi vardı; çok dinler, az konuşurdu. Kendisiyle konuşanlara saygı telkin eder, herkese karşı nazik davranırdı. Hoşlanmadığı kimselere bile güler yüz gösterir ve sevmediğini belli etmezdi. Karşısındakinin duygu ve düşüncelerini sezmekte mâhirdi. Herkesin gönlünü almasını iyi bilirdi.
GÜÇLÜ BİR HAFIZAYA SAHİPTİ
Fevkalâde bir zekâya ve hâfızaya sahipti. Bir kere gördüğü veya sesini işittiği kimseyi asla unutmazdı. İradesi kuvvetli, fikir ve kararlarında istiklâl sahibi, tehlike karşısında metanetli idi. Anne ve babasının veremden ölmüş olmaları, onu genç yaşından itibaren temkinli yaşamaya sevk etmişti. Her türlü sefahatten uzak durur, sade bir hayat yaşardı.
ZARAFETE MEFTUN BİR HÜKÜMDAR
Abdülhamid zarafete meftundu. Temiz ve itinalı giyinmenin hayatta bir intizam ifade ettiğini söylerdi. İnsanların kıyafetlerinde ihmal göstermelerinin kendilerinde fikri intizam bulunmayışından ileri geldiğine inanırdı.
Sıhhatine itina gösterdiği için çalışma saatleri, yemek saatleri, istirahat saatleri son derece muntazamdı. Geceleri erken yatar, sabahları erken kalkardı. Saçlarını sağdan ayrılmış olarak tarardı. Hereke kumaşından kıyafetler giyerdi. Beyaz eldiven takar, arabada kılıcını bacaklarının arasına alarak ellerini üzerinde tutardı.