Abdülhamid'in hayatı hakkında 33 ilginç gerçek
Abdülhamid, Osmanlı tarihinde belki de en çok merak edilen padişahlardan biri. Osmanlı Devleti'nin 34'üncü padişahı olan Sultan II. Abdülhamid, dünyanın en buhranlı döneminde tahta çıkmış, Osmanlı topraklarına birçok hizmette bulunmuş ve dindar bir yaşam sürmüştü. Çok yönlü bir eğitimden geçmiş, adaletle yönetilen siyaset anlayışını benimsemiş, diğer ülkelere karşı başarılı bir diplomasi yürütmüştü. 33 yıl süren saltanatı süresince değişen sadece Abdülhamid Han'ın silüeti değildi! İleri görüşlülüğü, dehası, cesareti, yenilikçiliği ve adaletiyle bugünümüze kılavuz oldu. İşte, Sultan Abdülhamid'in hayatına dair ilginç gerçekler...
Giriş Tarihi: 07.02.2020
16:15
Güncelleme Tarihi: 21.09.2024
13:02
HİLAFET MÜHRÜNÜ ABDESTSİZ BASMADI
◾ Sultan Abdülhamid, 31 Mart Vakası olarak tarihe geçen, tahttan hâl' edildiği 13 Nisan 1909 tarihine kadar, devlet ve hilafet mührünü abdestsiz basmayacak kadar dindar bir kişiliğe sahipti.
◾ Ancak, Ulu Hakan "dinsizlikle" suçlanarak tahttan indirilmişti.
SARAYDA BEŞ VAKİT EZAN OKUNURDU
◾Kızı Ayşe Osmanoğlu, hatıratında Sultan Abdülhamid'in dindarlığına şu sözlerle değinir:
"Babam doğru ve tam dini itikada sahip bir Müslüman'dan başka biri değildir. Beş vakit namazını kılar, Kur'an-ı Kerim okurdu. Gençliğinde Şazeli tarikatına girmişti. Daima camilere devam ettiğini, Ramazanlarda Süleymaniye Camii'nde namaz kıldığını, o zamanlar camide açılan sergilerden alışveriş ettiğini hikâye tarzında anlatırdı. Camide namaz kıldığı günlerden birinde Hamza Zafir Efendi adında muhterem bir şeyhe tesadüf edip onunla ahbap olmuş, bu tarikata bu suretle intisap etmiştir. Keza Yahya Efendi Tekkesi'nin büyük şeyhi olan Abdullah Efendi vasıtasıyla dahi Kadiri tarikatına intisap etmiştir. Babam herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi. Sarayın hususi bahçesinde beş vakit Ezan-ı Muhammedi okunurdu. Babamın bir sözü vardı: "Din ve Fen" derdi, "bu ikisine de itikat etmek caiz."
Sultan II. Abdülhamid'i ne kadar tanıyorsun?
"BABAMIZ BİZİ BIRAKIP NEREYE GİDİYORSUN?"
◾ 1918 yılı 10 Şubat'ında alışkanlığı üzere soğuk suyla aldığı duş sonrası rahatsızlanmasının ardından, kan toplanması sonucu ödemleşme ile kalp ve böbrek yetmezliği teşhisi konulan Abdülhamid, dokuz kez vücudundan kan alınmasına ve tüm çabalara karşın hayata gözlerini yummuştu.
◾ Çok kıymet verdiği biricik eşi Müşfika Kadınefendi'nin koluna yaslanmış; çevresindekiler baygınlık geçirdiğini sanmışlardı.
VASİYETİ ÜZERİNE TABUTU KÂBE ÖRTÜSÜ İLE ÖRTÜLDÜ
◾ Vasiyeti üzere, göğsüne ahidname duası, yüzüne Hırka-i Saadet bezi ve siyah Kâbe örtüsü konuldu.
◾ Hırka-i Saadet Dairesi'nden çıkarılan tabut, kapı önünde yüksek bir yere konulduktan sonra, Hamidiye Camii'nin kürsü şeyhi, etrafına bakınarak orada hazır bulunanlara "Merhumu nasıl bilirsiniz?" sorusunu yönelterek helallik aldı.
NAAŞI İLE İMPARATORLUĞUN DA TOPRAĞA GÖMÜLDÜĞÜ GÜN
◾ Cenaze merasimi sırasında ahali, "Babamız! Bizi bırakıp nereye gidiyorsun?" diye feryat etmişlerdi.
Ahmet Refik, o anları şöyle anlatır: "Cenaze Bâb-ı Hümayun'dan çıktı. Sokaklar insandan görülmüyordu. Ayasofya önünden Sultan Mahmud Türbesi'ne kadar caddeye iki sıra asker dizilmişti. Ağaçlar, evler, pencereler, damlar kadınlar ve çoluk çocukla dolmuştu. Tramvaylar durmuştu. Tabut acıklı ve tesirli dualarla, tekbirler ve tehlillerle ilerliyordu. Cenazeyi görenler müteessir oluyorlardı. Evlerin pencereleri kadınlarla dolu idi. Bir hanım hıçkırıklarını zapt edemiyor, mendili gözlerinde, başını duvara dayamış ağlıyordu. Otuz üç sene hilâfet makamında bulunan Osmanlı padişahının son merasimi, hürmetle yerine getiriliyordu. "Allah! Allah!" sesleriyle tabut, türbe kapısından içeri girdi. Sultan Abdülhamid, hürmet ve tazim ile kabre indirildi."
Sultan Abdülhamid'in "Hamidiye" adını taşıyan hizmetleri