Agatha Christie hakkında bilinmeyenler
Dünya edebiyatının ünlü dedektif romanı yazarı Agatha Christie, bundan tam 129 yıl önce bugün doğdu. Yazdığı romanlarla, oluşturduğu ünlü karakterlerle ve sırrı çözülemeyen olaylarla adından söz ettiren yazarın her kitabı okurların ilgisini çekti. Agatha ile ilgili yıllardır gizemi çözülemeyen olay neydi?
Giriş Tarihi: 15.09.2019
10:27
Güncelleme Tarihi: 24.02.2022
16:37
POLİSİYENİN UNUTULMAZ KARAKTERLERİNİ KALEME ALDI
Kitap çeşitli yayınevlerince geri çevrildikten sonra 1920'de Bodley Head Yayınevi tarafından kabul edildi. Styles, Agatha Christie'nin ilk Hercule Poirot'u romanıdır. Hercule Poirot, zekâsı, espri yeteneği, keskin gözlemciliği ve Avrupalı inceliği ile seçkinleşen Belçikalı bir dedektiftir. Cinayetleri "küçük gri hücreler" dediği beynini kullanarak çözmesi ve bu arada da İngiliz yüksek sınıfının özel yaşamının saklı yönlerini ortaya dökmesi ile tanınır.
Agatha Christie'nin arka arkaya yazmaya başladığı polis romanları Poirot tipine uluslararası ün kazandırdı. Edebiyat dünyasının bilinen en ünlü karakterlerinden biri olan Hercule Poirot'yu yaratan Christie, bu kahramanını 33 romanı ve birçok kısa hikâyesinde kullandı. Yazar ayrıca Miss Marple adının verdiği bir tip daha yarattı. Sevimli bir yaşlı kız olan amatör dedektif Miss Marple da çok tutuldu.
En ünlü kitaplarından birisi olan ''Doğu Ekspresinde Cinayet'' adlı romanını, İstanbul'da kaldığı Pera Palas otelinde kaleme aldı. Dünyanın en ünlü polisiye romanı yazarlarından Agatha Christie, 1926 ve 1932 yılları arasında birçok kez Pera Palace Hotel'de konakladı. "Doğu Ekspresi'nde Cinayet"i, bu ziyaretlerinden birinde 411 numaralı odasında yazdığı söylenir. Bu romanını yazmak için İstanbul'a geldiğinde, otelin o zamanki sahibi olan Misbah Muhayyeş'in misafiri olarak onun Yeniköydeki yalısında da kalmıştı. İşte o, on bir gün ortadan yok oluşunun sırrının bu yalıdaki bir odayla da bağlantısı olduğu söylenir. Yazarın ölümünden üç yıl sonra, 1979 yılında, Warner Bross film şirketi, bu esrarlı on bir günün öyküsünü film yapmak isterler. Yapımcılar pek de iyi bulmadıkları senaryoyu biraz renklendirmek için bir de medyum bulurlar. Zamanın tanınmış medyumlarından Tamara Rand, Agatha Christie'nin ruhunu çağırmakla görevlendirilir. Rand'in açıklamasına göre Agatha'nın ruhu kendisine şu mesajı verir: "Benim kayboluşumun sırrı, Pera Palas'ta gizlidir ."
Medyum Tamara, ikinci kez bir Agatha'nın ruhunu çağırdığında medyuma bir anahtardan bahseder. "Anahtarın, otelin o günkü sahibinin yalısında gizli bir odayı açtığını ve bu odadaki hatıra defterinde kaybolduğu 11 günün tüm ayrıntılarının yazılı olduğunu" söylediğini iddia eder. New York Times gazetesi, bu konuda yazılacak olan hikayenin yayın hakkı için 75 bin dolar teklif eder.
İstenilen olur ve bu hikâyeye bütün dünya basını büyük ilgi gösterir. Dünyanın dört bir yanından gelen gazeteciler, 1979 yılının 7 Mayıs günü, Agatha'nın "Şark Ekspresi'nde Cinayet" romanını yazdığı 411 numaralı odada toplanır. Medyum Rand'ın söyledikleri ve yaşanılan her şey Amerikan televizyonlarından canlı olarak yayınlanır. Medyumun iddia ettiği bu konuşma seanslarına Agatha'nın ona odadaki ahşap yer döşemelerinden bahsettiğini söyler. Daha sonra tam belirtilen yerdeki döşeme yerinden çıkartıldığında ahşap döşeme ile beton zemin arasında paslı bir anahtarın durduğu görülür.
En gündelik olaylar ve gündelik gözlemler yeni bir kitap fikrini tetikleyebilir. Meçhul Düşman adıyla Türkçeye çevrilen ikinci romanı, çay dükkânında kulak misafiri olduğu bir konuşmadan ilham aldı: "İki kişi yakın bir masada konuşuyor, Jane Fish denen birisini tartışıyordu… Bu, bir hikâyeye iyi bir başlangıç yapacağını düşündüm. Bir çay dükkânı - alışılmadık bir isim, kim onu duysa onu hatırladı. Jane Fish ya da belki Jane Finn gibi bir isim daha iyi olurdu. "
Ve bu fikirler nasıl roman haline dönüştü? Düzinelerce not defterine bir o kadar not aldı. Kimi zehirler, uyuşturucular hakkında ya da okuduğu dolandırıcılık hakkında bilgileri not alırdı.
Ölüm Adası olarak Türkçeye çevrilen A Caribbean Mystery romanı, ilk kurbanı olan Old Frog ile 1964 yılında yayınlandı. Buradaki Karayip Adası'nın tasviri tatile gittiği bir adaya dayanır.
Christie'nin torunu Mathew Prichard'ın anlattığına göre yazar hikâyelerini önce Diktafon adı verilen bir makineye dikte ederdi. Daha sonra bir sekreter bunu daktiloya geçerdi. En son, Agatha eliyle düzeltmeler yapardı. Diktafonlar icat edilmeden önce, hikâyeleri el yazısıyla yazıyordu.
Kitap yazımıyla ilgili tüm süreç bittikten sonra ise bazen akşam yemeğinden sonra ev halkına ve misafirlere kitaptan bir iki bölüm okurdu. Torunu bu durumu şöyle açıklıyor: "Sanırım o aşamada kobayları olarak kullanıldık; halkın tepkisinin ne olacağını öğrenmek için."