Ali Kemal'in hayatı ve kaybolan mezarı
Ali Kemal, bilinen ismiyle Artin Kemal, İngiltere'nin yeni Başbakanı Boris Johnson'un dedesi olarak dünyanın gündeminde yerini aldı. Yakın tarihimizde dönemin meşhur gazetecisi, yazarı ve politikacısı olan Ali Kemal, ilk evliliğini İsviçreli bir baba ve İngiliz bir anneden olma Winifred Brun ile yapmıştı. Oğlu Osman'ın doğumunda eşini kaybeden Kemal, çocukları anneannesiyle bırakıp Türkiye'ye döndü. Türkiye'de kalemiyle ciddi muhalif olan Ali Kemal Bey, acıklı bir sonla hayata veda etti. Cesedi de apar topar kaldırılarak bilinmeyen bir yerde toprağa verildi.
Giriş Tarihi: 24.07.2019
10:42
Güncelleme Tarihi: 24.07.2019
13:13
Aynı zamanda idadide tarih ve edebiyat hocalığı yaptı, görevinde başarı göstererek maarif müdürü Tosun Paşazâde Tevfik Bey'in takdir ve dostluğunu kazandı. Bu arada eski Halep mebusu Şeyh Beşir Gaza'dan Arapça, hadis ve tefsir okudu. Maarif Nezareti'nin okul kitapları için açtığı yarışmada İlm-i Ahlâk adlı eseri birincilik kazandı, fakat kendisinin bir sürgün olduğu öğrenilince mükâfat yerine idadideki görevinden azledildi.
Çeşitli memuriyetlerle Halep ve civarını gezdikten sonra izin almadan İstanbul'a döndü. Sürülmesi için tekrar karar çıktığını öğrenince 1895 senesinde bu sefer Paris'e kaçtı. Burada bir taraftan İkdam gazetesinin muhabirliğini yaparken diğer taraftan da yarım kalan tahsilini tamamladı ve Siyasal Bilgiler Okulu'ndan (École Libre des Sciénces Politiques) diploma aldı.
"İkdam'ın Paris Muhabiri" adıyla "Paris Musahabeleri" başlığı altında her hafta İkdam'a gönderdiği yazıları ile Türk okuyucusuna Batı dünyasını, buradaki sanat ve edebiyat anlayışı ile faaliyetlerini tanıtmaya çalıştı. Yazılarında Edebiyât-ı Cedîde'ye çeşitli tarizlerde bulunması üzerine Hüseyin Cahit tarafından Servet-i Fünûn'da tenkit edildi ve mektuplarında ele aldığı bazı konuların Figaro'dan aktarma olduğu ortaya çıkarıldı. Böylece ikisi arasında daha sonra da devam edecek şiddetli bir çatışma başlamış oldu.
Bu arada Paris'teki Jön Türkler'le tanıştı ve Mizancı Murad'ın gelmesiyle yeni bir şekil kazanan Jön Türk hareketinin içinde yer aldı. Jön Türk hareketini bir bütün olarak yürütüp kontrol etmek maksadıyla kurulan "Hey'et-i Teftiş ve İcrâ"nın neşriyat komitesi üyesi oldu. Ancak Murad Bey'in, Ahmed Rızâ ve etrafındakilerle ihtilâfa düşmesi üzerine Sultan Abdülhamid ile anlaşarak İstanbul'a gelmesinden sonra Jön Türkler'den ayrıldı ve bütünüyle onların aleyhine döndü.
Nitekim bu anlaşmazlık daha sonraki yıllarda gittikçe artarak sonunda düşmanlığa dönüşmüş, hatta İttihat ve Terakkî Cemiyeti'ni Jön Türkler'in, Kuvâ-yi Milliye'yi de İttihat ve Terakkî'nin devamı saydığından hepsine karşı şiddetle menfi bir tutum takip etmiştir.
1908 yılında hükümetin izniyle Meşrutiyet'in ilânından kısa bir süre önce Paris üzerinden İstanbul'a döndü ve böylece yirmi yıllık sürgün hayatı sona erdi. İstanbul'da bir taraftan İkdam gazetesinin başmuharrirliğini yaparken diğer taraftan da Mekteb-i Mülkiyye'de siyasî tarih, Dârülfünun'da Osmanlı tarihi okutmaya başladı. Yeni kurulan Ahrar Partisi üyesi olarak İkdam'daki yazılarıyla İttihat ve Terakkî Cemiyeti ile hükümetlerinin aleyhinde bulunan ve hatalarını cesaretle tenkit eden Ali Kemal, bu sebeple gazetesi Tanin'i ve kalemini ittihatçıların emrine veren Hüseyin Cahit'le tekrar çatıştı.
Basın dünyasının en büyük kavgası
İttihat ve Terakkî Cemiyeti tarafından yayımlanan ve sahipliğini Dr. Bahaddin Şâkir'in yaptığı Şûrâ-yı Ümmet gazetesi ile çatıştı. Gazetede çıkan "İsminden Utanmayanlar Silsilesinden Ali Kemal Bey'in Hakikati" adlı bir yazı üzerine Ali Kemal Dr. Bahaddin Şâkir aleyhine hakaret davası açtı.
Türk basın tarihinde "Şûrâ-yı Ümmet-Ali Kemal Davası" adıyla bilinen bu meşhur dava, bir ay kadar süren muhakeme sonunda Dr. Bahaddin Şâkir'in beraatı ile sonuçlanmıştır (1909 Mayıs sonu). Ali Kemal'in Jön Türkler'le münasebet ve mücadelesi hakkında mühim bilgiler taşıyan bu davanın safahatı, daha sonra neşredilmiştir (Şûrâ-yı Ümmet-Ali Kemal Davası, İstanbul 1325, 168 s.).
31 Mart Vak'ası'nı takip eden günlerde yeniden iktidara geçen İttihatçılar tarafından idam edilmek korkusuyla İstanbul'dan Paris'e kaçtı. Daha sonra Londra civarında Bournemouth'a yerleşti. 1912 yılı Temmuzunda İttihat ve Terakkî iktidarı değişip genel af ilân edilince ağustos ayında İstanbul'a döndü ve yeniden İkdam'da başmuharrir olarak yazmaya başladı. Ancak altı ay sonra Bâbıâli Baskını'yla hükümet devrilip İttihatçılar tekrar iktidara geçince Ali Kemal Viyana'ya sürüldü.
Bir İngiliz mandası taraftarı
Mütarekeden sonra politikaya atılan Ali Kemal önce Osmanlı Sulh ve Selâmet Cemiyeti'nin kurucusu ve idare meclisi üyesi, ardından da Hürriyet ve İtilâf Fırkası'nın genel sekreteri oldu. Birinci Damat Ferit Paşa kabinesinde Maarif nâzırı, ikincisinde ise Dahiliye nâzırı görevine atandı.
Bu sırada Anadolu'daki valilere, Paris'te başlayan barış görüşmelerinden aleyhte bir karar çıkması endişesiyle, görüşmeler sonuçlanıncaya kadar herhangi bir çatışma ve karışıklığa sebep olacak ve düşmanın yeniden müdahalesini gerektirecek faaliyetlerden kaçınılmasını isteyen, Kuvâ-yi Milliye aleyhine ve Mustafa Kemal'in azline dair iki genelge gönderdi.
Mustafa Kemal için şu nefret dolu sözleri yazmaktan çekinmedi: "Kemal Paşa kimdir? Harb-i Umumî içinde, bilhassa Çanakkale'de şöhret kazandı. Ancak Çanakkale müdafaasının birinci kahramanı ne o, ne bu; dini ve devleti için ateşe bile atılmaktan çekinmeyen Türk askeri idi. Her cephede yenildik.
Fakat Kemal Paşa muzaffer bir serdar gibi alaylarla İstanbul'a geldi. Hakikatte o, emsali gibi bir askerdi. Kadın ve işrete müptelâ olduğu için harikulâde bir kumandan sayılmazdı. Böyle birisi maaşı ile sükûnet içinde yaşayamazdı. Vatanın lehine olsun, aleyhine olsun, gürültü çıkarmaya fırsat arardı. Şimdi o fırsatı buldu!"
İngiliz mandası taraftarı olarak İngiliz Muhipleri Cemiyeti Merkez Kurulu üyesi oldu. Yunanlıların İzmir'e çıkması ve Anadolu içlerine doğru ilerlemesinin devam ettiği bu günlerde Paris'te Osmanlı tezi reddedildi ve kabine üyelerinden Nâfia vekili Ferit Bey'le Eşil Lâyihası meselesinde aralarında çıkan anlaşmazlık sebebiyle Ali Kemal de nâzırlıktan istifa etti.