Ayasofya hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi
Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Osmanlı sanat tarihine adını altın harflerle nakşetmiş büyük bir isimdir. Henüz küçük yaşlarda okuduğu bir na'tı şerif ile sesinin güzelliği Sultan II. Mahmud'u etkiler ve eğitimine büyük önem verilir. Büyük bir hattat ve maharetli bir neyzen olan Mustafa İzzet Efendi, "Hattatlar içinde onun ayarında musikişinas yoktur; musikişinaslar içinde de onun mertebesinde hattat yoktur" sözüyle anılırdı. Mustafa İzzet Efendi'nin Ayasofya için nakşettiği hat levhaları, bugün dahi "dünyanın en büyük yazıları" olma özelliğini koruyor.
Giriş Tarihi: 02.09.2019
15:21
Güncelleme Tarihi: 12.07.2022
14:59
BÜYÜK BİR HATTAT VE NEYZEN
💠 Buradaki üç yıl süren tahsili sırasında "İzzetî" mahlâsını alan Mustafa Efendi mezuniyete hak kazandığı vakit, dinî ve idari sahalardaki iktidarının yanı sıra, davudi sesiyle usta bir icrâkâr, mükemmel bir neyzen ve hattat olarak yetişmişti.
💠 Sülüs-nesih yazılarını Çömez Mustafa Vâsıf Efendi'den, ta'lîk hattını ise Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi'den meşk etmişti. Ney hocası ise bilinmemektedir.
SARAYDA DEDE EFENDİ’DEN DERS ALDI
💠 Galata Sarayı'ndan sonra Enderun-ı Hümayuna alındığı zaman Mustafa İzzet Efendi 19 yaşlarında, sanat aşkıyla yanan bir gençti. Sarayda İsmail Dede Efendi'den Şâkir Ağa'ya kadar devrin en büyük müzisyenleriyle beraber bulundu.
💠 Ser-müezzinlik vazifesinin yanı sıra, sesi ve neyi ile huzur fasıllarına iştirak etti. Sultan II. Mahmud'dan takdir ve alâka görüyordu. Ne var ki, Saray teşrifatı onun kayıt altına girmekten hoşlanmayan sanatkâr ruhunu gitgide bunaltmaktaydı.
HAC İÇİN SARAYDAN AYRILDI VE BİR DAHA DÖNMEDİ
💠 Sufiyane bir hayat sürmeyi arzuladığından -asker zabitliği bahanesiyle- Saray'dan ayrılmak istedi. Ancak kendisine olan teveccühünü bildikleri için, hiç kimse bunu padişaha arz etmek cesaretini gösteremedi.
💠 Mustafa İzzet Efendi de Hacca gitmek üzere izin istedi. Sultan II. Mahmud'tan izin alabildi ve 1831 yılı Hac mevsiminde yola çıktı. Görevini eda ettikten sonra, dönüşte 7 ay kadar Mısır'da kaldı. İstanbul'a gelince, Mahmud Paşa Hamamı civarında bir ev satın alarak, Saray çevresinden uzakta, padişaha görünmeden özlediği hayatı yaşamaya başladı.
İSTANBUL’A DÖNDÜĞÜNÜ SULTANDAN GİZLİYORDU
💠 1832 yılında bir gün ikindi vaktinden önce, Bayezid Camii'nin müezzin mahfilinde kendi hatmini sürdüren Mustafa İzzet Efendi'yi tanıyan birkaç kişi namazda kamet almasını rica ettiler. Dervişane bir kıyafet içinde olan Efendi: "Padişahımız ekseriya bu camiye geliyor. Benim sesimi işitmesi iyi olmaz" dedi.
💠 Hünkârın o gün İstanbul tarafına gelmediğini söylediler. Bunun üzerine İzzet Efendi o unutulmayacak güzellikteki sadâ ve edasıyla kamet almaya başladı. Tam bu sırada Sultan II. Mahmud camiden içeri girdi.
II. MAHMUD: 'ÖZBEKTİR, DİYE BENİ Mİ ALDATIYORSUNUZ?’
💠 Namaz ve tesbih duası bittikten sonra, gönderdiği yaveri müezzin mahfilindekilere sordu: "Şevketlû Efendimiz sual buyuruyorlar, kamet alan kimdir?" Müezzinbaşının gösterdiği Mustafa İzzet Efendi'yi, yaver, oruçlu hâliyle tanıyamadı ve padişaha kamet alanın bir Özbek dervişi olduğunu arz etti.
💠 Bir görüp işittiğini kolay kolay unutmayan Sultan II. Mahmud'un sesi perde perde yükseliyordu: "Mustafa Efendi'nin sadâsını ben bilmez miyim? 'Özbektir' diye beni mi aldatıyorsunuz? Müezzin mahfilinde bulunanlar tiz aşağı insinler!" . İzzet Efendi görünmemek için inmedi, fakat bir adam gönderip onu da indirten Sultan: "Mustafa Efendi'yi ben bilmez miyim?" sözünü tekrarladı.