Bir kültür neferi: Ahmet Haluk Dursun
Bir kültür neferi olarak uzun yıllardır çalışmalarını sürdüren Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, "kültürel kalkınma için topyekun harekat" ideali için hem akademisyen hem de bürokrat olarak mesai harcadı. Tarih, kültür, mimari ve sanat mirasımıza sahip çıkan Dursun, pek çok tarihi belgeselin yapımında yer aldı, ardında birçok yazılı eser bıraktı. Geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Ahmet Haluk Dursun kimdir? Onun başarılarla dolu yaşamını, Eyüp Sultan'la ilgili bir anısını ve "vasiyet" niteliği taşıyan son konuşmasında altını çizdiği detayları sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 20.08.2019
13:38
Güncelleme Tarihi: 21.08.2019
09:48
TARİHİ BELGESELLERİN HAZIRLANMASINDA BÜYÜK ROL OYNADI
Çeşitli dönemlerde değişik gazetelerde kültür-sanat yazıları yazdı, televizyonlarda tarih, kültür ve sanat içerikli programlar hazırladı, sundu. Bazı televizyon belgesellerine danışmanlık yaptı.
Bu belgeseller ve yaptığı görevler şu şekilde sıralanabilir: Moğolistan'daki Göktürk Anıtları ve Türk Kültürü Mirası (Hazırlayan ve Sunan); Mustafa Kemal'in Rumelisi – Selanik, Manastır, Üsküp, Sofya (Hazırlayan ve Sunan); Kudüs Belgeseli (Hazırlayan ve Sunan); Şam Belgesi (Hazırlayan ve Sunan); Tuna Belgeseli (Danışman); Evliya Çelebi Hac Yolunda (Danışman); Mimar Sinan: The Architect (Danışman); İstanbul'u Yaşamak (Sunan), İncir Çekirdeği (İskender Pala ile Sunan); Acaba (Levent Erden ve Prof. Dr. Gül İrepoğlu ile Sunan ve Yorumcu)
HALUK DURSUN’UN BAŞLICA KİTAPLARI
Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, ardında pek çok yazılı eser bıraktı. Başlıca eserleri şu şekilde sıralanabilir:
İstanbul'da Yaşama Sanatı; Nil'den Tuna'ya Osmanlı Yazıları; Tuna Güzellemesi; Osmanlı Coğrafyası'na Yolculuk; Boğaziçi'nde Kırk Yılım; Ayasofya Müzesi Kültür Envanteri; Şehir ve Kültür: İstanbul; İncir Çekirdeği: Hereke'den Çıktım Yola; Medeniyet Köprüsü Beş Şehirli.
DURSUN’UN ANLAM YÜKLÜ EYÜP SULTAN ANISI
Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, kişisel internet sitesinde yayınladığı "Ayasofya ile Eyüp Sultan'ın sırrı" başlıklı yazıda, Eyüp Sultan Türbesi'nin restorasyonu sonrası açılışına az bir süre kala yaşadığı anlamlı anıyı şu sözlerle anlatmıştı:
"Restorasyon nedeniyle, dört yıl kapalı kalan Eyüp Sultan Türbesi'nin açılış hazırlıkları tamamlanmış, bütün detaylar gözden geçirilmişti. Daha doğrusu biz öyle zannetmiştik.
"YÂ FETTAHLAR KAYBOLMUŞTU"
Türbenin içini baştan aşağı gözden geçirdik. Kutsal Emanetler'den Kadem-i Şerif ve Sakal-ı Şerif yerine konmuş; türbeye vakfedilmiş hat şaheseri levhalar duvarlara asılmış; sanduka puşideleri örtülmüş; gümüş şebeke temizlenmiş; salavat getirecek hafızlar ve Kur'an-ı Kerim okuyacak hocalar belirlenmişti. Sözüm ona, hiçbir ayrıntı atlanmamıştı.
Doğru, ayrıntıları atlamamıştık; ama çok önemli ve esaslı bir konuyu unutuvermişiz. Tarihi Türbe'nin kapılarındaki "Yâ Fettah"lar kaybolmuş. Sadece bir kapıda kalmış, o kapı da arka tarafta.
Cumhurbaşkanımızın açacağı kapıda tokmaklı "Yâ Fettah" yoktu. Gel çık işin içinden.
"KUL SIKIŞMAYINCA HIZIR YETİŞMEZMİŞ"
Açılış merasimine çok az bir süre kalmışken imalat yapmanın mümkünatı yoktu. Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş derler...
Hızır nerede, nasıl yetişecek! Cevabı belli: Ayasofya. Hızır makamı da Ayasofya'da, "Yâ Fettah"lar da Ayasofya'da... Ayasofya kapılarındaki son "Yâ Fettah"ları ben yaptırmıştım. Bir tanesini de teberrüken müdüriyet kapısına asmış, hayrülhalefim Hayrullah Cengiz'e emanet etmiştim. Hemen, Ayasofya Müzesi Müdürü Hayrullah Cengiz'i arayıp "kapıdaki 'Yâ Fettah'ı al da gel." dedik. Sağolsun "Yâ Fettah"ı kopardı, koptu, geldi; Hızır gibi yetişti. "Yâ Fettah", Eyüp Sultan Türbesi'ne takıldı.