Cemal Süreya ve bilinmezliklerinde tanımladığı Sezai Karakoç
Edebiyatımızın hem sürekli öncüsü, hem de genç klasiği Cemalettin Seber, sonradan herkesin severek anacağı ismiyle Cemal Süreya… Keskin zekasıyla sınırsız dil aracını kullanarak uçarı şiirler yazmış bir şair. Dersim'den sürgünle başlayan hayatında Dostoyevski ile yeniden doğmuş, şiirin anayasaya aykırı olduğunu, alışkanlıklara karşı bir yaylım ateşi olduğunu savunan bir deha. Süreyya olan soyadındaki iki y'den tekini, bir iddiada kaybeden sözünün eri edebiyatçı. Kendi gibi olduğunu söylediği fakülte yıllarında Sezai Karakoç'un yakın arkadaşı. Tüm bilinmeyen yönlerini gün yüzüne çıkardığımız Cemal Süreya, Sezai Karakoç için ne söylemişti, sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 24.02.2019
13:50
Güncelleme Tarihi: 24.02.2019
14:45
“CEMAL, BİR ŞİİR MEDYUMUYDU”
Cemal Süreya, ilk kitabı çıktığı sırada, kendinde etkilerini en seçebildiği şairlerin Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday olduğunu söylüyordu: "Mısra kurmasını, dile yaslanmasını onlardan öğrendim." İlhan Berk'i, Turgut Uyar'ı, Sezai Karakoç'u, "bir ara" kaydıyla Attila İlhan'ı da sayıyor ve "en önemli şair saydığım halde Fazıl Hüsnü'nün mısralarıyla benimkilerin hiç ilişiği olmadı galiba." diyordu.
Özdemir İnce, "Şiirsel anteni ve radarları metafizik düzeyde duyarlıydı, bir şiir medyumuydu." dediği Cemal Süreya'nın kaynaklarını şöyle sıralar: "Kaynaklarından biri Fransız şiiriydi: Guillaume Apollinaire, Max Jacop, Paul Eluard ve Jacq ues Prevert. Divan ve halk şiirleri, Tanzimat'tan sonraki şiir. Kutsal kitaplar bilgisi. Mitoloji ve destanlar, tarih, coğrafya, maliye, bilimsel bilgi."
YAZDIĞINDAN FAZLASINI YAZDIRDI
Cemal Süreya'nın başka şairler üzerindeki etkisinden çokça söz edildi. Eleştirmen Mehmet H. Doğan da yazmıştı bunu: "Kaç kişiden duymuşumdur şu sözleri: 'Cemal'in yeni bir şiirini okuyunca, benim içimden de hemen bir şiir yazmak geliyor.' Bu çok ilginç, gizi çözülemeyecek bir özellik… Cemal Süreya, Üvercinka dönemini hep bu havada geçirdi. Yazdığından fazlasını yazdırdı. 'Yeni bir şiir'in topluca yazılış şöleninde coşkuyu ayakta tutan öncüydü."
Cemal Süreya da farkındaydı etkisinin: "Bakın, bugün yaşayan sanatçılar arasında gençleri etkileyen iki şair var. Biri ben, biri Ece Ayhan. Şiirime bakıyorum, bir de yazılan şiirlere bakıyorum. Benim şiirimi sevmiş olduklarını anlıyorum. Bütün şairler için söylemiyorum bunu. En çok diyorum. Belki bu yarın değişir. On yıl önce Ahmed Arif'in daha çok etkisi vardı. Nazım etkisi var; ama eskisi kadar değil. Attila İlhan etkisi…"
CEMAL SÜREYA İÇİN ŞİİR NE DEMEKTİ?
"Şiir ne benim için? Dramım, açmazım, kurtuluşum, batağım, sevgilim, babam, gözaltım ve kendimi hiçlemeyi bilişim… Daha önemlisi yazgım olarak da görüyorum onu. Neden yazgım? İyi bir öğrenim gördüm. Bunun bir rastlantı olmadığı kanısındayım. Şiire dadanışım da öyle rastlantı değil. Tek dayanağım bu. Yalnız bu, bu ikisi, bende bir güç -elverişlilik desek daha iyi- olduğu sanısı uyandırmıştır. Bazen de öbür şairlere bakarım (hep bakarım ya), sanki bana ilişkin bir rol de var diye düşünürüm. Bazı şeyleri yalnız ben anlatabiliyorum gibi bir izlenim…
Şunu da demek isterim: Şiir benim hem mesleğim hem hayatımın özü olmuş. Kendimi riske etmişim onda."
“KENDİMDEN HE ZAMAN KUŞKULANDIM”
"Çok içten, gerçek bir şey söyleyeyim mi? Kendi şiirlerime karşı o kadar duyarlı değilim. Yaptıklarımın üzerinde hiçbir zaman ayrıntılı düşünmedim. Aslında şiirleri yazarken de öyleydim. Her seferinde ne yaptığımı bilmeden çalıştım. Çalışmak da denemez buna. İnsanın kendini oradan oraya vurması gibi bir şey. Ayrıca şiirden hep korktum. Şair miyim diye kendimden de her zaman kuşkulanmışımdır. Beceremediğim, bunun için de bir türlü sevemediğim bir işi yapıyorum havası işte. Bu, ilk şiirimi yayımladığım zaman da böyleydi. Bugün de böyle.
Hep zorlanarak yazdım; mecburdum sanki. Elimde bulunan bir ilk imge ya da ilk dizenin şiddetli dürtüsünden de hiçbir zaman kurtulamadım. Bu dürtünün benim için yalnız sanat değil, hayat dürtüsü olduğunu da söyleyebilirim. Metnin ağardığı, şiirin artık ortaya çıkar gibi olduğu an ve onu izleyen kısa süre ise öyle büyük bir sevinç getirir ki, galiba, bugüne dek sadece o sevinci duymak için yazdım."
CEMAL SÜREYA NEDEN YAZIYORDU?
Yazacaksın diye dürtüldüm de sanki. Öyle dediler. Sanki dediler. Öyle de dediler, sanki de dediler.
"Niçin yazdığımı kolay kolay anlatamam. Kendim de pek anlamış değilim çünkü. Bir düşünce adamı için düşüncelerini yazarak ortaya koymak söz konusudur. Yazı onun için, düşüncenin doğrudan kalıbı, üstüne tam oturmuş giysisidir. Ama özgül tanımıyla yazmak başka bir olay. Pasternak'a sormuşlardı: "Bizi doğruya götür!" Şöyle karşılık vermişti: "Benim işim rüzgârın ağaç yapraklarında çıkardığı hışırtıdan öte bir şey değil." Yazmak da öyle bir şey olmasın?
Yazmak bana her zaman çok zor gelmiştir. Daha ilkokulda ortaokulda adım 'üstad'dı. Şanslarım oldu, ama bugün, daha önce belirttiğim gibi elli yaşı çoktan dönmüş biri olarak neye yetenekli olduğumu hala çözebilmiş değilim.
Bunun dışında sanırım, kendim nasılsam, yazma deneyimim de öyle olmuş. Kimi zaman, özellikle düzyazıda, düşüncemi ortaya koyma, çevremdekileri değerlendirme, sözü alma tavrı öne geçmiş. Okuduklarından o türlü de yararlanmadan edemeyen bir adam var onlarda. Kimi zaman da düşüncesini yazdıklarıyla birlikte çaprazlı pırtı halinde beynine giymiş bir adam. Sanırım ikincisiyim ben."