Güney Afrika’nın ilk siyahi başkanı: Nelson Mandela
Hayatını ırkçılığa karşı mücadeleye ve Güney Afrika halkının tüm bireylerinin eşit haklarla yaşayabileceği "özgürlük davası" na adayan bir isim, Nelson Mandela. Batı emperyalizminin yarattığı "ırkçılık" karşısında yaşamı boyunca mücadele veren Madiba, bundan tam 28 yıl önce Güney Afrika'nın seçimle iktidara gelen ilk siyahi başkanı olarak tarihe geçti.
Giriş Tarihi: 05.09.2019
15:25
APARTHEID REJİMİNE KARŞI DİMDİK AYAKTA: MADİBA
II. Dünya Savaşı sonrası, beyaz azınlığın yönetici ve üstün konumda olduğu, politik ve sosyal hemen her alanda siyah beyaz ayrımının olduğu "apartheid" adı verilen rejim Güney Afrika'da hâkim olmaya başladı.
Bu rejime karşı mücadelenin en büyük savunucusu ise, bugün dünyada "özgürlük ve uzlaşının lideri" olarak tanınan "Madiba" lakaplı Nelson Mandela olacaktı.
Irkçılığa karşı verdiği mücadeleyle tanınan Nelson Mandela, bir kabile şefinin oğlu olarak 18 Temmuz 1918 tarihinde dünyaya geldi.
Doğduğunda "Rolihlahla Dalibhunga" adı konulan Mandela'ya o dönemin geleneği olarak okula başladığı ilk gün öğretmeni tarafından "Nelson" ismi verildi.
Eğitiminin ilerleyen dönemlerinde ırkçılığa karşı direnişiyle öne çıkan Mandela, öğrencilik yıllarında düzenlediği bir boykot gerekçesi ile okuldan uzaklaştırıldı ve yıllar süren mücadelesindeki ilk cezasını almış oldu. Uzaktan eğitim alarak hukuk fakültesinden mezun olan Mandela, ülkenin ilk siyahi avukatı olarak Oliver Tambo ile avukatlık bürosu açtı.
SİYASİ FAALİYETTE BULUNMASI YASAKLANDI
Nelson Mandela, hayatını beyaz üstünlüğünü öngören Apartheid rejimine karşı mücadele etmeye ve ülkesinde siyah beyaz ayrımı olmadan toplumun tüm bireylerinin eşit haklarla yaşayabileceği özgürlük davasına adadı.
Beyaz olmayan halkın beyazlara karşı eşitlik mücadelesini savunan Afrika Ulusal Kongresi'ne (ANC) ilk kez 25 yaşındayken katılan efsanevi lider, yakın yol arkadaşları Walter Sisulu ve Oliver Tambo ile ANC'nin Gençlik Kolu'nu kurdu ve başkanlığını üstlendi.
Irkçılığın etkilerini ağır şekilde gösterdiği 1950'li yıllarda daha militanca bir örgütlenmeyi savunan Mandela, parti içinde etkin rol almaya başladı. Görüşleri nedeniyle defalarca tutuklanan Mandela'nın siyasi faaliyetlerde bulunması hükümet tarafından yasaklandı.
ÖMÜR BOYU HAPSE MAHKÛM EDİLDİ
ANC'nin 1960'da ırkçı rejim tarafından yasa dışı ilan edilmesinden sonra düzenlenen bir eylemde 69 gösterici, polis tarafından öldürüldü.
Tarihe "Sharpville Katliamı" olarak geçen bu olaydan sonra daha da artan direniş hareketi, güvenlik güçleri tarafından şiddet kullanılarak bastırıldı ve binlerce kişiyi tutukladı.
Katliamdan sonra pasif direnişten vazgeçen Mandela, silah ve para yardımı toplamak üzere çıktığı yurt dışı seyahatinden döner dönmez tutuklandı. Halkı kışkırtmak ve hükümeti devirmeye teşebbüs etmekle suçlanan Mandela, 1964'te sonuçlanan "Rinova" davasında ömür boyu hapse mahkûm edildi.
Mandela'nın yargılama sürecinde yaptığı "Ben, tüm insanların uyum ve eşit fırsatlara sahip şekilde beraberce yaşadığı, demokratik ve özgür bir toplum idealini benimsedim. Bu, uğrunda yaşamak ve ulaşmak istediğim idealdir ama gerektiğinde bunun uğrunda ölürüm de" açıklaması hafızalara kazındı.
27 YILIN ARDINDAN GELEN ÖZGÜRLÜK
Cezasını çekmek üzere yüksek güvenlikli "Roben Island" ada hapishanesine gönderilen Mandela, 18 yıl sonra Cape Town'daki Pollsmoor hapishanesine nakledildi.
Arkadaşı Oliver Tambo tarafından başlatılan uluslararası kampanya sayesinde 1980'li yıllarda ırkçılığa karşı tepkilerin tüm dünyada yayılması sonucu adı duyulan Mandela, Afrikalıların özgürlük mücadelesinin simgesi oldu.
Mandela, 27 yılını demir parmaklıklar arasında geçirdikten sonra artan dış baskılar sonucu 11 Şubat 1990'da serbest bırakıldı.