Hayatını İslam'a adayan alimler
İslam'a ömrünü adayan alimler, neredeyse 'Allah' demenin yasak olduğu dönemlerde tek başlarına bir Kur'an mektebi oldular. Her kesimden insana kucak açarak onlarca insanı ihya ettiler. Peki, Gönenli Mehmet Efendi kimdir? Mehmet Zahit Kotku kimdir? Mehmet Zahit Kotku'nun İslam alemi için yaptığı çalışmalar nelerdi? Dünyaca tanınan alim Abdurrahman Gürses, Osmanlı'dan hangi geleneği günümüze taşıdı?
Giriş Tarihi: 18.02.2020
09:23
Güncelleme Tarihi: 18.02.2021
12:28
Arapça ve Farsça'yı çok iyi bilen, Türkçe'nin de bulunduğu üç dilde şiir yazabilen Bilmen, bir ara Fransızcaya da merak sardı ve bu dili de tercüme yapacak kadar öğrendi.
İki çocuk babası olan ve İslam hukuku üzerine yazdığı eserler nedeniyle "allame fakih" olarak nitelendirilen büyük İslam alimlerden Bilmen, 12 Ekim 1971'de İstanbul'da vefat etti. Naaşı Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği'ne defnedilen Bilmen, eserleri ile halkın üzerinde önemli etkiler bıraktı.
Başlıca eserleri olan "Hukuki İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu", "Kur''an-ı Kerim'in Meal-i Alisi ve Tefsiri" ile "Büyük İslam İlmihali" gibi yayınlanmış ve yayınlanmamış pek çok eseri bulunuyor.
Kur'ân-ı Kerîm'i öğretmenin, öğrenmenin, okumanın ve hatta bulundurmanın dahi yasak olduğu söylenebilecek bir dönemin karanlığına kandil oldu. Devrindeki insanları aydınlattığı gibi, kendisinden sonraki dönemleri aydınlatacak olan kandilleri yetiştirdi, Kıraat ilminde yeni bir çığır açmıştı.
Diyânet'in aşere-takrib kurslarının temellerinin atılması ve yaygınlaşmasında da yine en büyük pay sahiplerinden biridir. Haseki gibi ihtisas kurumları vasıtasıyla, kıraatleri bütün rivayetleri ve tarikleriyle kursiyerlere hassasiyetle aktarma şeklindeki güzide eğitimin Türkiye'de birçok merkezde verilmesinin vesilesi oldu.
Of ilçesinin Uğurlu (Çifaruksa ) kasabasında doğdu. Babası Ahmed Cemâleddin , annesi Hanîfe'dir . İlköğrenimini kasabanın öğretmeni olan babasından yaptı, sonra aynı yerde hıfzını tamamladı. Muhitin tanınmış âlimlerinden Çalıkzâde Tâhir Efendi, Çalekli Dursun Feyzi Efendi ve Kasımzâde Hasan Efendi'den Arapça, Bakkalzâde Paçanlı İsmâil Hakkı'dan ferâiz dersleri aldı. İmtihanla Çifaruksa Medresesi'nin dördüncü sınıfına kaydoldu. Altıncı sınıftayken medreseler kapatılınca (1924) bir müddet daha Dursun Feyzi Efendi'den tefsir, akaid ve fıkıh okuduktan sonra İstanbul'a giderek Hâfız Ahmed Şükrü ve yeğeni Hâfız İsmâil Hakkı Bayrî'den aşere ve takrîb , Varnalızâde Hâfız Ahmed Hamdî'den de İbnü'l-Cezerî'nin Tayyibetü'n-Neşr'ini okudu.
Mehmet Rüştü görev hayatına oldukça erken yaşlarda Uğurlu kasabası Merkez Camii'nde fahrî imam-hatip olarak başladı. 1936 yılında Uğurlu Kur'an Kursu öğreticiliğine, 1941'de Of merkez vâizliğine tayin edildi. Resmî görevini sürdürürken bir yandan da kıraat, fıkıh ve Arapça okuttu. 1976 yılında vâizlikten emekliye ayrıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nca Ankara ve İstanbul'da açılan hizmet içi eğitim kurslarında 1974-1979 yılları arasında, bütün rivayet ve tarikleriyle aşere okuttu. Tayyibetü'n-Neşr'i takrir etti. 28 Ağustos 1980'de tedavi için Trabzon'dan İstanbul'a giderken uçakta vefat eden Âşıkkutlu , doğduğu yer olan Uğurlu kasabasında defnedildi.
Sahasında pek çok öğrenci yetiştiren Âşıkkutlu'nun kıraat konusunda Aşere Kaideleri, Takrîb Kaideleri, Tayyibe Tercümesi ve Tayyibe Şerhi adlı dört eseri vardır. Henüz basılmamış olan bu kitaplar Uğurlu'da vârislerinin elinde bulunan özel kitaplığındadır.
Aşıkkutlu Hoca'nın kardeşi Kemalettin Aşıkkutlu , hocanın öğrencilere verdiği değeri şöyle ifade eder: "Kur'ana verdiği değer karşısında, kursa gelen talebeye son haddine kadar ilgi ve alaka gösterirdi. Talebenin hocasına yapması icap eden hürmeti, tam aksine kendisi talebeye yapardı. Onların her işi ile alakadar olurdu. Talebeyi dövmez ve ağır söz söylemezdi. Yumuşak bir eda ile telkin ve tavsiyede bulunurdu. Umudunu kestiği talebeyi kaydını silerek geri gönderirdi. Bu geri gönderme hadisesi o kadar dikkate şayandır ki gönderdiği talebelerden bir tanesi dahi okumakta muvaffak olamamıştır ." Gönderdiği çocuklardan daha sonra okuyup hoca olan hiç bir kimseye rastlanmaması, Aşıkkutlu'nun insan psikolojisini ne kadar iyi bildiğinin bir göstergesidir.
KESİK BACAK İSMAİL EFENDİ
Batı Trakya'nın Serez şehrinde doğdu. İlköğrenimini memleketinde tamamladıktan sonra İstanbul'a giderek Üsküdar Toptaşı Askerî Rüşdiyesi'ne kaydoldu. Zeki ve atılgan bir çocuk olan İsmail Hakkı, bir gün okuldan evine dönerken tramvaydan düşerek her iki bacağını da kaybetti. Bu durum onun hayat çizgisini değiştirdi; dayısı olan Fâtih Camii dersiâmlarından , Şehzade Camii şeyhülkurrâsı Serezli Ahmed Şükrü Efendi'nin himayesinde hıfza başladı.
Daha sonra Oflu Mehmet Âşıkkutlu ile birlikte Reîsülkurrâ Varnalızâde Hâfız Hamdi Efendi'den kırâat-i aşereyi okuyarak icâzet aldı. Bekir Hâki Yener ve Ömer Nasuhi Bilmen gibi âlimlerin derslerini takip ederek hadis ve fıkıh bilgisini geliştirmeye çalıştı.
MAAŞININ BİR KISMINI ÖĞRENCİLERİNİN İHTİYAÇLARINA HARCADI
Fatih'te Kumrulu Mescid karşısında bir bakkal dükkânı açarak ticarete başlayan İsmail Efendi (1930) fahrî olarak Kur'an dersleri de veriyordu. İlk resmî hizmetine 1942'de Afyon Merkez Kur'an Kursu öğretmenliğiyle başladı. 1952 yılında İstanbul Fatih'teki Dülgerzâde Camii Kur'an Kursu öğretmenliğine nakledildi ve 1972'de emekli oluncaya kadar bu görevini sürdürdü. 11 Kasım 1972'de İstanbul'da öldü ve Edirnekapı Şehitliği'ne defnedildi.
Soyadı kanunundan sonra Bayrı soyadını alan İsmail Efendi çok sayıda talebe yetiştirmiş olup bunlardan doksan sekizine aşere , 3170 kadarına da tashîh-i hurûf belgesi vermiştir. Maaşının bir kısmını öğrencilerinin ihtiyaçlarına harcamak üzere her ay Gönenli Mehmet Efendi'ye göndermiş, özürlü olmasına rağmen kendine güvenini yitirmemiş ve saygınlığını hayatı boyunca sürdürmesini başarmıştır.