Arama

İki dünya arasında dahi bir Virtüoz: Şerif Muhiddin Targan

Peygamberimizin otuz yedinci kuşaktan torunu, Safiye Ayla'nın eşi... Şerif Muhiddin Targan, üç-dört yaşlarındayken musikiye olan ilgisi onu Amerika'ya kadar götürmüş, tüm dünyanın tanımasına vesile olmuştu. Targan, Türk musiki tarihinin kaydettiği sayılı ud virtüozlarından biri; piyano ve çello gibi batı sazlarında usta bir icracı, bestekar olmakla beraber aynı zamanda bir ressamdı. Mehmet Akif Ersoy yakın arkadaşıydı ve ilk eserini ona ithaf etmişti. Ayrıca Peygamber aşığı bir şairin portresi yine peygamber torunu tarafından yapılacaktı.

Kendi ifadesine göre mûsikiye ciddi olarak 1906 yılında amcası Ali Câbir Paşa'nın önerisiyle Beyoğlu'nda Mösyö Riki'den aldığı viyolonsel dersleriyle başlar, bu dersleri daha sonra Klevder ve Eringer Triyanon'la devam ettirir. Nasor adlı bir hocadan solfej, İskori adlı bir müzisyenden viyolonsel, armoni ve piyano dersleri alır, İskori'nin 31 Mart olayları üzerine ortadan kaybolmasıyla kendi kendine eğitimini sürdürür. Bu arada Ali Rifat Bey'den (Çağatay) Türk mûsikisi klasiklerinden önemli fasıllar, Rauf Yektâ Bey'den nazariyat, Zekâizâde Hâfız Ahmet Efendi'den (Irsoy) makam ve usul öğrenir.

Tahsilini üniversite yıllarına kadar özel dersler alarak sürdürür. 1908'de Dârülfünun Hukuk Fakültesi ve bir yıl sonra Edebiyat Fakültesi'ne girer ve her ikisinden de pekiyi derecesiyle mezun olur. 29 Ekim 1916 tarihinde babasının Mekke emirliğine tayini üzerine onunla birlikte Hicaz'a gider ve bir süre Şam'da bulunur.

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Şerîf Hüseyin'in Osmanlı Devleti'ne karşı Arabistan'da başlattığı isyana Şerif Muhittin'in babasının katılmamasından dolayı ailesi maddî ve mânevî büyük kayıplara uğrar. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra yeni sanat çevrelerinden ilgi görmemesi yüzünden gittiği Amerika'da (1924) sekiz yıl kalır.

Şerif Muhiddin, 31 yaşında iken musiki sevdasına bir mecra vermek için Amerika'ya gitmeye karar verir. Çileli Birinci Cihan Harbi sonrasında, "Musiki diyarına gitmek, artık meslek edinmek kararını kat'i bir surette vermiş olduğum bu işe büsbütün kendimi atmak emelinde idim. Avrupa'ya gitmeyi doğru bulmuyordum. Çünkü Avrupa sanat alâkalarına yakın olmayacak kadar yorgundu. Kalktım, Amerika'ya gittim." diyen ve bu ülkedeki ilk yılları büyük mücadelelerle geçen Şerif Muhiddin, Amerika'da dört yıl boyunca bir taraftan sanatını ilerletmeye çalışacak, diğer taraftan bir muhit hazırlamaya çalışacaktır.

Amerika'ya ayak basışının dördüncü günü kendisini İstanbul'dan tanıyan büyük piyanist ve bestekâr Leopold Godowsky tarafından evinde Targan şerefine bir resepsiyon verilir. Ünlü keman sanatçılarının hazır bulunduğu bir toplantıda verdiği ud resitali ile Mischa Elman, Kreisler, Jerardi, Jasha Hiefetz, Prof. Ld. Auer gibi dünyanın sayılı virtüozlarını kendine hayran eden genç Şerif Muhiddin için o gün Godowsky'nin ne söylediği biliniyor: "Kemanda Paganini ne yaptı ise, bu genç de kendi sazında onu yapmıştır." Bu resital Targan için iyi bir referans olmuş, bu icraatın ardından onun udunun İtalyan virtüozu Pagannini'nin kemanıyla aynı düzeyde sayıldığı şeklinde yorumlar yapılmıştır.

Amerika'da kaldığı süre içerisinde Başkan Roosevelt'in oğlu Archibald'dan büyük yakınlık gören Şerif Muhittin'in ilk dört yılı sanatını ilerletme ve kendine bir çevre oluşturma gayretiyle geçmiş, bu sırada Verdi Vasyer (veya Bedriş Vaşka) adlı müzisyenden aldığı viyolonsel dersleriyle kendini yetiştirmiştir.

Şerif Muhiddin, Amerika'daki ilk konserini, New York'un ünlü müzik holü Town Hall'de dört yıl sonra verir (13 Aralık 1928). Tıklım tıklım dolan bu salonda ud'u ve viyolonseliyle yirmiye yakın müzik eleştirmeninin takdirini ve övgülerini kazanır. Boston ve Detroit gibi şehirlerde de konserlere davet edilen Şerif Muhiddin'i bir müddet sonra patlak veren büyük ekonomik kriz yüzünden zor durumda kalır,1932 yılında geçirdiği tiroid ameliyatı ardından İstanbul'a döner. York Times, New York Herald Tribune, Sunday Telegraph, Musical America gibi yayın organlarında Şerif Muhittin'in müziği hakkında yorumlar yayımlanmıştır.

İstanbul'a döndükten sonra kendisine musikiyle ilgili ciddi bir görev verilmeyince iki yıl sonra Irak hükümetinin davetiyle Bağdat'a gitti ve burada Doğu ve Batı musikisi bölümlerinin yer aldığı Bağdat Konservatuvarı'nı kurarak yönetimini üstlendi, ayrıca ud ve viyolonsel dersleri verdi. Ardından Güzel Sanatlar Akademisi haline getirilen bu kuruluşun tiyatro ve heykel bölümlerini açtı. 1948'de geçirdiği bir rahatsızlık sonucu yeniden İstanbul'a döndü.

Aynı yıl Hüseyin Sadettin Arel'in istifasıyla boşalan İstanbul Belediye Konservatuvarı ilmî kurul başkanlığına getirildiyse de 1951'de yine sağlık sebebiyle bu görevinden istifa etti. 8 Nisan 1950'de Safiye Ayla ile evlendi. Zarif ve mütevazı kişiliğiyle tanınan Şerif Muhittin 13 Eylül 1967 tarihinde vefat etti ve Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı'na defnedildi.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN