İki dünya arasında dahi bir Virtüoz: Şerif Muhiddin Targan
Peygamberimizin otuz yedinci kuşaktan torunu, Safiye Ayla'nın eşi... Şerif Muhiddin Targan, üç-dört yaşlarındayken musikiye olan ilgisi onu Amerika'ya kadar götürmüş, tüm dünyanın tanımasına vesile olmuştu. Targan, Türk musiki tarihinin kaydettiği sayılı ud virtüozlarından biri; piyano ve çello gibi batı sazlarında usta bir icracı, bestekar olmakla beraber aynı zamanda bir ressamdı. Mehmet Akif Ersoy yakın arkadaşıydı ve ilk eserini ona ithaf etmişti. Ayrıca Peygamber aşığı bir şairin portresi yine peygamber torunu tarafından yapılacaktı.
Giriş Tarihi: 13.07.2019
14:17
Güncelleme Tarihi: 14.07.2019
16:12
Amerika'ya ayak basışının dördüncü günü kendisini İstanbul'dan tanıyan büyük piyanist ve bestekâr Leopold Godowsky tarafından evinde Targan şerefine bir resepsiyon verilir. Ünlü keman sanatçılarının hazır bulunduğu bir toplantıda verdiği ud resitali ile Mischa Elman, Kreisler, Jerardi, Jasha Hiefetz, Prof. Ld. Auer gibi dünyanın sayılı virtüozlarını kendine hayran eden genç Şerif Muhiddin için o gün Godowsky'nin ne söylediği biliniyor: "Kemanda Paganini ne yaptı ise, bu genç de kendi sazında onu yapmıştır." Bu resital Targan için iyi bir referans olmuş, bu icraatın ardından onun udunun İtalyan virtüozu Pagannini'nin kemanıyla aynı düzeyde sayıldığı şeklinde yorumlar yapılmıştır.
Amerika'da kaldığı süre içerisinde Başkan Roosevelt'in oğlu Archibald'dan büyük yakınlık gören Şerif Muhittin'in ilk dört yılı sanatını ilerletme ve kendine bir çevre oluşturma gayretiyle geçmiş, bu sırada Verdi Vasyer (veya Bedriş Vaşka) adlı müzisyenden aldığı viyolonsel dersleriyle kendini yetiştirmiştir.
Şerif Muhiddin, Amerika'daki ilk konserini, New York'un ünlü müzik holü Town Hall'de dört yıl sonra verir (13 Aralık 1928). Tıklım tıklım dolan bu salonda ud'u ve viyolonseliyle yirmiye yakın müzik eleştirmeninin takdirini ve övgülerini kazanır. Boston ve Detroit gibi şehirlerde de konserlere davet edilen Şerif Muhiddin'i bir müddet sonra patlak veren büyük ekonomik kriz yüzünden zor durumda kalır,1932 yılında geçirdiği tiroid ameliyatı ardından İstanbul'a döner. York Times, New York Herald Tribune, Sunday Telegraph, Musical America gibi yayın organlarında Şerif Muhittin'in müziği hakkında yorumlar yayımlanmıştır.
İstanbul'a döndükten sonra kendisine musikiyle ilgili ciddi bir görev verilmeyince iki yıl sonra Irak hükümetinin davetiyle Bağdat'a gitti ve burada Doğu ve Batı musikisi bölümlerinin yer aldığı Bağdat Konservatuvarı'nı kurarak yönetimini üstlendi, ayrıca ud ve viyolonsel dersleri verdi. Ardından Güzel Sanatlar Akademisi haline getirilen bu kuruluşun tiyatro ve heykel bölümlerini açtı. 1948'de geçirdiği bir rahatsızlık sonucu yeniden İstanbul'a döndü.
Aynı yıl Hüseyin Sadettin Arel'in istifasıyla boşalan İstanbul Belediye Konservatuvarı ilmî kurul başkanlığına getirildiyse de 1951'de yine sağlık sebebiyle bu görevinden istifa etti. 8 Nisan 1950'de Safiye Ayla ile evlendi. Zarif ve mütevazı kişiliğiyle tanınan Şerif Muhittin 13 Eylül 1967 tarihinde vefat etti ve Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı'na defnedildi.
Şerif Muhiddin Targan’ın Amerika ve Edebiyat hatıraları
Muhiddin'in Amerika hatıraları ve zaman zaman şairane hislerini kâğıda döktüğü notları, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi Şerif Muhiddin Targan Koleksiyonu'nda bulunmasına rağmen bugüne kadar incelenmedi. Koleksiyonda "Hâtıralarım" başlığıyla iki defter bulunup, bunlar 1046 ve 1047 numaraya kayıtlı. 1046 numaraya kayıtlı birinci defter 31 yapraktan ibarettir. İç kapağında "Cumartesi, Nisan 9, 1960" tarihi yer alır.
Böylece 13 Eylül 1967 yılında vefat eden Şerif Muhiddin Bey'in hatıralarını vefatından yaklaşık yedi yıl önce kaleme aldığı anlaşılır. İç kapakta "Hâtıralarımı kayda başladım, Allah'tan ikmale muvaffak eylemesini dilerim." notu dikkati çeken 1046 numaralı defter, Şerif Muhiddin Bey'in el yazısıyla yazılmış olup başta Amerika hâtıraları olmak üzere, az da olsa, Türk edebiyatına ve Meşrutiyet yıllarına ait birkaç hâtırayı içerir.
Hâtıralarımı kayda başladım, Allah'tan ikmâle muvaffak eylemesini dilerim.
Amerika'da sanatkâr ve müzisyenlerle iç içe yaşayan Şerif Muhiddin Bey, dikkat çekici olay ve şahıslarla ilgili hatıralarını ayrı başlıklar altında kaydeder. Bunlar arasında Godowsky, Mischa Elman, Piyanist Jozef Hofmann, Kemanî Jascha Heifetz, Piyanist Vilademir de Pachmann, Kemanî Kreisler'e dair hatıralar dikkat çekicidir. Şerif Muhiddin Bey'in Amerika intibaları, oradaki sanat muhitinden istifadesini, kimlerle tanıştığını, sanatı karşısında müzik otoritelerinin nasıl hayran kaldığını gözler önüne sermesi bakımından son derece kıymetlidir.
Defterde Şerif Muhiddin'in Mehmed Âkif ve Abdülhak Hâmid'e de ayrı bir bölüm ayırdığını görülür. Her iki şairin de portresini yapan Şerif Muhiddin'in "Abdülhak Hâmid Bey'in Portresini Yaparken" başlıklı hatırası ile Âkif'e dair "Şair Mehmed Âkif Bey'den Bir Suâlim" ve "Abdülhak Hâmid Bey'in Mehmed Âkif Bey hakkında Bana Söyledikleri" başlıkları altında yazdıkları, bildiklerimizi pekiştirecek her iki şairin biyografisine renk katacak türdendir.