İslam’ı bir dünya medeniyeti olarak ele alan Marshall Hodgson
Amerikalı şarkiyatçı ve dünya tarihçisi Marshall G. S. Hodgson, İslami çalışmalara kavramsal ve metodolojik katkılar yapmış, diğer Batılı tarihçilerin aksine, İslam medeniyetinin altın çağını yaşadığı döneme büyük önem vermişti. İslam'ı hem bir din hem de bir dünya medeniyeti olarak ele alan Hodgson, Batı'nın tüm dünyaya kabul ettirdiği haritalarda oynadığı oyunlara da yer vermiş, Avrupa'yı bu konuda sık sık eleştirmişti. Hodgson'un hayatı, görüşleri ve çalışmalarına dair detayları sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 09.07.2020
15:34
Güncelleme Tarihi: 01.04.2022
16:39
İslam'ın Serüveni isimli eserde Hodgson'ın önemi, İslami çalışmalara yaptığı kavramsal ve metodolojik katkılarından gelmekteydi. İslam üzerine çalışan Batılı çağdaşları arasında Hodgson, İslam tarihini başlangıçtan günümüze kadar peş peşe gelen Müslüman nesillerin ahlaki ve dini diyalogu şeklinde ve dünya tarihinin bir parçası olarak değerlendiriyordu.
Hodgson’u diğer şarkiyatçılardan ayıran özellik neydi?
Hodgson, dünya tarihçileri içinde İslam uygarlığına modern tarih bağlamında önemli bir konum veren tek tarihçiydi. Ona göre İslam dünyasındaki gelişmeler olmaksızın Batı'nın yükselişi denilen hadise gerçekleşemeyecekti.
Kardeşliği esas alan ve değişik dini inançlara hoşgörüyle bakmayı emreden Quakerism'e mensup olması, Hodgson'un İslam tarihine tarafsız bir tutumla yaklaşmasına ve eserinde Avrupa merkezli, şarkiyatçı geleneği ahlaki bir hassasiyetle tenkit etmesine yol açmıştı.
Quakerism: Mevcut Hristiyan mezheplerinden ve tarikatlarından memnun olmayanlar tarafından 17. yüzyıl ortalarında İngiltere'nin kuzeybatısında ortaya çıkmış bir mezheptir.
İslam medeniyetini dünya tarihi bağlamında ele aldı
Hudgson, modernliği Batı'nın yükselişinin ve Avrupa emperyalizminin bir tezahürü olarak görmeyip dünyadaki gelişmeler çerçevesinde meydana gelen bir olgu niteliğiyle değerlendirdi. Bu konudaki teorisinde Batılı-Batılı olmayan sınıflandırmasını reddetmekte ve modernliğe giden birçok yolun bulunduğunu söyleyerek günümüze intikal eden ahlâk mirasının devam etmesinde İslam medeniyetinin de çok önemli bir rol oynadığını savunmaktaydı.
Klasik şarkiyatçı yaklaşımın aksine İslam medeniyetini sadece Ortadoğu havzasıyla sınırlandırmayıp dünya tarihi bağlamında ele alması ve İslam'ın doğuşunu Arabistan şartlarında değil Batı Asya genelinde değerlendirmesi Hodgson'ın en dikkat çeken nitelikleri arasındaydı.
Hodgson tarafından Moderniteye getirilen yepyeni bir yorum
Kendisinin tarih disiplinine yaptığı önemli katkılardan biri, "modern" olarak adlandırdığı 1500'den sonraki tarihi tekrar değerlendirmesi ve Avrupa'yı bu şemada yeniden ele almasıydı. Hodgson, bir İslam tarihçisi olarak yaşadığı dönemde geçerli modernizasyon teorisinin temel özelliklerinden biri olan istisnacılığı bir yana bırakarak moderniteye değişik bir yorum getirmişti.
Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek kitabını incelemek ve satın almak için tıklayınız
Bazı tarihçilerce Batılılaşma ile karıştırılan moderniteye Hodgson, global bir süreç olarak bakar. Ona göre Avrupa, Asya ve Afrika'nın şehirleşmiş toplumlarının şartlarında elbet bir gün radikal bir kırılma olabileceği ve bunun da herhangi bir coğrafyada vuku bulabileceği göz önüne alınmalıydı. Nitekim, şartlar moderniteyi oluşturuyordu. Bu hadise Batı'da olmasaydı Çin'de veya İslam dünyasında da cereyan edebilirdi. Eğer Çin göçebelerce istilâ edilmeseydi daha önceden başlatmış olduğu endüstriyel devrimi gerçekleştirebilirdi. Aynı şekilde modernite ilk önce İslam ülkelerinde gerçekleşseydi modern toplumun eşitlikçi ve çoğulcu eğilimleri daha güçlü olurdu.