İslam'ı öğretmek için Güney Afrika’ya gönderilen alim: Ebubekir Efendi
Kıtlık sebebiyle sıkıntı yaşayan ahalisine, hükümetten yardım istemek üzere İstanbul'a gelmişti Ebubekir Efendi… Güney Afrika'daki Müslümanlar ise dinleri konusunda ihtilafa düşmüşlerdi. İnanç ve ibadet farklılıkları hacca gidenlerin çoğalmasıyla artmıştı. Ebubekir Efendi, Ümit Burnu'ndaki Müslümanlara dini eğitim vermekle görevlendirildi ve Cape Town'a doğru yola çıktı. Onun tebliğ ve irşad faaliyetleri, bölgedeki Müslümanlar üzerinde günümüze kadar ulaşacak bir etki bıraktı.
Giriş Tarihi: 07.10.2020
10:07
Güncelleme Tarihi: 16.03.2022
13:05
DİNLERİNİ ÖĞRENEBİLECEKLERİ BİR ÂLİM İSTEDİLER
Kendilerine dinlerini doğru olarak öğretecek bir âlim temin edilmesi konusu genel valiye aktarılmış; o da konuyu Londra sefiri kanalıyla Osmanlı hükümetine aksettirmişti.
Bunun üzerine uygun bir âlimin bulunması görevi Hâriciye Nâzırı Âlî Paşa tarafından kendisine verilen Cevdet Paşa o sırada İstanbul'da bulunan Ebûbekir Efendi'yi tavsiye etmiş, Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye'de 17 Mayıs 1862'de bu konuda alınan karar 26 Mayıs'ta Sultan Abdülaziz'in onayından geçmişti.
İSTANBUL’DAN CAPE TOWN’A UZANAN YOLCULUK
Cape Town'a kadar nakliye masraflarına ek olarak 7500 kuruş yol harçlığı ve ayda 25 lira maaş tahsis edilecekti.
Ebûbekir Efendi, İstanbul'dan 3 Eylül 1862 tarihinde ayrılıp Paris üzerinden Londra'ya gitti ve burada İngiliz Dışişleri yetkilileriyle temasa geçti.
MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN İLGİYLE KARŞILAŞTI
Ebûbekir Efendi, bölgenin İngiliz genel valisi ve Müslümanlar tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı; mahallî gazetelere konu oldu.
Kendisine bir ev ile Arapçayı ve mahallî Felemenkçeyi bilen bir tercüman tahsis edildi.
9 Osmanlı padişahı ve hürmet ettikleri alimler
HALKTAKİ BÂTIL İNANIŞLARI TESPİT ETTİ
Yaptığı incelemeler sonunda, buradaki Müslümanların sakalını kesenin kâfir olup cenaze namazının kılınmayacağı, bıyıklarını tıraş etmeyenlerin Müslüman sayılmayacağı, ağızda çiğnenen bir cins enfiyenin orucu bozmayacağı, mehirin 5 şilini (o dönem için 27,5 kuruş) geçmesi halinde nikâhın sahih olmayacağı görüşü vardı.
Nikâh sırasında tarafların sarılıp öpüşmesinin şart olduğu gibi tuhaf inançlar ya da cenaze defnedilirken başının mı yoksa ayağının mı önce toprağa konulacağı türünden anlamsız tartışmalar içinde olduklarını, imam unvanı ve tasavvuf ehli görüntüsüyle halkın dinî duygularını sömürmekte olan insanların türediğini tespit etti.
İSLAMİ TEBLİĞ FAALİYETLERİNE GİRİŞTİ
Derslerin ağırlığını akaidden Ebû Hanîfe'nin el-Fıkhü'l-ekber 'i, fıkıhtan Halebî'nin Mülteka'l-ebhur 'u oluşturuyordu. Yetişkinler için de akşamları ayrı bir program uyguluyordu. Pazar günleri halka Rûhu'l-beyân tefsirinden vaaz veriyordu. Bu arada hanımlar için de bir okul açmıştı.
Bir taraftan çocukların eğitimiyle uğraşırken diğer taraftan halka daha çabuk nüfuz edip daha etkili olabilmek için mahallî Felemenkçe yanında İngilizceyi de öğrenen Ebûbekir Efendi, İngiliz genel valisinin izniyle İslâmî tebliğ faaliyetlerine de girişti.