Neşet Ertaş kimdir? Neşet Ertaş'ın hayatı
Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş, bu dünyadan göçeli tam 9 yıl oldu. 74 yıllık ömrü boyunca, yüreğinin derinliklerinde hissetmediği, sızısını gönlünde duymadığı hiçbir duyguyu ne anlattı, ne yazdı, ne de çalıp söyledi. Ondan geriye "Gönül Dağı"nda bir "Garip Bülbül" kaldı. Neşet Baba türküleri öksüz, bozlakları yetim bıraktı… "Bozkırın Tezenesi" olarak tanınan Neşet Ertaş kimdir? Onun türkülerle özdeşleşen yaşamını sizlerle buluşturuyoruz.
Giriş Tarihi: 25.09.2019
09:31
Güncelleme Tarihi: 27.09.2023
15:37
FELCİN ARDINDAN 25 YIL SÜREN GURBET
Neşet Ertaş, 1976'da Ankara'da sahnede iken ani bir felç geçirdi.
Hacettepe Hastanesi'nde iki yıl uygulanan fizik tedaviden bir sonuç alınamayınca, Almanya'da işçi olarak çalışan ağabeyi Necati Ertaş'ın yanına gitti. Tedavi iki ayda sonuç verince, üç çocuğunu da Almanya'ya getirterek sanat hayatını Almanya'da devam ettirmeye karar verdi.
Böylece 1979-2003 yılları arasında, aralıksız 25 yıl sürecek olan gurbet hayatı başladı.
OKUDUĞU TÜRKÜLERİN SAYISI BİLİNMİYOR
Almanya başta olmak üzere, Türk işçilerinin yoğun biçimde yaşadığı Avrupa ülkelerinin hemen bütün şehirlerinde çok sayıda konser verdi. Türk işçilerinin düğünlerine katıldı.
Türkiye'de iken çıkardığı 33'lük ve 100'den fazla 45'lik plağa Almanya'da doldurduğu 20 civarında kaset eklendi. CD olarak çıkan albümlerinin sayısı 25 civarındadır.
Bugüne kadar plak, kaset ve CD'lere okuduğu türkülerin kesin sayısı bilinmediği gibi, bu türkülerin kaçının kendisine ait olduğunun bir dökümü de henüz yapılmadı.
Neşet Ertaş, Garip, Kul Garip, Garip Bülbül mahlaslarını kullanarak, halk ozanlığı geleneğinin çağımızdaki en önemli temsilcilerinden oldu.
Neşet Ertaş'ın " Cahildim dünyanın rengine kandım" adlı türküsünü dinlemek için tıklayın.
"BEN MİLLETİMİN SANATÇISIYIM!"
500 civarında olduğu tahmin edilen yayımlanmış türkü kayıtlarının yüzde 85'inin söz ve müziği kendisine aittir.
Diğerlerinin önemli bir bölümü, babası Muharrem Ertaş'tan kalanlarla söz ve müziği anonim olan çoğu Orta Anadolu yöresine ait çeşitli türküler, bozlaklar, oyun havaları ve halay ezgileridir.
2006 yılında kendisine "TBMM Üstün Hizmet ödülü" , 2009 yılında UNESCO tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi Ödülü" , 2011 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından fahri doktora pâyesi verildi.
2002'de verilmek istenen devlet sanatçılığı unvanını, "Ben milletimin, bu halkın sanatçısıyım; devletin sanatçısı olmayı doğru bulmuyorum" diyerek kabul etmedi.
25 Eylül 2012'de vefat eden Neşet Ertaş, vasiyeti üzerine Kırşehir'in Bağbaşı mahallesinde bulunan babasının mezarının ayakucuna defnedildi.
SANATINA ÖZÜNÜ DÖKEN USTA
Olağanüstü çalma ve söyleme yeteneği, geleneğe hâkimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye yönelmesi, yeni zamanların zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanık tecessüsü ile Neşet Ertaş, geniş kitlelerce sevilen, gerçek bir saz ve söz ustasıydı.
Türküyü ve sazı etkili biçimde terkip eden ender sanatçılardan biriydi. Onun sanatı kendi özünü, duygularını ve yaşadıklarını herkesin anlayacağı bir dil ve üslupla saza, söze dökmesiydi.
Saz çalma ve söyleme tekniği, yorum gücü, repertuvarı, üslubu, gelenekteki yeri ve konumu, çeşitli yabancı müzikologlar tarafından incelendi, üniversitelerde ve konservatuvarlarda tez konusu oldu.
Neşet Ertaş'ın kendi sesinden hayat hikâyesini dinlemek için tıklayın.
"BİR CANI İNCİTMEK, HAKK'I İNCİTMEKTİR!"
"Bütün canların Hak olduğu" inancını Bektaşilik penceresinden görüp yorumlayan Ertaş'ın sahne ritüelleri arasında hiç ihmal etmediği davranışlarından biri de, eski köy düğünlerinden kalma bir alışkanlıkla elini yere (toprak) sürüp öptükten sonra kalbinin üzerine koymasıydı.
Bunun anlamı canlı cansız her şeyin aslı topraktır, toprak Hak'tır ve ondan olan her şey de Hakk'ın bir parçasıdır, Hakk'ın özünü taşır.
Bu düşüncelerini, "Canı Hak görmek bizim Bektaşiliğimizin de özüdür, karıncadan file kadar bütün canları Hak biliriz. Bütün canların canı Hak'tır, bir canı incitmek de Hakk'ı incitmektir" şeklinde ifade ederdi.
Fikriyat