Nurettin Topçu ve fikir dünyasına ışık tutan 25 ilginç bilgi
Nurettin Topçu'yu en iyi anlatan üç kelime: İsyan, hareket ve idare… Fikir tarihimizin yapaylıktan ve kopyacılıktan uzak, en özgün düşünce adamlarından biri. Yeni bir "insan, millet, devlet" modeli inşa etmeye çalıştı; "milliyetçilik" kavramına, İslam ve Anadolu minvalinde yepyeni bir tanım yaptı. Kendine özgü, ilgi çekici, cesaretli bir yazar, akademisyen ve fikir adamı Nurettin Topçu ve fikir dünyasına dair 25 ilginç bilgiyi, vefat yıl dönümünde sizlerle buluşturuyoruz.
Giriş Tarihi: 10.07.2019
09:54
Güncelleme Tarihi: 10.07.2023
15:24
TOPÇU’YA GÖRE DEVLETİ MEYDANA GETİREN ÜÇ UNSUR
Topçu'nun devlet ve siyasete ilişkin fikirleri şahsiyet olarak insan ve millet üzerinden inşa edilmiştir.
Hegel'in, "Devlet ilâhî iradenin yeryüzünde gözükmesidir" cümlesini eserlerinde birkaç defa zikreden Topçu, "milletin şuuru, millet iradesinin gözüktüğü yer" diye nitelendirdiği devleti, ferdiyetin yüce Allah'a ve sonsuzluğa doğru hareketinin bir durağı, bir menzili şeklinde telakki eder.
Devleti meydana getiren üç temel öğe birlik halinde bir halk kütlesi, vatan toprağı ve idare edici iktidardır.
ALLAH’TAN İNSANA DOĞRU ‘HAKİMİYET’
Dolayısıyla devlet tek başına varlık alanına çıkabilen ve anlamlı hale gelen müstakil, kendinden bir vâkıa, bir varlık değil ferdin ruhunda harekete başlayan, milleti oluşturan ve ilâhî iradeye kavuşmak için hamleler yapan iradenin fertten Allah'a götüren yoldaki bir durağıdır.
İnsanın yükseliş çizgisi yukarıdan aşağıya, Allah'tan insana doğru hâkimiyet kavramı etrafında tezahür eder. Bu aynı zamanda bir siyasî kavram olan egemenlik fikrinin Allah'ta temerküz ettiğini ve oradan âleme, devlete, insana yayıldığını gösterir.
Yükseliş çizgisi aşağıdan yukarıya, insandan Allah'a doğru itaat ve teslimiyet kavramları etrafında şekillenir.
DEVLETİ İNŞA EDEN ‘ÜÇ KAVRAM’
Devleti inşa edecek ve taşıyacak temel kavramların ilki devlet varlığının esaslı unsuru olan otoritedir. Bu otorite yüce Allah'tan insan şahsiyetine doğru inen hâkimiyet ve irade kavramlarıyla irtibatlıdır.
İkincisi merkeziyetçilik olup adalet ve mesuliyet prensipleri etrafında gelişerek bir hukuk ve ahlâk nizamının adı olmaktadır.
Üçüncüsü halkın bütün ihtiyaçlarına uzanan, onları karşılamaya çalışan, mesuliyet iradesiyle birlikte kul hakkını merkeze alan hür bir totalitarizme dayanmış olmasıdır. Yalnız devletin otoritesi ve kuvveti milletin otoritesi ve kuvvetinden bağımsız değildir.
İSLAM VE SELÇUKLU-OSMANLI TECRÜBESİNİN TEZAHÜRÜ
Otoritenin kurucusu devlet olmakla beraber olgunlaşması ve devamlılığı otorite iradesini milletten alması ile imkân dâhiline girer.
Bugün sivil toplum kuruluşları denen ve "devlete bağlı bulunmayan organizasyonlar" diye tarif edilen, Topçu'nun ise "sosyal teşkilât" dediği yapılar İslâm ve Selçuklu-Osmanlı tecrübesinde devletin içinde yer almaktadır. Vakıflar bunun örneğidir.
HAKK’IN HAKİMİYETİ VE HALKIN HÜKÜMETİ
Milletin siyasî iradesiyle devletin siyasî iradesi arasında Batı'da olduğu gibi bir otorite zıtlaşması, bir menfaat çatışması problemi yoktur. Sadece bir derecelenmeden bahsedilebilir.
Halka dayanan, halk tarafından kontrol edilen, ancak halkın üstünde duran ve onun dileklerini Allah'ın iradesine bağlayan kuvvet en iyi hükümettir. Mesuliyet iradesini Allah'tan almayan ve halkın karşısında sorumluluk tanımayan bir idare haklı ve âdil bir milliyetçilik rejimi olamaz.
Millet fertlerini Allah iradesine bağlayıp yaşatacak iktidar Hakk'ın hâkimiyeti ve halkın hükümetidir.