Oğuz Atay kimdir? Oğuz Atay eserleri...
Edebiyatımıza 'Tutunamayanlar'ın yanı sıra çok sayıda önemli eser kazandıran Oğuz Atay, yaşamdan geri kalmış yoksun kahramanların yazarıydı. Her eserinde bir oyun kuran Oğuz Atay, önce kendisini sonra da bizleri bu oyuna dahil etti. Hepimiz birer Tutunamayanlar olsak da nasıl ayakta kalabileceğimizi öğretmeye çalıştı. Ölüm yıl dönümünde çağını aşan yazar Oğuz Atay'ın hayatı hakkındaki merak edilenleri derledik.
Giriş Tarihi: 30.01.2020
08:10
Güncelleme Tarihi: 19.05.2022
14:05
Babası filmleri ve romanları uydurma buluyordu. Bu yüzden Atay, gençliğinde babasıyla epey çatıştı. O, naif, duygusal yönleriyle annesinin oğlu olduğunu şöyle anlatıyordu:
"Çünkü ben babacığım, biraz da duygularımın 'romantik' bölümünü, sen kızacaksın ama annemden tevarüs ettim."
Üniversite yıllarında Beyoğlu'ndaki Baylan Pastanesi'ne sık giden Atay, Ferit Edgü, Demir Özlü, Hilmi Yavuz ve Onat Kutlar'ın da aralarında bulunduğu kişilerle arkadaşlık etti.
Oğuz Atay, yedek subay olarak vatani hizmetini yapmak üzere 1957'de askere gitti. Vatani görevin ilk altı ayını İstanbul'da geçiren Atay, kalan hizmetini ise Ankara'da tamamlayarak 1959'da İstanbul'a döndü.
Başarılı edebiyatçı, aynı yıl Pazar Postası dergisinde üç yazısı dışında imzasız makaleler kaleme aldı, ayrıca derginin redaksiyon ve tashih işlerini yaptı.
TEHLİKELİ OYUNLAR KİTABINDAN DERİN İZLER BIRAKAN 50 ALINTIYI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
"Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel itina isteyen varlıklardır. Ne yazık, bu meslekler de artık olur olmaz kimselerin elinde, sattıklarıyla ilgileri olmayan kişilerin. Durmadan kitaplara ve çiçeklere eziyet ederler, onlara nasıl davranılacağını bilmezler. Bana kalırsa, bir kitapları koruma derneği kurmalı ve kitaplara kötü muamele edilmesini önlemeli…"
1957'de üniversiteden sonra Ankara'da askerliğini yaparken Cevat Çapan ve Vüsat O. Bener ile tanıştı. Bu ikiliyle dostluğu Atay'ın yolunu edebiyatla kesiştirdi ve daha sonra Turgut Uyar, İlhan Berk, Cemal Süreya, Ceyhun Atıf Kansu, Ülkü Tamer, Ece Ayhan ve Atilla İlhan gibi isimlerle arkadaş oldu.
1959'da askerliğini bitirip İstanbul'a döndüğünde şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi'nin İnşaat Bölümü'nde öğretim üyeliğine başladı. Bir yandan akademide ders verdi, diğer yandan yine gönlündeki yazı-çizi işlerine daldı. Pazar Postası artık onun adresiydi. Dergi kapanana kadar pek çok yazısı yayımlandı.
Atay, ilk romanına 1968'de başladı. Tutunamayanlar …
"Tutunamayanlar ile çok basit bir iş yapmak istedim; insanı anlatmayı düşündüm. Kapalı dünyalar içinde yaşayan yazarların bile bu cümleye hemen isyan edeceğini, "Peki herkes ne yapıyor?" diye öfkeleneceğini bildiğim halde bu basit gerçeği söylemekten kendimi alamıyorum."
"Kelimelerden önce de yalnızlık vardı kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık… Kelimenin bittiği yerden başladı. Kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu."
Atay, Tutunamayanlar'ı 1970'de bitirdi. Ama ötesi vardı. Bu roman bildik kalıpların dışında, çağının epey ötesindeydi. Başta Atay'a kendini sorgulatacak kadar az ilgi gören ve insansız edebiyat yaptığı şeklinde eleştirilen romanı, yazarın vefatından sonra epey ünlendi. Romanda "Beceriksiz ve korkak bir hayvandır. İnsan boyunda olanları bile vardır. İlk bakışta, dış görünüşüyle, insana benzer" diye uzun uzun tarif ettiği tutunamayan, 'disconnectus erectus' dillere pelesenk oldu.