Arama

Peygamber sevgisiyle hafızalara kazınan isim: Süleyman Çelebi

Peygamber Efendimize duyduğu sevgi ile hafızalara kazınan Süleyman Çelebi, kaleme alığı mevlid ile erişilemeyecek bir noktaya ulaştı. Bu eser asırlarca doğum, ölüm, evlilik, nişan ve sünnet gibi çeşitli meclis ve merasimlerde coşku ile okunup dinlendi. Altı yüz yılı aşkın süredir, birçok şair tarafından mevlid yazılsa da hiçbiri onun eserinin değerini aşamadı. Peki, Süleyman Çelebi Vesiletü'n-Necat isimli bu mevlidi hangi olay üzerine kaleme aldı?

Sesli dinlemek için tıklayınız.

📌 Köklü bir aile mensup olduğu söylenen Süleyman Çelebi'nin dedesi, Osmanlı'nın önemli âlimlerinden biri olan Şeyh Mahmut'tu. Babası dönemin devlet adamlarından olan Ahmed Paşa'ydı.

📌 Süleyman Çelebi'nin nerede ve nasıl eğitim aldığına dair bilgi bulunmaz. Fakat bulunduğu önemli makam ve kaleme aldığı eserden önemli bir eğitim gördüğü söylenebilir.

📌 Gençlik yıllarında hangi makamlarda bulunduğu da bilinmez. Fakat Yıldırım Bayezid'in oğlu Emir Süleyman'ın sohbet meclisinde yer aldığı rivayet edilir. Nitekim Yıldırım Bayezid, kendisini Divan-ı Hümayun imamlığına getirdi.

Divan-ı Hümayun hakkında bilinmesi gerekenler

📌 Derviş olmasından dolayı bazı tarihi kaynaklarda Süleyman Dede olarak da anılır. Tefsir, kelam ve hadis âlimi Emir Sultan'ın sohbet halkasında bulunurdu. Yazdığı tek eserindeki tasavvufi alt yapı, onun böyle bir irfani muhit içerisinde yer aldığını destekler.

📌 Süleyman Çelebi'nin asırlar geçmesine rağmen adından söz edilmesinin nedeni Ulu Cami'de imamlık yapması ya da Emir Sultan ile olan ilişkisi değil, kaleme aldığı mevlid idi.

Latîfî'nin Tezkiresi'nde belirtildiğine göre eserin orijinal ismi Vesiletü'n-Necat'tır.

📌 Vesîletü'n-Necât, Hz. Peygamber'in doğumu ve bu süreçte yaşanan olağanüstü hadiseler, bilhassa Mi'rac hadisesi gibi mucizeleri ve ölümünü konu edinen ilk mevlid olma özelliğine sahiptir. Peki, çağları aşan bu eseri yazmasına vesile olan olay neydi? Gelin daha yakından bakalım👇

📌 Rivayet edilene göre Vesîletü'n-Necât'ı yazmasına Ulu Cami'de yaşanan bir hadise sebep oldu. İranlı bir vaiz kürsüden Bakara suresinin 285. ayetini tefsir eden bir sohbet yapıyordu. Bu ayette, "O'nun elçilerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz!" buyrulmaktadır.

📌 Bu ifade, peygamberin ve müminlerin ağzından verilmektedir. Yani müminler, peygamberler arasında ayrım yapmazlar. Peygamberlere imanın temel ilkesi de budur.

📌 İranlı vaiz, bu ayeti tefsir ederken, "Ben Muhammed Mustafa'yı (sav) İsâ Peygamber'den üstün tutmam." dedi. Bunu duyan Arap asıllı, bir âlim, İranlı vaizi verdiği cevapla susturdu. Zira aynı surenin 253. ayetinde, "İşte, o elçilerden kimini kiminden üstün kıldık. Allah onlardan kimine konuştu, kimini de derecelerle yükseltti…" buyrulmaktaydı.

📌 "Bakara 285'te, "Peygamberler arasında fark yoktur." buyrulmasından maksat, resullük ve nebilik hususunda bir farkın olmadığıdır; yoksa fazilet açısından değil" diyerek izah etti Arap asıllı âlim.

📌 Ulu Cami'de yaşanan bu hadiseden sonra halk da tartışmaya dahil oldu ve İranlı vaizden yana tavır aldı. Bu ilmi tartışmanın büyümesi neticesinde Arap asıllı alim, Arabistan, Mısır ve Halep ulemasından fetva aldı.

📌 Süleyman Çelebi, Ulu Cami'de yaşanan ilmi tartışmanın geldiği noktaya çok üzüldü ve orada şu dizeleri kaleme aldı:

Ölmeyüp İsâ göğe bulduğı yol
Ümmetinden olmak içün idi ol

Hem dahi Mûsâ elindeki asâ
Oldı anun izzetine ejdehâ

Ceddi oldugıçün anun ol Halîl
Nârı cennet kıldı ana ol Celîl

Cümle anun dostlugına adına
Bunca izzet oldı ol ecdâdına

Çok temennâ kıldılar Hak'dan bular
Kim Muhammed ümmetinden olalar

Anlamı şöyledir: "Hz. İsa'nın ölmeyip göğe çıkması, onun ümmetinden olmak içindi. Hz. Musa'nın elindeki asa da onun hürmetine ejderha oldu. Bunlar Muhammed ümmetinden olmak için Allah'a çok yalvardılar. Bunlar da peygamberdir ama Hz. Muhammed bunlardan daha faziletli ve daha üstündür."

Bursa'nın Ayasofya'sı Ulu Cami

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN