Sadece sanatın sözü geçen sohbet meclisi 'Baykara'
Otuz yedi yıl saltanat süren Hüseyin Baykara, Timur soyundan gelen hükümdarlardan biriydi. Devlet işlerinden artakalan zamanını sanat ve edebiyat adamlarıyla sohbete ayırırdı. Öyle ki bu sohbetler zamanla "Baykara meclisi" olarak adlandırılmaya başladı. Peki, "Baykara meclisi"nin kuralları neydi?
Giriş Tarihi: 20.11.2019
15:15
Güncelleme Tarihi: 29.10.2022
15:18
◾ Bu mecliste sadece şiir ve edebiyat tan bahsedilirdi. Siyaset, devlet işleri ve günlük olayların konuşulması ise kesinlikle yasaktı.
◾ Daha sonra Türkçede siyasetin konuşulmadığı meclislere "Baykara meclisi" denilmeye başlandı. Hüseyin Baykara 'nın oluşturduğu bu meclis sayesinde bir kültür ve medeniyet dili oluştu.
◾ Hüseyin Baykara, pazartesi ve perşembe günleri ulemayı toplayarak, bazı önemli hususlar hakkında onların görüşlerine başvururdu. Dervişler ve şeyhler de sohbetlerine iştirak eder , vaazlarını dinler ve onlara hediyeler verirdi.
◾ Bu meclis, pek çok sarayda sanat, edebiyat ve şiirin himaye edilmesi yönüyle örnek teşkil etti.
◾ Öyle ki kendisi de şair olan Hüseyin Baykara , çocukluk arkadaşı ve yakın dostu Ali Şîr Nevâî ile edebiyatta kendi adlarıyla anılan bir dönem oluşturdu.
◾ Hüseynî mahlasıyla şiirler yazan Baykara, şairliğinin yanında hattatlığıyla da tanındı.
◾ Hüseyin Baykara'nın himaye edip sarayında bulundurduğu edipler arasında İranlı şairlerden Hatifi, Ehlil Şirazi, Asafi, Seyfi-i Buhari, Mir Hüseyin Muammayi, Yusuf Bedii, Ahi, Muhammed Salih, Hüseyin Kami, Hamidi, Hilal-i Çağatay-i ve Bennai ; tarihçiler arasında Devletşah, Mirhand ve Hondmir ; hattatlar arasında Sultan Ali Meşedi ile Mir Ali Herev i; musikişinaslar arasında Hoca Abdullah Murvarid , Kul Muhammed, Hüseyin Üdi, Şeyhi Nayi, Gulam Şadi ve Mir Azü yer alır.
FATİH SULTAN MEHMED’İN BAYKARA’YA GÖNDERDİĞİ MEKTUP
◾ Hüseyin Baykara, Osmanlı ile dostane ilişkiler içerisindeydi. Aynı zamanda ortak hasımları bulunuyordu: Akkoyunlular. Öyle ki bu beylik, Haçlılarla ittifak kurmaktan bile sakınmıyordu.
◾ Bu durumdan oldukça müteessir olan Fatih Sultan Mehmet , Otuklukbeli Zaferi'nden sonra Hüseyin Baykara'ya gönderdiği fetihnamesi nde şunları yazar:
"…Asıl maksat onun gururunu ve kibrini kırmaktı. O sırada bilgiç, faziletkâr bir zatı bizden şefaat istemek için gönderdi. Biz de onun yemin ve ahitlerine inanarak ve "Eğer onlar sulha meyl ederlerse sen de ona karşı temayül göster. Allah'a tevekkül et " ayeti kerimesine uyarak bu ahdin tahakkukuna rıza gösterdik. Bir şartla ki; bu ahdin ahkâmına riayetten dışarı çıkmasın. Biz de onun iki bin askerini esir almıştık, azat edip, memleketine gönderdik. Bu gün malum olan bir hakikat var ki; Onun ahdi peymanı dilindedir, kalbinde değil. Her diyarın kâfirlerine - Allah onları kahretsin – elçiler ve mektuplar göndererek onları İslam diyarına taarruza teşvik ediyordu. Mektupları ele geçti ve merkez-i saltanata getirildi."