Son Hezarfen: Necmeddin Okyay
Mehmed Necmeddin Okyay, Hüsn -i hattan ebruya, mücellitlikten kemankeşliğe kadar pek çok alanda verdiği eserlerle tanınmasından dolayı "hezarfen" sıfatıyla anıldı. 93 yıllık ömrünün uzun bir bölümünü dört dönümlük bir arazinin içindeki ahşap bir evde geçirdi. Yaşamıyla geleceğe rehber; milli ve manevi değerlerine sahip çıkan bir neslin yetişmesi için örnek isimlerden oldu. Hem çok iyi bir hattat hem ekol sahibi hem de bir gül sevdalısıydı. Okyay, Osmanlı'dan günümüze geleneksel sanatlarımızın naklinde bir mücadele adamı olarak hafızalarımızdaki yerini aldı. Bugün hat sanatımızın bulunduğu noktada emeğinin, çok yönlülüğünün önemli yeri vardır.
Giriş Tarihi: 05.01.2022
19:12
Güncelleme Tarihi: 05.01.2024
08:57
Sesli dinlemek için tıklayınız.
◾ Okyay'ın ebru kağıdı ile buluşmasıyla kâğıt boyama ve âharlama usullerini öğrenmesi hızlı şekilde gerçekleşti. Binlerce medeniyeti bünyesinde barındıran, en nadide eserlerin ev sahibi olan kağıtlar , Okyay gibi birbirinden maharetli ustaların elinde birer reçeteye dönüştü.
📌 Bir Bilgi
Bugün sıradan bir ürün olarak görülen kağıt , aslında çağdaş medeniyetin kilometre taşlarından biri. 8'inci asırdan itibaren Çin'den Bağdat'a, oradan ise tüm İslam coğrafyasına yayılan kağıt üretimi, bilginin aktarılmasında en büyük kolaylığı sağladı. Müslümanlar, kağıt üretiminde yepyeni teknikler gerçekleştirdiler, farklı hammaddelerle çok çeşitli kağıtlar ürettiler. Onlardan biri olan "Türk kağıdı" tekniği, günümüzde tüm dünyada kaliteli yazı kağıtlarında ve kitaplarda hala kullanılıyor.
◾ Necmeddin Okyay her anını dolu dolu geçiren, bütün nefeslerini sanata adamış bir sanatkardı. Fikriyat yazarımız aynı zamanda da Okyay'ın öğrencisi olan Prof. Uğur Derman, hocasının sanatkarlığını şöyle ifade ediyor:
"O dönemlerde medresenin Müdürü olan Arif Hikmet Bey, Üsküdar'da Necmeddin Efendi'nin yazılarını görerek 'Necmeddin'i bana gönderin, yazı hocası yapayım' der. Sülüste Reisülhattatin Hacı Kamil Akdik'e, celi ve tuğra sanatında da Tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer'e talebe olmuştur. Necmeddin Bey'in Medresetü'l-Hattatin'e hoca olması bu tarihten bir yıl sonrasına tevafuk eder. Necmeddin Bey, hat bölümünde olmasa da ebru sınıfında hocalığa başlar. Böylelikte bir müessesede hem talebe hem de hoca olarak bulunmuş olur."
📌 Bir Bilgi
Necmeddin Okyay 1918'de hat sınıfından mezun olduktan sonra 1924'te medreselerin kapatılmasıyla Medresetü'l Hattatin'in de kapılarına kilit vuruldu.
Hüsn-i hat nedir? Bir hattat nasıl yetişir?
Son Hezarfen: Necmeddin Okyay
◾ Necmeddin Okyay, marifet sahibi, kendisine bahşedilen yetenekleri Allah (CC) rızası için kullanan bir şahsiyetti. Öyle ki "Okyay, şeyh-ül hattatin, hafız, kemankeş, kemanger, cilt ve ebru sanatı ustası" gibi pek çok unvana sahiptir. Merhum üstat ilahi aşkla sanatını yoğurup yaşamını batı medeniyetinin bizlere unutturmak istediklerini muhafaza ve müdafaa için sürdürdü.
◾ Yaşamıyla geleceğe rehber, Türk okçuluğunun gelişmesi, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan bir neslin yetişmesi için örnek isimlerden biri oldu. Okmeydanı'nın Okmeydanı olarak kalması için mücadele etti. Hem çok iyi hattat, ekol sahibi hem de bir gül sevdalısıydı. Yüzlerce çeşit gülü kokularına kadar tanırdı.
◾ Toygartepe'deki dört dönümlük bahçesinin bir bölümünü gül yetiştirmeye ayırarak 400 çeşit gül yetiştirdi. Katıldığı gülcülük müsabakalarında madalyalar kazandı.
◾Gülü seven, ok ve yay üstadı hezarfen Necmeddin Okyay, Osmanlı'dan günümüze geleneksel sanatlarımızın naklinde bir mücadele adamı olarak hafızalarımızdaki yerini aldı. Bugün hat sanatımızın bulunduğu noktada onun emeklerinin çok önemli yeri vardır.
(x) Kur'an-ı Kerim hattatı bir hanım: Esma İbret ve hayatı
◾ Böylesine dolu dolu yetişmiş olan Okyay'ın ara sıra tekrarladığı sözünü Uğur Derman şöyle aktarıyor: "Evlâdım, zamânın en iyi hocalarından ders gördüm ammâ, kendim bir şey olamadım!"
◾ Üzerindeki 14 çeşit rahatsızlığı da "hastalık koleksiyonu" olarak görüp, bunu bütün nüktedanlığıyla yazı koleksiyonculuğu alışkanlığına bağlayan Necmeddin Hoca, son yıllarında glokom ve katarakt sebebiyle görme yetisini neredeyse kaybetmişti ve ömrünce bağlandığı sanatlar, ona artık yüzlerini göstermez olmuşlardı. Fakat çalışmak, hayatı boyunca kendisinin bütün hücreleriyle gerçekleştirdiği bir fiildi. 93 yıllık ömrünün bir anını boşa harcamadı.