Bir soyun ortak kurucuları: Tolstoy ve Ahmed Arif
Edebiyatımıza kazandırdığı sadece bir kitabıyla var olan Ahmed Arif... Ama öyle bir kitap ki gönülden gönüle, nesilden nesile dolaşıyor. Hasreti, doğayı, insanı, toprağı; dünü, bugünü, yarını anlatıyor. Ölüm yıl dönümünde bilinmeyenleriyle Ahmed Arif ve "Hasretinden Prangalar Eskittim" kitabının üçüncü şahıs anlatısı…
AHMED ARİF’İN OĞLU OLMAK NE DEMEKTİ?
"Hep Ahmed Arif'in çocuğu olduğumu bilerek büyüdüm. Eve gelip gidenler, onlarla konuşulanlar başka idi bilirdim. Bizimkiler de bir sıra dışılık vardı.
O kadar doluydu ki bu konuşmasına da yansırdı. Yumurta kırarken ki sözlerine dahi yansırdı. Bulgur pilavı yaparken dahi pilav kıvama gelmesi sanki insanın kıvama gelmesiymiş gibi anlatırdı. Konuşurken, bir takım küçük detayları araya serpiştirirdi. Bir de babamda hatırladığım hayata dair yorgunluğu olduğunu hiç hissetmedim. Kızardı da öylesi şeylere. "Ben sanatçı, ilerici, adamım. Umudun kendisi benim, bizim gibi adamlar" derdi. Umutsuzluk yasaktı onun için. Bir sanatçıya umutsuzluk yasak, "dünya rezalet de olabilir, ama sanatçı, şair umudun kendisidir" derdi."
BABA OĞULUN EVRENSEL ANISI
"Venezuela Devleti için bir iki heykel yapmıştım. O dönemde Venezuela büyükelçisi bir tarihçiydi. Bir arkadaşım orada yayınlanacak bir dergi için babamın bir iki şiirini çevirmişti. Büyükelçi şiirleri okuyunca gözleri doldu. Babamın burada anlattığı dram okyanusun diğer yakasında da var aslında. Kendi gördüğü sıkıntıları dile getirse de Şilili de anlıyor. Nasıl ki Paplo Neruda'yı biz anlıyorsak, onlar da onu anlıyor. Dram da, sevgi de, aşk da hepsi evrensel."
Pek çok işi kendisi yapardı, yapmayı da severdi. Doğal olarak dışarıda, esnafla iç içeydi, bütün mahallenin Ahmed Abisi idi."
TOLSTOY’UN DAMADI AHMED ARİF’İN OĞLUYDU
Ahmed Arif'in oğlu Filinta Önal, eğitimine yurt dışında devam etmeye karar verir. Çeşitli ülkelerde bulunur. Eşi Natalie ile bu gezilerin birinde tanışır.
Eşini tarif ederken, "Onunla konuşurken Sokrat'la sohbet ediyor hissine kapılırsınız" diye söylemiştir.
"Natalie, 12 yaşında bir kütüphane bitirmiş, 16 yaşında diğerini. Yarım Türkçesi ile '16 yaşında teyze olmuştum. Artık hayata dair her şeyi biliyordum' dedi. Natalie'nin Türkçesi ilerlesin biz de daha çok ziyarete geliriz diye düşünürken Natalie ile ilgili bir diğer bilgi ile ikinci şoku yaşadık. Natalie, ünlü yazar Tolstoy'un genlerini taşıyordu. Tolstoy, Natalie'nin büyük dedesiydi."
“HAYATIM BOYUNCA HİÇ YAZMADIM”
Hayatım boyunca hiç yazmadım. Hep taşlarla uğraştım. Benim hayatım onlar oldu. Büyük ve ulu ağaçları altında ot bitmezmiş. Belki Ahmed Arif'i gördükten sonra bilinçaltımda böyle bir şey oluştu. Onun gibi yazamamak korkusu egemen oldu diye düşünüyorum.
Hiç yazmadım. Sanırım denemeyeceğim de."
“BUNU DAHA ONURLU BULDUM”
Ahmed Arif'in oğlu Filinta Önal, babasının neden tek bir kitap yazdığını şöyle açıklıyor:
"Tek kitabı olması konusunda çokça konuşuldu. Bu konu ile ilgili çok fazla şey söylendi. Tanıyan, tanımayan bir sürü insan zaman içerisinde anılar uydurmaya başlıyorlar, olmadık şeyler, şaşırıyoruz.
Hasretinden Prangalar Eskittim kitabı evet tek kitap. Aslına bakarsanız bu soruyu ben de babama çok sordum. Babam O kitabı çok uzun süreler içerisinde oluşturmuş, saf özgün bir ürün. Babam, "malzemeyi sulandırırsan belki on kitap çıkar buradan" derdi. Ama bu kadar dinamit gibi, net olmazdı o zaman. O yüzden hep, "Bunu daha onurlu buldum" derdi.
Ölmeden önce ikinci kitap olmak üzereydi. Kitabın tamamı zihnindeydi. Çok acıdır babamla yok oldu. Zihninde yazmıştı ve yok oldu. Kitabı yazıya dökemeden öldü."