Arama

Bir soyun ortak kurucuları: Tolstoy ve Ahmed Arif

Edebiyatımıza kazandırdığı sadece bir kitabıyla var olan Ahmed Arif... Ama öyle bir kitap ki gönülden gönüle, nesilden nesile dolaşıyor. Hasreti, doğayı, insanı, toprağı; dünü, bugünü, yarını anlatıyor. Ölüm yıl dönümünde bilinmeyenleriyle Ahmed Arif ve "Hasretinden Prangalar Eskittim" kitabının üçüncü şahıs anlatısı…

  • 5
  • 17
“HAYATIM BOYUNCA HİÇ YAZMADIM”
HAYATIM BOYUNCA HİÇ YAZMADIM

Hayatım boyunca hiç yazmadım. Hep taşlarla uğraştım. Benim hayatım onlar oldu. Büyük ve ulu ağaçları altında ot bitmezmiş. Belki Ahmed Arif'i gördükten sonra bilinçaltımda böyle bir şey oluştu. Onun gibi yazamamak korkusu egemen oldu diye düşünüyorum.

Hiç yazmadım. Sanırım denemeyeceğim de."

  • 6
  • 17
“BUNU DAHA ONURLU BULDUM”
BUNU DAHA ONURLU BULDUM

Ahmed Arif'in oğlu Filinta Önal, babasının neden tek bir kitap yazdığını şöyle açıklıyor:

"Tek kitabı olması konusunda çokça konuşuldu. Bu konu ile ilgili çok fazla şey söylendi. Tanıyan, tanımayan bir sürü insan zaman içerisinde anılar uydurmaya başlıyorlar, olmadık şeyler, şaşırıyoruz.

Hasretinden Prangalar Eskittim kitabı evet tek kitap. Aslına bakarsanız bu soruyu ben de babama çok sordum. Babam O kitabı çok uzun süreler içerisinde oluşturmuş, saf özgün bir ürün. Babam, "malzemeyi sulandırırsan belki on kitap çıkar buradan" derdi. Ama bu kadar dinamit gibi, net olmazdı o zaman. O yüzden hep, "Bunu daha onurlu buldum" derdi.

Ölmeden önce ikinci kitap olmak üzereydi. Kitabın tamamı zihnindeydi. Çok acıdır babamla yok oldu. Zihninde yazmıştı ve yok oldu. Kitabı yazıya dökemeden öldü."

  • 7
  • 17
ŞİİRLERİNİ ZİHNİNDE YAZARDI
ŞİİRLERİNİ ZİHNİNDE YAZARDI

Ahmed Arif, şiirlerini biriktirmezdi. Oğluna göre Bunun sebebi yazdıklarından dolayı senelerce eziyet çekmesiydi. Hatta şiirleri birilerinin evinde bulunduğunda o insanların da başına olmadık işler geldiği için yazıya dökmemişti.

Belli ki yıllar içerisinde böyle bir yöntem geliştirmiş.
"Kafasında yazardı. Aslında zihninde 24 saat yazardı. Ama kağıda yazmıyordu. Sürekli düşünüyor, onunla yaşıyordu. Yolda yürürken bile sürekli şiir yazdığını söylerdi. Yolda 'selam verdik görmedin' diye bakkal, manav kızardı babama. Aslında o sırada zihninde şiir yazıyordu. İkinci kitap hep aklındaydı. Ama tamamlayıp, bitirdikten sonra yazılsın istedi.

Son dönemlerde biz de "yaz artık" diyorduk. Kalp hastasıydı. Güzel, çok yoğun şiirler vardı. Okurken duygulanıp sıkışıyordu. En sonunda, "yormayın beni, bir hafta sonra İstanbul'a gideceğim. İstanbul'da okuyacağım, orada kayda alınır, deşifresi yapılır, yazılır" dedi. Ama babam bir hafta daha yaşayamadı. Tüm külliyat zihninde gitti."

  • 8
  • 17
OĞLUNUN NAZARINDA BABASININ ŞİİRLERİ
OĞLUNUN NAZARINDA BABASININ ŞİİRLERİ

"Babam şiirinde Anadolu'nun tümünden, tüm kültüründen faydalandı. Babamın şiiri için "Evrensele giden yolun yerelden geçtiğinin ispatı" diyebiliriz."

Ahmed Arif, 10 bin yıl önceki Anadolu'ya sahip çıkıyordu. Tüm uygarlıkların bize miras olduğunu belirtiyordu. Ahmed Arif'in şiirinde rüzgar sesini de duyarsınız, bir şarkı, türkü de dinlersiniz.

  • 9
  • 17
AHMED ARİF ŞİİRLERİNİ KİME YAZIYORDU?
AHMED ARİF ŞİİRLERİNİ KİME YAZIYORDU?

"Yokluğun, cehennemin öbür adıdır/ Üşüyorum, kapama gözlerini…" diye biten şiirin adını vermişti kitaba Ahmed Arif. Hayatı boyunca bir kitap yazmıştı ve o kitaptaki şiirler sadece bir isme aitti. O kişi, "Leylim" diye hitap ettiği ve bir şiirine de adını verdiği Leyla Erbil'den başkası değildi. Leyla Erbil, yalnızca bu şiire değil kitapta yer alan pek çok dizeye ilham vermişti. Edebiyat tarihimizin bu büyük sırrı Ahmed Arif'in Erbil'e yazdığı mektuplarla ortaya çıktı. Ahmed Arif, 1954-1957 ve en son 1977'de olmak üzere 60'ın üzerinde mektup göndermiş.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN