Arama

Üstad Necip Fazıl'ın hayatında öne çıkanlar

Necip Fazıl Kısakürek fikirleri ve eserleriyle Türk edebiyatına damga vuran bir dava adamıdır. Ülkemizde henüz yeni yeşeren düşüncelerin tohumlarını sanat yoluyla edebiyat camiasına sunar. Bu minvalde eserler kaleme alır ve kendisine bir duruş bir çizgi belirler. Vefatının 41. yılında üstad Necip Fazıl Kısakürek'i hakkında bilinmeyenler ile yad ediyoruz.

Sesli dinlemek için tıklayınız.

MİSTİSİZM İLE TANIŞMASI

◾ Necip Fazıl Kısakürek'in hayatında Abdülhakim Arvasi ile tanıştıktan sonra pek çok değişim meydana gelir. Bu değişimlerin sebebi İslamî bakış açısını kazanmasından kaynaklıdır.

Mistisizm ile tanışan şair, doğu batı çatışmalarına eserlerinde daha çok yer vermeye başlar. Çöle İnen Nur, Çile, İman ve Aksiyon, Tanrı Kulundan Dinlediklerim, Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu, Nur Hamanı, Esselam gibi eserlerini bu fikir ekseninde meydana getirir.

ŞAİR OLMASINI ANNESİ İSTER

◾ Üstad Necip Fazıl'ın şiire başlamasının en büyük sebebi, annesinin ölüm döşeğindeki son dileği olur. Annesi ondan şair olmasını ister. Üstad zamanında buna dair anısını şu cümlelerle ifade etmiştir:

"Annem hastanedeydi. Ziyaretine gitmiştim. Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter… Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde. Haberi veren annem, bir an gözlerimin içini tarayıp:

-Senin dedi şair olmanı ne kadar isterdim. Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Varlık hikmetinin ta kendisi…

Gözlerim hastane odasının penceresinde, savrulan kar ve ulayan rüzgara karşı, içimden kararı verdim:

-Şair olacağım! Ve oldum."

(X) Necip Fazıl Kısakürek'in en sevilen 10 şiiri

OYUN YAZARLIĞI

◾ Necip Fazıl Kısakürek denildiğinde aklımıza evvala onun şairlik yönü gelir. Fakat kimse onun tiyatral yönünü çok konuşmaz. O, tiyatroyu özel mahiyete sahip bir sanat olarak görür ve kendini geliştirir ve minvalde eserler kaleme alır.

Tiyatro onun için 1935'ten sonrası rahatça dile getiremediği düşüncelerinin sesi olur. Burdan da, usta kalemin; şiiri, tiyatroyu sanatsal bir gaye olması dışında toplumsal kaygılarında rahatça hakırılabileceği bir alan olarak görmesidir. Tohum, Bir Adam Yaratmak, Reis Bey gibi oyunları sanat camiasında büyük ses getirir ve getirmeye de devam eder.

DERGİ TECRÜBELERİ

Sultanu'ş Şuara'nın hayatı yazım serüvenleri ile doludur. Bir dava adamı olarak her alanda ve sanatta bir dokunuşa sahiptir. Bundan ötürüdür ki dergi onun için kendini en iyi ifade ettiği sahalardan biridir. Yeri geldiğinde dostlarıyla Büyük Doğu gibi siyasi, yeri geldiğinde Ağaç gibi edebi dergi çıkarır. Ağaç Mecmuası yayınlanmaya başlamadan önce şunları söyler:

"Adımızı Ağaç koyuyoruz. Düşünüyoruz ki güzel ve sonsuz tabiatta, büyüklüğü, olgunluğu, erginliği, bir kelimeyle perfeksiyonu ondan daha iyi gösterecek bir örnek bulunamaz. Ağaç, madde ve ruh gibi her şeyin bir dış ve bir iç yüzünü toprak üstünde ve toprak altındaki gür ve dolaşık varlığı ile çizgi ve biçime sokmuş bir semboldür."

(X) Necip Fazıl'ın çıkardığı ilk dergi: Ağaç

  • 10
  • 10

PEYAMİ SAFA İLE DOSTLUĞU

◾ Üstad Necip Fazıl'ın hayatı boyunca devam eden pek çok arkadaşlığı bulunur. Kimi ile dergiler sayesinde bağ kurar kimisiyle mektep sıralarında tanışır.

Usta hikayecimiz Peyami Safa da onun arkadaşlarından biridir. Fakat diğerlerine göre daha yakın hissettiği ve bir bağ kurduğu özel bir kişidir. Usta kalem bu özel dostluğun "nasıl başladığını" şu satırlarında anlatır:

"1923'den 1943'e kadar en sıkı fıkı dostluk çerçevesi içinde tanıdığım Peyami, bakın nasıl yoluma çıktı? Beylerbeyi'nde oturuyorduk. Hayatı boyunca bana fazla bir alâka göstermemiş olan babam, ben daha üniversiteye girmeden ve 33-34 yaşlarında ölmüştü. Ben daima annem ve küçük dayımla beraberim. Bir de, malûm mübarek anneannem...Beylerbeyi'nin yalılar boyu caddesindeki çınarlar arasında ve şiir hummaları içinde gidip gelirken, daima bir gölgeye rastlıyordum. Elleri arkasında, benim gibi koca kafalı, üstelik cılız vücutlu, hep düşünceli spor ceketli ve gri pantolonlu, ihtiyarla çocuk bulamacı bir genç... Onun için, muharrir, romancı demişlerdi. Bir gün Boğaziçi vapurunda, Hasan Âli Yücel, onu bana takdim etti. -Peyami Safa Bey. Ve hemen aramızda büyük bir dostluk tutuştu."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN