Yitik hazinenin kâşifi: Fuat Sezgin
Yaptığı çalışmalarla ezberleri bozarak dünyada çığır açan bir isimdi Prof. Dr. Fuat Sezgin. İslam Bilim Tarihine yaptığı katkılarla, adını tarihe altın harflerle yazdırdı. Bilimin dünyaya, İslam kültür ve medeniyetlerinden yayıldığını kanıtlayan Fuat Sezgin, bundan tam 94 yıl önce bugün doğmuştu. Ömrünü bilime adayan Sezgin, geçtiğimiz Haziran ayında yaşamını yitirdi. Bir dönem İslam Bilim Tarihi üzerine kaleme aldığı kıymetli yazılarıyla Fikriyat'a katkı sağlayan Prof. Dr. Fuat Sezgin'i, saygı ve rahmetle anıyoruz.
Giriş Tarihi: 24.10.2018
10:30
Güncelleme Tarihi: 24.10.2018
10:35
Şarkiyat ve bilim tarihine olan ilgisine ışık tutan ve ona yol gösteren Helmutt Ritter, Fuat Sezgin'e kaynağından araştırma yapabilmesi için Arapça öğrenmesini tavsiye etmişti. Sezgin o günleri şöyle anlatıyor:
"Doğrusu tarihi çok iyi hatırlamıyorum. 1942 ya da 1943 olabilir. Ancak çok uzun bir tatil vardı. Hocam da benden Arapça öğrenmemi istemişti. Eve kapandım ve 6 ay boyunca çalıştım, hiç bir yere çıkmadım. Babamdan kalan Taberî Tefsiri'ni okumaya başladım. Hepsini anlamasam da ısrarla okuyor, Türkçe Kur'an tefsirleriyle karşılaştırıyordum. Bu şekilde, gece gündüz 6 ay içinde 30 cildi okudum.
Din adamıydı. Sonra sonbaharda, okulda seminere gittim. Ritter'in ilk seminerlerine o zamanın büyük âlimleri de, zaman zaman katılırdı; beraber münakaşa ederlerdi. Derste bana bir yandan "Bu yaz ne yaptın bakalım" diye sorarken diğer yandan önüme Gazzâlî'nin İhya Ulumi'd-din'ini koyuverdi. Ben hemen hocanın maksadını anladım ve okumaya başladım. Şaşırdı ve "Hayatta bir lisanı bu kadar süratle bu kadar iyi öğrenen bir insan görmedim" dedi. Çok sevinmişti. Gerçekten de talebelerinin başarısı karşısında bu kadar çok sevinen bir insanı, bir hocayı hayatım boyunca tanımadım."
Sezgin, 1951'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni bitirdikten sonra, Arap Dili ve Edebiyatı üzerinde doktora yaptı.
BUHARİ'NİN KAYNAKLARINA IŞIK TUTTU
"Buhari'nin Kaynakları" konulu doktora tezini tamamlayan Sezgin, 1954'te doçent oldu. Sezgin, bu çalışmasıyla hadis kaynağı olarak İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhari'nin, bilinenin aksine sözlü kaynaklara değil yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya attı.
Fuat Sezgin'in, "Buhari'nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar" adındaki takdim tezi 1956'da yayımlandı.
Fuat Sezgin, bu eserin hikâyesini kendi dilinden şu sözlerle anlatmıştı: "Buharî çalışması şöyle başladı: Mecazu'l-Kur'an'ın kaynaklarını arıyordum. O sırada İbn Hacer el-Askalanî'nin Tehzib adlı eseriyle karşılaştım. Muammer b. Musemma'yı Buharî'nin kitabında Muammer diye zikrettiğini öğrendim, "Buhari'nin ne alakası var bu kitapla?" dedim. Buhari'nin kitabının sekiz büyük bölümü vardır, bir kısmı tefsirdir. Buharî'nin kitabına baktım, "Kale Muammer" diye alıntılar yapıyor. Bunu okuyunca baktım ki, Buharî, Mecazu'l-Kur'an'dan da cümleler iktibas ediyor. Yani bir hadis kitabında, bir filoloji kitabından alınma uzun uzun cümleler var. Hatta yer yer, aşağı yukarı, kitabı ihtisar etmiş. Bu durum, bütün hadisler hakkındaki tasavvurumu allak bullak etti. Bunun üzerine karar verdim, tezi bitirince Buharî'ye bakacaktım: Acaba Buharî ara sıra da olsa yazılı kaynak kullandı mı? Bu işin hikâyesi böyledir."
GÖREVİNDEN MEN EDİLEN 147 AKADEMİSYENDEN BİRİYDİ
Sezgin, Türkiye'de 1960'ta askeri darbenin iktidara getirdiği hükümet tarafından hazırlanan ve 147 akademisyenin üniversitelerden men edildiği listede kendi adının da bulunması üzerine Türkiye'den ayrılarak Frankfurt Üniversitesi'nde çalışmalarına devam etti.
Türkiye'den ayrılarak Almanya'ya gidişini Fuat Sezgin şu sözlerle anlatmıştı: "Sebepleri pek hoş değil. O sıralarda Türkiye'de atmosfer çok iyi değildi. İsmini zikretmeyeceğim, bir adam Şarkiyat'ın atmosferini çok kirletti. Kıskanırdı bizi. Tabiî, devir askerî ihtilal devri. Milli Birlik Komitesi içerisinde bulunan bir subay, bizde şarkiyat tahsili yapan bir adamın hanımının akrabasıymış. Bu yolla benim ismimi vermişler. Zaten böyle ortamlarda bu işler de kolaydır.
Bir gün evden dışarı çıktım, Enstitü'ye gidiyordum. Gazeteler yazmış. Çocuklar: "Yazıyor, yazıyor! Profesörlerin üniversiteden atıldığını yazıyor!" diye bağırıyordu. Baktım benim de ismim vardı. İhtilali gördükten sonra Türkiye'de çalışılamayacağına karar vermiştim. Ancak kendi kendime Türkiye'yi terk etmeye karar veremiyordum. Neyse! O sırada Amerika ile Almanya arasında da kararsızdım. Almanya'dan davet gelince Almanya'yı tercih ettim ve Almanya'ya geldim. Almanya'ya misafir doçent olarak davet edilmiştim. Gelince tabiî ilimler tarihi derslerini takip ettim. Aynı senelerde de bilim tarihçisi olmaya karar vermiştim.
1965 senesi. Enstitü'de ikinci bir doçentlik çalışması yaptım. Doçentlikten sonra da bilimler tarihi profesörü unvanını verdiler."
Cabir ibn Hayyan konusunda 1965'te yazdığı ikinci doktora tezini Frankfurt Üniversitesi Institut für Geschichte der Naturwissenschaften'a sunan ve bir yıl sonra profesör unvanını kazanan Sezgin, aynı yıl kendisi gibi şarkiyatçi olan Ursula Sezgin ile evlendi. Sezgin'in kızı Hilal, 1970'te dünyaya geldi.
DÜNYADA YAPILMAYANI GERÇEKLEŞTİRDİ
İnsanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar sahasında yazılan en kapsamlı eser olan Arap-İslam Bilim Tarihi'nin ilk cildini, 1967'de tamamlayan Sezgin, 17 ciltten oluşan eserin 18'inci cildini yazıyordu.
Sezgin, bu çalışmaya başlamadan önce, 1956 yılında hocası Ritter ile arasındaki diyaloğu şöyle anlatmıştı: "1956 yılında Ritter Türkiye'ye gelmişti. Fikrimi ona açtım: "Hocam" dedim "Ben artık Zeyl'i bıraktım. Dünyadaki bütün yazmalara dayalı müstakil, yeni bir eser yazıyorum".
O zaman bana: "Bunu dünyada hiç kimse yapamaz. Bırak bu işi; boşuna kendini yorma" dedi. İlk defa ona inanmadım; çünkü kararımı vermiştim. Karar verdim ve yaptım. 1967 yılında kitabın birinci cildi çıkar çıkmaz Hocama gönderdim. 3-4 ay cevap gelmedi. Ben o zaman Almanya'daydım; o da Türkiye'de. Kendisine bir mektup yazdım: "Ne oldu hocam? Size kitap gönderdim, henüz cevap alamadım" dedim. O zaman "Ne acele ediyorsun? Koca kitabı okumak lazım" şeklinde bir cevap gönderdi.
Daha sonra gönderdiği bir karta "Şimdiye kadar böylesini hiç kimse yapamadı. Senden başka da hiç kimse yapamayacak. Tebrik ederim" cümlelerini yazdı. Önceden hiç inanmıyordu ama görünce "sadece siz yaparsınız" dedi. Hocam insaflı bir adamdı. Daha önce de dediğim gibi talebesinin muvaffakiyeti çok mesut ederdi kendisini. Öyle bir insandı."
Sezgin, Süryanice, İbranice, Latince, Arapça ve Almanca da dâhil 27 dili çok iyi derecede biliyordu.
İSLAM BİLİM TARİHİNE EŞSİZ KATKILAR SAĞLADI
Prof. Dr. Fuat Sezgin, İslam bilim tarihi alanında çalışmalarını genişletebilmek ve daha çok öğrenciye ulaşabilmek adına 1982 yılında Johann Wolfgang Goethe Üniversitesine bağlı olan Arap-İslam Bilim Tarihi Enstitüsünü kurdu. Öte yandan akademik çalışmalarına paralel olarak farklı bir yolu daha benimsedi.
Böylelikle Sezgin, Alman fizikçi Eilhard Wiedemann'ın 1900-1928 yılları arasında yapmış olduğu İslam bilim aletlerinin modellerinden esinlenerek kendisi de bir modelleme çalışması başlattı ve 800'ü aşkın bir sayıya ulaşarak Frankfurt'ta İslam Bilim Tarihi Müzesini açtı. Aynı binada hayatı boyunca dünyanın her yerinden büyük bir özenle, zorluk ve sıkıntılara katlanarak biriktirdiği binlerce ciltlik kitabın yer aldığı Bilimler Tarihi Kütüphanesi bulunuyordu.
Bazı kitaplarının sahasında orijinal veya tek nüsha olma özelliğini taşıyan bu kütüphane İslam Bilimler Tarihi açısından dünyada tek olma özelliğine sahip, koleksiyon bir ihtisas kütüphanesi idi.