Arama
Avrupa'nın görülmeye değer kasabaları
Her biri birbirinden farklı mimarisi, dokusu ve aurası ile ziyaretçilerini hayran bırakıyor!
İçlerinden en az birini yaz rotanıza eklemek isteyeceğiniz Avrupa kasabalarını siz Fikriyat okuyucuları için derledik.
Çek Cumhuriyeti'nin Güney Bohemya bölgesinde bulunan bu küçük ortaçağ kasabası; tanınmış bir turistik yer olmayabilir ama adeta keşfedilmeyi bekleyen gizli bir hazine ve Prag kadar ilham vermesi muhtemel!
Vltava Nehri kıyısında yer alan 13'üncü yüzyıl civarında inşa edilmiş Gotik, Rönesans ve Barok unsurları ile bezenmiş kale görülmeye değer.
Yüzyıllardır süren barışçıl evrimi sayesinde bu güzel mimari mirası, bozulmadan kalmayı başarmış.
Marsaxlokk'un bu hareketli ticaret limanı, Fenikeliler Malta'ya ilk kez indiğinde, M.Ö. 900 yılında kurulmuş. Bugün bu pitoresk kasaba, Akdeniz'de oturan ada milletine sunulan balıkların ana tedarikçisi konumunda.
Geniş bir balık dizisi ile stoklanmış büyük pazarlarıyla ünlü olan bu lokasyon, nadir güzelliklere sahip bir Malta sahil kasabası...
Cazibesini bozmak için hiçbir modern binaya sahip olmayan bu yer, Fenikeliler zamanına kadar uzanan bir tasarımla inşa edilen geleneksel balıkçı teknelerle dolu.
Santorini daha tanınmış olabilir ama komşusu Folegandros, parlak renkli çiçeklerle bezenmiş beyaz badanalı binalar, arduvaz taşlı sokaklar ve hatta parlak mavi kubbeli Rum Ortodoks kiliseleri gibi benzer bir mimariye sahip.
Uzak Katergo'da, nazik, masmavi renkli dalgalarla güzel bir plaj alanında tenha sahilinde yüzmenin keyfini doyasıya çıkarabilirsiniz.
Egzotik Fransız Rivierası boyunca Akdeniz'in 1400 metre yukarısındaki yüksek bir uçurumun bulunduğu konumu nedeniyle "kartal yuvası" olarak tanımlanan Eze; dünya çapında çeneyen, panoramik manzaraları ile bilinir.
Bölge, Roma İmparatorluğu, Moors, Provenance ve Savoy tarafından işgal edilmiş olup, yaklaşık M.Ö. 2000 yılından beri yerleşime açık.
Köyün en eski binası olan Chapelle de la Sainte Croix, 1306'ya dayanmaktadır.
Hallstatt, bu hikaye kitabı kasabasını çevreleyen dağlardaki engin tuz rezervlerini kullanmak için başlangıçta 5000 yılında kurulan Avusturya'nın en eski yerleşim yerlerinden birisi.
Binlerce yıl süren tuz madenciliği, sarmaşık kaplı binalarla kaplı güzel meydanında görülebilen Hallstatt için kalıcı refahı ifade ediyor.
Kasaba hala mayın tuzu, ama aynı zamanda insanlık tarihinin bir hazinesi ve Avusturya'nın en pitoresk kentlerinden biri olarak görülüyor. Hallstätter See'nin kıyısında, bozulmamış göl ile yemyeşil bir dağ arasındaki muhteşem konumuyla, sudan çarpıcı bir şekilde yükseliyor.