Batılı düşünürlerin İslam'a olan hayranlığı
Batı'da İslam'a karşı son derece bağnaz ve ön yargılı düşünürler olduğu gibi, insaflı yaklaşan kalemler de vardı. "Dünyada her fikir, her söz elli yüz sene içinde eskiyip değerini yitirmeye mahkumdur. Bunun tek istisnası Kur'an'dır. Eskimediği gibi her geçen gün daha anlaşılır hale gelmekte, adeta gençleşmektedir." diyerek İslam'a olan hayranlıklarını dile getirmekten de çekinmediler. Sizler için Batılı düşünürlerin İslam hakkında düşüncelerini derledik.
Giriş Tarihi: 05.02.2020
09:35
Güncelleme Tarihi: 05.02.2021
09:22
Fransa'da 21 Ekim 1790 tarihinde dünyaya gelen Alphonse De Lamartine, asil bir aileye mensuptu. Lyon ve Belley'de eğitim aldıktan sonra orduda vazife almak ve diplomatik görev yapmak istiyordu. Fakat yönetimde Napolyon olduğundan dolayı ailesi bu duruma sıcak bakmadı. Napolyon yönetiminin değişmesinden sonra bazı Avrupa şehirlerinde elçilik kâtibi ve ateşe olarak görev yaptı. Fransız elçiliği yaptığı günlerde Maria-Ann Birch isimli İngiliz bir kadınla evlendi. Bu evlilikten 1822'de kızları Julia doğdu.
Bu sırada çeşitli eserler kaleme alan Lamartine, 1830'da dinî duyguları işleyen Harmonies poétiques et religieuses adlı iki ciltlik eserini neşretti. 1832-1833'te hayatında bir dönüm noktası oluşturacak Doğu seyahatine çıktı. Bu seyahat, tamamı Osmanlı sınırları içerisinde bulunan İstanbul, Suriye, Filistin ve Lübnan topraklarını kapsıyordu.
Türk dostu olarak anılan Lamartine, olumlu düşüncelerle, minnet duygusunun ifadesi olarak Türkiye Tarihi (Histoire de la Turquie) adlı sekiz ciltlik bir eser yazdı.
LAMARTİNE SULTAN ABDÜLMECİD İLE NEDEN GÖRÜŞTÜ?
Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için Muhammedilik, Haça tapmaktan (Hıristiyanlıktan) mukayese edilemeyecek kadar yüksekte duruyor. Eğer insan, seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her insan, Şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği, tek Allah'ı ve onun peygamberini kabul ederdi.
Tolstoy
Gerçekçi kurgu çerçevesinde Rusya'nın en büyük yazarlarından biri olan Lev Nikolayeviç Tolstoy 9 Eylül 1828 yılında Yasnaya Polyana'da soylu bir toprak ağasının oğlu olarak dünyaya geldi. Erken yaşlarda annesini ve babasını kaybeden yazar, halası Alexandra Osten-Saken'in koruması altına girdi ve bu Tolstoy'un hayatında ve eserlerinde önemli bir etki bıraktı. Alexandra Hala da öldüğünde Tolstoy, kuzenleriyle birlikte Kazan'da yaşayan diğer halası Pelageya'nın yanına gönderildi. Tolstoy orada Alman ve Fransız eğitmenlerden özel eğitim aldı. Ardından Kazan Üniversitesi'nde eğitim görmeye başladı. Üniversitedeki eğitiminden aradığını bulamayan Tolstoy, 1847 yılında diploma alamadan okulu bıraktı ve doğduğu yer olan Yasnaya Polyana'ya döndü ve burada yoksul köylü hayatına karıştı. Moskova'ya gitti ve zamanının büyük bir kısmını burada ve St. Petersburg'da geçirdi. İlk eseri olan Çocukluğum bu yıllarda yayımlandı. 1851 yılında asker olan abisinin çağrısı üzerine Kafkasya'ya gidip orduya katıldı. Askerlik yılları ve 1857-1860 yıllarındaki Avrupa seyahatleri, Tolstoy'un hayatında bir dönüm noktası niteliğindeydi. Tolstoy'un Avrupa'ya olan seyahatleri yazarın edebi sanatını büyük ölçüde etkilemişti. Tolstoy, bu seyahatleri sırasında büyük Fransız roman yazarı Victor Hugo'yla tanıştı. Tolstoy, Victor Hugo'nun Sefiller adlı başyapıtından müthiş derecede etkilenmişti ve bu roman, Tolstoy'un 1869'da tamamladığı Savaş ve Barış adlı başyapıtının oluşmasında çok büyük bir etkiye sahipti. "Tolstoy'un Altın Çağı" olarak adlandırılan bu dönemde Tolstoy, Anna Karenina'yı da yazdı. Tolstoy, dönemin roman sanatında üstün bir konumda bulunan realizm akımının en önemli temsilcisiydi. Tolstoy, insan ruhunu ve davranışlarını harfler ve sözcüklerle resmeder.
TOLSTOY'UN MÜSLÜMAN OLDUĞU GİZLENDİ Mİ?
Hiç kimse Hz. Muhammed (sav) prensiplerinden bir adım ileri atamaz. Avrupa'ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim olan bütün kanunlarımız, İslam kültürüne nispetle eksiktir. Biz Avrupa milletleri medeni imkânlarımıza rağmen Hz. Muhammed'in (sav) son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki hiç kimse bu yarışmada onu geçemeyecektir.
Goethe
Goethe, şiir, drama, hikâye, otobiyografik, estetik, sanat ve edebiyat teorisi, ayrıca doğa bilimleri olmak üzere birçok esere imza attı. Bununla birlikte, zengin bir içeriğe sahip olan mektup çeşidi, önemli edebi eserlerindendir. Fırtına ve Coşku döneminin en önemli öncüsü ve temsilcisi oldu. 1774 yılında Genç Werther'in Acıları adlı eseri ile bütün Avrupa'da ün yaptı. Daha sonra, 1790 yılından itibaren, Friedrich Schiller ile birlikte ortak ve dönüşümlü bir şekilde, içeriksel ve biçimsel olarak, Antik kültür anlayışı üzerinde yoğunlaşarak, Weimar Klasik'in en önemli temsilcisi oldu. Goethe, aynı zamanda, yurt dışında da Alman edebiyatının temsilcisi olarak kabul edildi.
Değeri, ölümünden sonra azalmaya başladığı sıralarda, Goethe, 1871 yılından itibaren, Alman ulusal kimliğiyle, Alman Kraliyet'inde taçlandırıldı. Goethe, bugüne kadar, en önemli Alman edebiyatçı olarak kabul edildi ve eserleri dünya edebiyatı önemli bir yer aldı.