Batılı düşünürlerin İslam'a olan hayranlığı
Batı'da İslam'a karşı son derece bağnaz ve ön yargılı düşünürler olduğu gibi, insaflı yaklaşan kalemler de vardı. "Dünyada her fikir, her söz elli yüz sene içinde eskiyip değerini yitirmeye mahkumdur. Bunun tek istisnası Kur'an'dır. Eskimediği gibi her geçen gün daha anlaşılır hale gelmekte, adeta gençleşmektedir." diyerek İslam'a olan hayranlıklarını dile getirmekten de çekinmediler. Sizler için Batılı düşünürlerin İslam hakkında düşüncelerini derledik.
Giriş Tarihi: 05.02.2020
09:35
Güncelleme Tarihi: 05.02.2021
09:22
Goethe, şiir, drama, hikâye, otobiyografik, estetik, sanat ve edebiyat teorisi, ayrıca doğa bilimleri olmak üzere birçok esere imza attı. Bununla birlikte, zengin bir içeriğe sahip olan mektup çeşidi, önemli edebi eserlerindendir. Fırtına ve Coşku döneminin en önemli öncüsü ve temsilcisi oldu. 1774 yılında Genç Werther'in Acıları adlı eseri ile bütün Avrupa'da ün yaptı. Daha sonra, 1790 yılından itibaren, Friedrich Schiller ile birlikte ortak ve dönüşümlü bir şekilde, içeriksel ve biçimsel olarak, Antik kültür anlayışı üzerinde yoğunlaşarak, Weimar Klasik'in en önemli temsilcisi oldu. Goethe, aynı zamanda, yurt dışında da Alman edebiyatının temsilcisi olarak kabul edildi.
Değeri, ölümünden sonra azalmaya başladığı sıralarda, Goethe, 1871 yılından itibaren, Alman ulusal kimliğiyle, Alman Kraliyet'inde taçlandırıldı. Goethe, bugüne kadar, en önemli Alman edebiyatçı olarak kabul edildi ve eserleri dünya edebiyatı önemli bir yer aldı.
Eğer İslam, Hristiyanlığı küçük ve hakir görüyor idiyse, böyle görmekte bin kez haklıydı: Çünkü İslam, insanı yüceltir ama putlaştırmaz... Hristiyanlık, bizi, kadim dünyanın kültürünün mahsulünden mahrum bırakmıştı. Üstelik bununla da yetinmemiş, daha sonraları, bizi İslam kültürünün mahsulünden de mahrum etmişti. Aslında bize, Grek kültüründen de, Roma kültüründe de, esasta temel meseleler açısından daha yakın olan, bizim duygularımıza, zevklerimize ve seçimlerimize daha doğrudan hitap eden İspanya'daki o harikulâde İslam kültürü ve İslam kültürünün eşsiz birikimi ayaklar altına alınarak çiğnenmiş ve yok edilmişti.
Nietzsche
Friedrich Nietzsche, 15 Ekim 1844 tarihinde Almanya'da dünyaya geldi. Henüz beş yaşındayken papaz olan babasını kaybetti. Bu durum karşısında oldukça etkilenen Nietzsche, yaklaşık bir sene sonra annesi ve diğer akrabalarıyla birlikte Naumburg'a yerleşti. Bu olay, düşüncelerini oluşturmasında etkili olmasa da, kişiliğinin oluşumunda oldukça etkilidir. Oldukça çalışkan ve başarılı bir öğrenci olan Nietzsche, küçük yaşta kendi kendine sorular sormaya ve cevaplar aramaya başlıyordu.13 yaşındayken otobiyografisini yazdı. Kafasında oluşmaya başlayan dini kuşkular, 4 sene sonra yazdığı şiire etki etti. Sonraları Arthur Schopenhauer'in kitabıyla bakış açısı tamamen değişti. O yıllarda ünlü filozofun felsefesini derinlemesine inceleyen Nietzsche, yakın çevresine artık "Schopenhauer'cu" olduğunu açıkladı.
İlerleyen dönemlerde düşüncelerini yazıya döken ve kitaplaştıran Nietzsche, 1889 senesinde zihinsel çöküş yaşadı. İddiaya göre, caddede yürürken bir atın kırbaçlandığını gördü ve atı korumak için boynuna sarıldı. Sarıldıktan hemen sonra bayıldı ve yere serildi. Hayatının son yıllarını rahatsızlıklarla geçiren Wilhelm Nietzsche, 25 Ağustos 1900 tarihinde hayatını kaybetti.
Bence Muhammed hakiki bir peygamberdir. O'nun bütün iyiliklerini dosdoğru söylemek istiyorum. O'nun sırrına varmanın yolu budur. Şu anda yüz seksen milyon insan bin iki yüz yıldan beridir onu rehber edinmiştir. O'nun hakkında nasıl kötü düşünebilirsiniz. Hayır ben bunu kabul edemem.
O batıl, zavallı veya entrikacı değildir. Getirdiği mesaj gerçekti. O samimi olmak üzere yaratılmıştı.
Thomas Carlyle
İskoçyalı yazar, düşünür, eleştirmen ve tarihçi Thomas Carlyle, Cermen edebiyatı ve düşüncesinden etkilendi. Bu kültürün İngiltere'deki temsilcisi durumundaydı. 1865'te Edinburgh Üniversitesi'nin rektörü oldu. Akılcılık ve maddeciliğe karşı, bir çeşit aristokratik ruhçuluğu savunur; bu düşüncesinde, kudrete olan bir tutku vardır. Luther, Shakespeare, Muhammet, Dante ve Napoléon'un yaşam öykülerini konu edinen yapıtlarında, bu kişilerin insanlık tarihinde belirleyici önemini vurguladı. Yapıtlarında İngiltere tarihi, toplumsal yaşamı ve işçi sorunlarını ele aldı.