Irak'ın kayıp milyonları ve süper soyguncu güç ABD!
Irak işgalinin ilk yıllarında ABD'li yöneticilerin Irak'ta yaptığı yolsuzluklar gündemin ilk sıralarını oldukça meşgul etmişti. Amerikalı denetçiler, Irak'ta savaş sonrası koalisyonca kurulan petrol fonunun hesaplarına baktıklarında, ilginç bir durumla karşılaştı. Fon gelirlerinin yaklaşık 8 milyar 800 milyon doları eksikti. Sonuçları endişe yaratan bu gelişme, Iraklılardan gizlendi. Dönemin ABD Başkanı Bush ile iyi ilişkileri olduğu bilinen Dick Cheney, BBC Radyosu'nun File on 4 programında, ABD'nin işgal ve soygun düzenini anlatmıştı. İşte süper soyguncu güç ABD'nin, demokrasi bahanesi ardındaki yolsuzlukları...
Giriş Tarihi: 22.09.2019
15:40
Güncelleme Tarihi: 22.09.2019
16:46
Albay Charles Krohn'un, bu para hakkında nasıl bir muhasebe işlemi yapıldı sorusuna verdiği yanıt ise ilginç:
"Bu para hakkında herhangi bir hesap tutulup tutulmadığını bilmiyorum. Daha alt rütbeli bir askere konuyu açtığımda bana şunu söyledi: 'Krohn biliyorsun, 700 milyon dolar, önemli miktarda bir para. Eğer herhangi biri gelir ve özel bir nedenle, birkaç milyon isterse, bunu tek tek saymaya kalkmak uzun sürer.' Ben de şöyle yanıt verdim: 'Bekleyebilirdin. Bu en azından, paranın hesabını tutma konusunda bir niyet olduğunu gösterirdi. Sonunda da, ben şu günün şu saati şu insana 225 kilogram ağırlığında yüz dolarlık banknotlar verdim.' derdin."
Herhangi bir mali denetim olmadan, hükümete ait bir parayı kontrol edemezdim. Gizli bazı programlara dahil olduk. En iyi akıl hocamın bana tavsiyesi şuydu: "Paranın kaynağı ne kadar karanlıksa, defterlerin de o kadar temizdir." Benim bildiğim kadarıyla, koalisyon bu paranın hesaplarını tutmadı!"
Irak'ta savaş sonrası kurulan Koalisyon Geçici Yönetimi, ülkenin mal varlığından, özellikle de petrol gelirlerinden sorumluydu. Görevi, bu gelirlerin, ülkenin yeniden yapılanması ve halkın insani ihtiyaçları için kullanılmasını sağlamaktı. Ancak koalisyon yönetimi döneminde, Irak'ın mal varlığı ve gelirlerinin nasıl kullanıldığı yolunda, pek çok soru işaret var. Hükümete ait bir ofiste milyonlarca doların, bir kasada tutulduğu, kasanın anahtarının ise açık bir sırt çantasında olduğu ortaya çıkmıştı. Geçtiğimiz yaz da, Koalisyon Yönetimi'nin son günlerinde, büyük miktarda nakit para, kuzeyde Erbil'de, Kürt Bölgesel Yönetimi'ne gönderildi. Tam meblağ bir milyar 400 milyon dolardı. Paranın akıbeti ise gizem doluydu.
O dönem Amerikan hükümeti adına koalisyon yönetimini denetleyen Ginger Cruz, karşılaştığı tabloyu şöyle anlatıyor:
"1 milyar 400 milyon doların Kürt bölgesine transferi, 100'er dolarlık banknotların paketlenmelerini gerektiriyordu. Paralar önce helikopterle Erbil'e götürülecek, daha sonra da arabayla taşınacağı Merkez Bankası'nın kayıtlarına geçecekti. Evet, fiziki olarak 1 milyar 400 milyon doları, forkliftler üzerinde görmek, ilginçti. Ancak bu, güvenlik görevlilerinin işini inanılmaz derecede zorlaştırdı. Zira onlar, bu helikopterlerin düşürüldüğü ya da başlarına başka birşey geldiği an, bu parayı geri almanın yolu olmadığını biliyorlardı."
Bahsedilen paranın ağırlığı yaklaşık 14 ton. Peki bu paranın devri sırasında, herhangi bir makbuz alınmadığı doğru mu? Yeniden Ginger Cruz:
"Evet. Parayı getiren ekip, işlerini yaptıklarını düşündü. Bu nedenle, 1 milyar 400 milyon dolar için herhangi bir makbuz almadı. Muhasebe müdürünün, Erbil'deki Merkez Bankası'yla bu sorunu çözmesi yaklaşık iki hafta sürdü."
Ancak para üzerindeki şüphe bulutları bir türlü dağılmadı. Kürt Bölgesel Yönetimi, BBC'ye, bu paranın bölge ekonomisini canlandırılmasına yönelik stratejik projelerde kullanılacağını açıkladı. Paranın hiçbir bölümünün şu ana kadar harcanmadığını, hala bölgede bulunduğunu da ekledi. Financial Times gazetesi ise bu paranın, bir İsviçre Bankası'na transferi konusunda çalışmalar yapıldığını bildirdi. Sonra Kürt yetkililer, 'bu konunun tartışılmış olabileceğini' kabul ettiler. Birleşmiş Milletler adına bölgeye gönderilen mali denetim şirketi KPMG, Kürt yönetiminin, hesapların incelenmesine izin vermediğini bildirdi. Mali denetime yönelik normal kuralların ihlali ise Koalisyon Yönetimi'nin gözetiminde gerçekleşti. Uluslararası Kriz Grubu da, hazırladığı raporda, 'denetim eksikliğine' dikkat çekti. Raporun yazarı Doktor Reinoud Leenders, bu noktada önemli bir unsura dikkat çekiyor:
"Petrol üreten ülkelerin büyük çoğunluğunun aksine, Irak hala petrol sayaçlarına sahip değil. Hatta Irak belki bu konuda tek örnek. Irak'ta üretilen petrolün miktarı bilinmiyor. Bu yüzden, ne tip gelirlerin, Irak'ta kalkınma fonuna aktarıldığı hakkında da bilgimiz yok."
Leenders'e göre, sınırlarda kontrolün gevşek, Irak kurumlarının da şeffaflıktan uzak olması nedeniyle, komşu ülkelere petrol kaçırılabilir. Reinoud Leenders, koalisyonun başta uzun süre, Irak'ta bir mali denetim dairesi oluşturulmasına direndiğini söylüyor. Birleşmiş Milletler denetçilerinin eleştirilerini ise şöyle açıklıyor:
"Sadece petrol sayaçlarının olmadığını değil, bazı petrol gelirlerinin Irak'ın kalkınması için oluşturulan fona gitmediğini de söylüyorlar. Bu da, Birleşmiş Milletler kararlarının ihlali anlamına geliyor. Irak'ta, yolsuzluk için ortam son derece müsait. Amerikalı yetkililer de kayıtsız bir tavır içinde. Tüm bu faktörleri göz önünde bulundurduğumuzda, Irak'ta büyük miktarda yolsuzluk yapılacağı ve ülkenin yeniden yapılanmasının, tarihin en büyük yolsuzluk skandallarının birine dönüşmesinden korkuyorum."
Koalisyon Geçici Yönetimi'nin görev yaptığı sırada Irak'ta bir de Geçici Yönetim Konseyi bulunuyordu. Ancak koalisyonun, Iraklıları, ülke gelirlerinin nasıl kullanıldığı hakkında pek de bilgilendirmedikleri anlaşılıyor. Geçici Yönetim Konseyi'nin Kürt üyelerinden Mahmud Osman, o dönemi, 'hayal kırıklıklarıyla' hatırlıyor:
"Paranın, nereye gittiğini tam olarak bilmiyoruz. Çoğu şeyin farkında değiliz. Biz Yönetim Konseyi'ndeyken, o dönem Koalisyon Geçici Yönetimi hem harcamaları, hem de bütçeyi yapıyordu. Fazla şeffaf değillerdi. Bize hesap vermediler. Bu konuda şüphem yok. Biz, bütçenin hazırlanışı, ya da harcamaların yapılması gibi süreçlere dahil değildik. Patron olan, Irak'ı yöneten onlardı. Bize bazen danışıyorlar, bazen de danışmıyorlardı."
Peki, Geçici Yönetim Konseyi'nin, tavrı ne oldu? Acaba konsey üyeleri, paraların nerelere harcandığı konusunda daha fazla bilgi sahibi olmak istemedi mi? Yeniden Mahmud Osman:
"Elbette. Bu, onlarla daima tartıştığımız konulardan biriydi. Bazen birlikte 10 toplantı yaptığımız oldu. Öncelikle, paranın nereye gittiğini bilmeliydik. İkincisi, paranın öncelikle nerelerde kullanılacağını bilmemiz gerektiğini düşündük. Ayrıca taşeron şirketler hakkında da, bize daha fazla bilgi verilmeliydi. Bu kişiler Amerikalı mıydı, Iraklı mıydı, Kuveytli miydi, Lübnanlı mıydı, ya da neredendi bilmeliydik. Bu üç konuda da, bize çok az danışıldı."
Bu sözler, okları yeniden Koalisyon Geçici Yönetimi'ne çeviriyor. Daha önce Birleşmiş Milletler'in, mali denetim şirketi KPMG'nin denetçilerini, Irak'a göndermesinden bahsetmiştik. KPMG'nin çalışmaları sadece Kuzey Irak'la sınırlı değildi. Denetçiler, Bağdat'ta da incelemelerde bulundu. Ancak Koalisyon Geçici Yönetimi'nin hesaplarıyla ilgili bilgi edinme sürecinde, zaman direnişle karşılaştılar. Kendi deyimleriyle, koalisyon yetkililerinin, 'kişisel düzeyde sorumluluklarını' ve 'soruşturmaya ilgilerini' eksik buldular. Bu noktada akla, Irak'ta, ülkenin yeniden inşası ve insani ihtiyaçları için yapılan milyarlarca dolarlık ihaleler geliyor. Iraklılar bu sürecin iyi kontrol edilmediğinden ve yolsuzluk yapılmasından şikayetçi. Savaş öncesi Amerikan Dışişleri Bakanlığı'yla birlikte çalışan Doktor İsam el-Hafaji'nin sözleri, bu duruma iyi bir örnek:
"İhaleler, iki faktör göz önünde bulundurularak verildi. Birincisi, kim kimi tanıyor. İkincisi, komisyonların kararı. İhalelerin, özel şirketlere verildiği durumlarla ilgili olarak onlarca dosya hazırladık. Ancak bu şirketlerin hiçbiri, işi fiilen yapmadı. Olayı soruşturduğunuzda, ihaleyi kazanan şirketin bunu önce ikinci bir şirkete, ikincinin de bunu bir Kuveyt ya da Lübnan şirketine devrettiğini keşfediyordunuz. Bu yüzden Iraklıların dahil oldukları düzeye ulaşmıyor, dördüncü ya da beşinci taşeron şirketlere gidiyorduk. Normalde, projeyi hayata geçiren de, altıncı şirket oluyordu. Farzedin ki, iş bitmeden taşeron şirketlere altı kere ödeme yaptınız. Bu durumda, işi yapan altıncı şirket bile bu durumdan memnun. Çünkü asıl bedelin altıda birinde bile, hala kar ediyorlar. Böyle bir sürü haber duydum."
Washington DC'nin birkaç mil batısındaki Tysons Corner, savunma ve güvenlik alanlarında hizmet veren şirketlerin ofisleriyle dolu. Irak'ta kazandığı ihaleler, tartışma konusu olan şirketlerden biri de burada. Şirketin adı, Custer Battles. Kurucularından Mike Battles, savaş sonrası Bağdat'ta bir büro açtıklarında, şunları söylemişti: "Yıllar boyunca edindiğim tecrübelere dayanarak söyleyebilirim ki, bu kadar fazla iş olanağını çok nadir gördüm". Yaşananlar da, Bay Battles'ı doğrular nitelikte:
"Custer Battles özel bir şirkettir. Sahipleri Bay Custer ve Bay Battles'dır. Hükümet, 13 ayda güvenlikle ilgili en az 100 milyon dolarlık ihaleyi, Custer Battles'a vermeye uygun buldu."
Şirket aleyhine dava açan grupları temsil eden avukatlardan Alan Grayson'ı dinliyorduk. Açılan davada Custer Battles, Amerika ve Irak'a ait milyonlarca dolar fonu, kötüye kullanmakla suçlanıyor. En çarpıcı iddialardan biri, şirketin, basılan yeni Irak dinarlarını korumak için yönettiği güvenlik operasyonuyla ilgili. Avukat Grayson, şirketin, işleri için ihale açtığını, şişirilen maliyetler için sahte faturalar düzenlediğini ve bunları koalisyondan istediğini söylüyor:
"Custer Battles, Cayman Adaları'nda, paravan şirketler kurdu. Bu şirketler, sahta faturalar düzenlediler. Faturalar, anlamlı bir şekilde, kontrol edilen diğer paravan şirketlerce denetlendiler. Daha sonra da, hükümete gönderildiler. Koalisyon Geçici Yönetimi de, bu sahte faturalar için ödemeler yaptı. Custer Battles'ın, Bağdat Uluslararası Havaalanı'nda bulduğu forkliftler buna bir örnek. Bunlar, Irak Havayolları'na aitti. Ancak onları Custer Battles buldu. Çünkü kazandığı ihale nedeniyle havaalanında sadece şirket çalışanları vardı. Peki şirket ne mi yaptı? Forkliftleri boyayıp, Irak Havayolları'nın ait olduklarının anlaşılmamasını sağladı. Daha sonra da bunlar, Custer Battles'ın kurduğu başka bir paravan şirkete kiralandı. Fatura da, Amerikan hükümetine gönderildi."