Arama
Nefret söylemini ‘ifade özgürlüğü’ diye tanımlayan Macron’un projesi
Fransa'da "İfade özgürlüğü" adı altında işlenen suçlara her geçen gün yenisi ekleniyor. "Suç" diyoruz çünkü başta Cumhurbaşkanı Macron olmak üzere devletin üst düzey yetkililerinin yaptığı açıklamalar, Fransa basınında yer alan içeriklerin çoğu, Müslüman karşıtlığını körükleyen nefret söylemlerini ve nefret suçlarını içeriyor. Peki, bu kavramlar birbirine mi karıştırılıyor? Yoksa bilinçli olarak kavramların içi boşaltılıp faşistliğe ulaşan İslamofobik tutumlar meşru mu gösteriliyor? Macron'un Müslümanlarla ilgili projesi ne?
İfade özgürlüğü, birçok özgürlük alanıyla iç içe olması bakımından diğer hak ve özgürlüklerin içerisinde farklı bir yere sahiptir. Kimi zaman diğer kavramlarla karıştırılır; kimi zamansa bilinçli olarak "ifade özgürlüğü" kavramına sığınılarak bir suçun kılıfı hazırlanır.
Oysa ifade özgürlüğünün diğer tüm haklarda olduğu gibi sınırları bellidir. "Başkalarına zarar vermeme" sınırını aşan hiçbir görüş, ifade özgürlüğü tanımı içinde yer alamaz. Başkalarına zarar veren görüş ve açıklamalar ise "nefret söylemi" olarak adlandırılır.
📌 Peki, nefret söylemini ifade özgürlüğünden ayıran nokta nedir?
📌 Nefret söylemi, belirli özellikleri ile hedef alınan grup ve üyelerine yönelik aşağılama, hakaret etme, alay etme, kötüleme, küçümseme içeren incitici ve saldırganlık içeren sözel ve görsel bütün ifade biçimleri olarak tanımlanır.
Nefret söylemi, çoğunlukla ırk, din, kültür, fiziksel ya da cinsiyete dayalı farklılıklara yönelik olarak gerçekleştirilir. Hedef alınan kişi ya da grubun sosyal ilişkilerin dışına itilmesi, nefret söyleminin en ağır sonuçlarından biridir. Nefret söylemi içinde potansiyel şiddet ve suç vardır.
Ancak nefret suçuna götüren eylem çoğunlukla nefret söylemidir. İfade özgürlüğü hakkı ve bu hakkın sınırlandırılmaması sonucu nefret söylemi gerçekleştirenler, suçu tetikleyerek saldırılara ya da nefret suçuna yol açarlar.
📌 Nefret suçunu işleyenlerin başlıca amacı, mağdura karşı suç işleyerek mağdura ve mağdurun mensup olduğu gruba gözdağı vermek ve toplumda istenmediklerine dair mesaj yollamaktır.
Eylül ayında Yusuf Kaplan Gerçek Hayat'ta kaleme aldığı bir yazıda Batılıların İslam dünyasında uygulamak üzere son 200 yılda gerçekleştirdikleri üç projeden bahsetmiş; bunların İslam düşüncesinin Gazalî'yle bittiği masalını yaymak, Osmanlı'yı unutturmak ve Peygamber Efendimizin (sav) konumunu sarsmak olduğunu söylemişti.
Fransa'nın son dönemde izlediği tutum ve "ifade özgürlüğü" olarak nitelendirdiği konular da tam olarak üçüncü projenin devreye girdiğini ortaya koyuyor.
📌 Zaten tüm bu olayların öncesinde de Macron, "Avrupa İslam'ı" genel projesinin alt versiyonu olan "Fransa İslam'ı" projesinin en hararetli savunucusu olarak ön plana çıkmıştı.
"İslam'ın yapılandırılmasını" kendisine misyon edinen Macron, attığı adımlarla Fransa'da Müslümanları tamamen sindirip asimile etme amacı taşıyor. Bu anlamda bir de "Türkiye, Fas ve Cezayir'in imamlarını eğitmesine son vereceğiz" demişti. Böylece kendi ürettiği İslam anlayışını empoze edebilmek onun için daha kolay hale gelecek.
Macron, ilgili yasa tasarılarıyla Müslümanların İslami kimlikleri ve kişilikleriyle çelişse bile Avrupa norm ve değerlerini içselleştirmelerini sağlamak istiyor.
📌 Böylece kamusal alanda görünürlüğü en aza inmiş, İslam'ı yaşamayı özel alanlara hapsetmiş, Fransa ve Avrupa'nın seküler toplum yapısına uygun hale getirilmiş bir Müslümanlık anlayışını yerleştirmeyi hedefliyor.