Suriye’yi kana bulayan sürecin başlangıç noktası: Hafız Esad
"Baba Esad" olarak bilinen Hafız Esad, bundan tam 48 yıl önce bugün gerçekleştirdiği darbe ile iktidarı ele geçirdi; Suriye'yi kana bulayan sürecin fitili de, işte o tarihte ateşlendi. Darbeyle dava arkadaşı Salah Cedid'i deviren Hafız Esad, Suriye'ye tapulu mülkü gözü ile baktı ve yönetimi çıkarlarına uygun hale getirdi. Kendisine karşı çıkan ayaklanmaları acımasızca gerçekleştirdiği katliamlarla bastırdı. 1982 yılında gerçekleşen ve "Hama katliamı" olarak tarihe geçen en büyük katliamda, kentte yaşayan her 10 kişiden biri hayatını kaybetti. Ölümünden sonra yönetimi devralan Beşar Esad, ne yazık ki babasının izinden gitti… Peki Hafız Esad kimdir? Beşar Esad kimdir?
Giriş Tarihi: 13.11.2018
17:25
Güncelleme Tarihi: 29.02.2020
12:03
SURİYE’NİN YÖNETİMİ NASIL ESAD AİLESİNİN ELİNE KALDI?
Bakanlar kurulu, bakanlıklar ve parlamento, baba Esad'ın elindeki kuklalar gibiydi. Bu sebeple adı geçen oluşumlar, ülke yönetiminde hiçbir zaman gerçek söz sahibi olmadı.
Suriye'yi asıl idare edenler, bizzat aile mensupları tarafından yönetilen ordu ve istihbarat kurumlarıydı.
Ordu ve istihbarat, hükümete ve parlamentoya değil, yalnızca Hafız Esad'a bağlıydı ve bir tek ona hesap verirlerdi.
ESAD’A SADIK ŞİİLER, ORDU VE İSTİHBARATIN BAŞINDAYDI
Suriye nüfusunun yüzde 70'ten fazlasının Sünni olmasına rağmen, ordu ve istihbaratın en üst kademelerinde genellikle Esad ailesine sadık Şiiler görev aldı. Her şey onların kontrolü altındaydı.
Ekonominin çeşitli sektörleri de Esad ailesinin denetimindeydi ve buradan gelen paralar, aile mensuplarının ve yakın çevresinin cebine akıyordu.
Dahası aileden ve aileye yakın üst düzey bürokratlar, ordu, istihbarat mensupları ve akrabaları, çeşitli baskı, şantaj ve tehdit yoluyla Sünnilerden oluşan iş adamlarının şirketlerini ve mal varlıklarını gasp edip kendi servetlerine kattılar.
Lübnan'ın Suriye işgali altında olduğu senelerde, aileye yakın üst düzey ordu ve istihbarat mensuplarının burada uyuşturucu kaçakçılığına karıştığı ortaya çıktı.
Tabii ki, baba Esad bundan habersiz değildi…
MUHALEFET “ADİL KAZANÇ” İSTİYORDU
Baas kadroları kırsal kökenli kadrolardı ve izledikleri ekonomi ve laik politikalara, İslamcı-kentli bir muhalefet odağı tepki gösteriyordu.
İslamcı muhalefet, rejimin yalnızca Alevi ve askeri nitelikli oluşuna değil; aynı zamanda devletin ekonomi üzerindeki kontrolüne de karşıydı.
İslamcılara göre Baas iktidarında güçlü bir bürokratik sınıf oluşmuştu ve devletin ekonomideki yerini sınırlandıracak bir "İslami iktisada" ihtiyaç vardı. İslamcılar hür müteşebbislerin "adil kazanç" elde edebilecekleri bir ekonomik düzen istiyordu.
REJİM İLE İSLAMCI MUHALEFETİN ANAYASA GERİLİMİ
Hafız Esad'ın yönetimi ele almasını takiben Müslüman Kardeşler'in ilk kitlesel hareketi 1973'te gerçekleşti.
Yeni anayasa taslağında "İslam'ın devletin resmi dini olarak tanımlanmaması" üzerine çeşitli gösteriler oldu.
Esad, Sünni halkın tepkisini yatıştırmak için anayasaya devlet başkanının "Müslüman olması gerektiği" yönünde bir madde koydurdu; sık sık Cuma namazlarında boy gösterdi ve bir sonraki yıl kutsal toprakları ziyaret etti.
Ancak bu hamleler İslamcı muhalefeti pek yatıştıramadı. Yeni anayasa Mart 1973'teki referandumda yüzde 97,6 evet oyuyla kabul edilince (bu tür aşırı yüksek oy oranları elbette ki oylamaların yahut sonuçların güvenilirliğine gölge düşürüyordu ) Şam ve Halep'te gösteriler düzenlendi.
1976 itibariyle muhalefetin bir kısmı silaha sarıldı. Müslüman Kardeşler hareketinden ayrılan Mücahidin adlı örgüt, pek çok yetkiliye yönelik suikastlara yöneldi.
10 Mart 1980 tarihinde, "Cisr Eş Sugur" olarak adlandırılan katliam gerçekleşti.
Bazı kaynaklara göre şehir havan topu ateşine tutuldu, 97 kişi evlerinden çıkarıldı ve vurularak öldürüldü. 30 ev ise yerle bir edildi.
Cisr Eş Sugur katliamı ile aynı zamanda gerçekleştirilen Sarmadah ve Kinsafrah katliamlarında 40 vatandaş katledildi.
Birkaç ay sonra, 26 Haziran 1980'de Palmira Hapishanesi'nde bir katliam daha gerçekleştirildi ve 1000'e yakın Müslüman Kardeşler üyesi mahkûm hücrelerinde öldürüldü.
Pazar katliamında ise 42 vatandaş katledildi, 150 kişi de yaralandı. El Rakka katliamında ise onlarca vatandaş, bir ortaokulda tutsak edildi ve yakılarak öldürüldü.