10 maddede Edip Cansever hakkında her şey
Sonsuz bir düşünce gücüne sahip, İkinci Yeni'nin kuyumcu şairi, yalnızlığın ve imgenin insanı Edip Cansever'in şiirlerinde Orta Doğu ve Afrika'yı kendi kişisel intibaları, hatıra ve hayalleriyle bu coğrafyalar arasında imgesel bağlar kurarak ele aldığını biliyor muydunuz? Sizler için satırlarıyla ruhumuza dokunan Edip Cansever'in doğum yıl dönümünde hakkındaki tüm detayları derledik.
Giriş Tarihi: 28.05.2019
09:10
Güncelleme Tarihi: 08.08.2019
09:41
EDİP CANSEVER'İN İMGELERİNDE ORTA DOĞU
Edip Cansever de diğer şairler kadar yoğun ve ayrıntılı olmamakla birlikte şiirlerinde Orta Doğu ve Afrika'yı bazen bir imge bazen de bir bağdaştırma aracı olarak kullanır. Cansever, 1959 yılında yayımlanan Petrol adlı şiir kitabındaki "Tah Tah Tah" adlı şiirde askerlik ve askerlikle ilgili anılarına örtük bir biçimde yer verirken, yaşadığı bunalım ve sıkıntıyı anlatır. Şiirdeki özne, "ben zorlu bir askerim olaylar tankında" mısraıyla askerlik ve sıkıntılı ruh hali arasında bir ilişki kurar. Alışılmış ve sıradan askerlik ritüelleri bu bunalım ve sıkıntıyı daha da arttırır. Şiirin üçüncü biriminde doğrudan bu sıkıntının yansımasını görmek mümkündür:
Hadi gelelim mi, biz bizde savaş olanız Hadi gidelim mi, biz kapıdan girmek için biraz da Desene duralım mı, biz durmak olanız tah tah tah
Edip Cansever'in, "Nerde Antigone" isimli kitabında yer alan "Bedevi" şiirinde de develerin durmadan ve dinlenmeden süren yürüyüşleri ile sıkıntı hali sembolize edilmek istenmiştir. Bedeviler Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da yaşamlarını çölde geçiren göçebe bir topluluk olarak, sıradanlığın ve tek düze yaşamın içindedirler. Şair de kendi ruh haliyle Bedeviler arasında bir eşitlik ve benzerlik ilgisi kurmuştur.
SON AKIMLARIN PEŞİNDEN KOŞAN ŞAİR
Cansever kendi yaşantılarını anlatmaktan ziyade, 'başkalarını izleyen', daima yeni görmeye çalışan, bunun için de durmadan son akımların peşinde koşan bir şairdi. Yerçekimli Karanfil adlı kitabında parçaların çoğunda, her mısrada bir tuhaflık yapma ve orijinal görünme merakı, şaire bütünlüğü kaybettiriyor.
Düşüncenin şiirini bulmak, başka bir deyişle, şiirde düşünceyi gizlemek yerine, onu açığa çıkarıp estetik hazza bu yoldan ulaşmayı denemek, Edip Cansever'in bütün yaşamı boyunca önemsediği tutumlardan biridir. Güzelliğin düşündürücü olduğunu savunan Cansever, şizofrenik dilden ve bilinçdışının diğer olanaklarından yararlanması bir yana, şiirde "düşünsel-ussal bir ölçü" aramış, birçok yazısında bunun gerekliliğini vurgular.
BİLİNÇALTINI KUSURSUZCA İŞLEDİ
Bireyin psikolojik yapısını şiirlerinin karakteristik özelliklerine yansıtan Cansever , "Umutsuzlar Parkı", "Otel", "Mendilimde Kan Sesleri", "Ben Ruhi Bey Nasılım", "Manastırlı Hilmi Bey‟e Mektup(lar)", "Cemal‟in İç Konuşmaları", "Seniha‟nın Günlüğünden" ve "Ester‟in Söyledikleri" isimli eserlerinde bu özelliğini kullandı.
FAZLA ŞİİRDEN ÖLDÜ EDİP CANSEVER
Hayatını imge dünyasında ve dizelerin içinde yaşayan Edip Cansever, 28 Mayıs 1986 tarihinde İstanbul'da yaşamını yitiriyor. Bize de Edip Cansever'in ardından bu dizeler kalıyor. Edip Cansever için belki de söylenebilecek en güzel dizeyi Cemal Süreya söylüyor:
"Yeşil ipek gömleğinin yakası Büyük zamana düşer Her şeyin fazlası zararlıdır ya Fazla şiirden öldü Edip Cansever."