10 soruda modern Rus edebiyatının kurucusu Aleksandr Puşkin
Modern Rus edebiyatının kurucusu sayılan Puşkin, 1800'lerde yaşamış dünya edebiyatının da önemli bir ismiydi. Yaşamı da edebi yönü kadar dikkat çekici olan yazarın bugün ölüm yıldönümü. Peki, çağları aşıp günümüzde hala ilgi ve sevgiyle okunan eserlerin sahibi Puşkin'in hayatı ve şiirlerdi nasıldır? Sürgün edilişi, edebi yönü, sevdiği kadın uğruna yaşadığı düello ve ölümü hakkında her şey 10 soruda Puşkin ile sizlerle…
Giriş Tarihi: 10.02.2020
09:16
Güncelleme Tarihi: 10.02.2020
09:21
Puşkin, on iki yaşına geldiğinde, aristokrat aile çocuklarına yönetime hazırlamak için Rus Çarı I. Aleksandır'ın Tsarskoye Selo'da (Çar'ın yazlık köyü) açtırdığı okula yazdırıldı ve bu okuldaki altı öğrenim yılı boyunca, tıpkı okulun diğer öğrencileri gibi, Petersburg'a gitme izni verilmeden dış dünyadan kopuk bir şekilde eğitim gördü.
Şairlik yeteneğiyle arkadaşları arasında sivrildi. İlk şiiri "Şair Dost'a" (1814) Nikolay Karamzin'in Avrupa Habercisi dergisinde yayımlandı. Puşkin'in lise yıllarında yazdığı şiirlerinde gerçekçilik eğilimi açıkça göze çarpmaktadır. O dönem şiirinde kullanılmayan kaba ve gündelik sözcükleri kullandığı şiirleriyle Gavrila Derjavin'in dikkatini çekmeyi başardı.
Artık ünlü bir şair sayılmaya başlayan Puşkin, Çar Köyü Lisesi'ndeki eğitimini 1817'de tamamladıktan sonra Petersburg'a giderek Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmaya başladı. Bu arada birçoğu yasaklanan özgürlükçü şiirleri ve taşlamaları, bu sıralarda halk arasında yayılmıştır. Rus edebiyatında ilk kez, şiir halk tarafından hayranlıkla karşılanmıştı.
Puşkin, bu sırada Rus Çarı I. Aleksandr tarafından Kafkasya'ya tayin edildi ve burada ünlü Kafkas Esiri ve Bahçesaray adlı destanlarını yazdı. Gerçeği olduğu gibi aktarmayı tercih eden Puşkin'in eserlerinde ne klasik şiirin kuralcılığı, ne de Romantizm'in etkileri belirgin bir şekilde öne çıkıyordu.
3.Neden sürgün edildi ve sürgünde hangi eserlerini yazdı?
Puşkin, önce Kafkasya'ya, sonra Moldova'ya sürüldü. Rusya'daki askeri yönetime karşı kaleme aldığı isyankar şiirlerinden dolayı dört yıl süreyle başkente girmesi yasaklanan Puşkin, ailenin sahip olduğu Mihaylovskoye köyünde yaşamak zorunda bırakıldı. Hükûmet tarafından oğlunu gözetim altında tutmakla görevlendirilen babası da görevini yerine getirmişti.
Kafkasya'nın doğası genç şair üzerinde yeni dönem şiirlerini de belirleyen derin etkiler bıraktı. Yirmi dört yaşındaki Puşkin, bu sürgün döneminde, yedi yıl sonra tamamlayacağı Yevgeniy Onegin adlı romanını yazmaya başladı. Çingeneler , Peygamber ve Boris Godunov adlı önemli eserlerini de yine bu sürgün yıllarında yazdı.
4.Rus Çarı Nikolay’ın Puşkin’e sunduğu koşul neydi?
Sürgün dönemini Rus Çarı I. Nikolay'ın, Aleksandr'ı Moskova'ya çağrısı bitirdi.Puşkin, yeniden özgür olabilecekti ama bu sefer de kalemi denetlenecekti. Bundan sonra Aleksandr'ın kaleminden çıkan her sözcük Çar'ın sansüründen geçecekti.
Bu durum giderek Aleksandr'ın yaşam koşullarını oluşturuyordu. Özellikle aşk maceraları ve polis baskınları hayatının vazgeçilmez parçaları haline gelmişti.
5.Puşkin’in Osmanlı topraklarını anlattığı eseri hangisidir?
Bir baloda yüksek rütbeli ve emekli bir memurun kızı olan Natalya Gonçarova ile karşılaşan Puşkin, bu genç kıza aşık oldu. Puşkin, Natalya'ya evlenme teklif etti; Natalya ise şairin evlenme teklifini cevapsız bıraktı. Puşkin, bu durum karşısında umutsuzluğa kapılmış ve Moskova'dan uzaklaşmak istemişti. Bu nedenle, 1829'da, bir gözlemci olarak Rus ordusuna katıldı. ve Osmanlı topraklarına geldi. Sonradan yazdığı "Erzurum Yolculuğu" adlı eserinde seyâhat izlenimlerini anlatan Puşkin'in, daha başka birçok eserinde de Erzurum'dan aldığı esinlerin izlerini bulmak mümkündür.
6.Hangi ünlü edebiyatçı ile yakından dosttu?
Kendisine uygulanan baskılar ve evliliğine dair umutsuz düşünceler bitmek tükenmek bilmezken Puşkin'in hayatında çok önemli bir olay gerçekleşmişti. İşte bu süreci yaşarken başına gelen en güzel şey Gogol ile tanışmaları ve sonrasında aralarında büyüyen arkadaşlıkları oldu. Öyle ki, bu güne kadar ulaşan bir söylentiye göre, Gogol'a ünlü "Ölü Canlar" romanını yazma fikrini Aleksandr Puşkin vermişti.