Abdurrahim Karakoç'un bestelenen şiirleri
"Şiire nasıl başladınız?" sorusuna "Besmeleyle" cevabını veren Abdurrahim Karakoç, Anadolu insanının karşılaştığı zorlukları ve çektiği sıkıntıları dile getirdi. Mihriban eseriyle toplumun her kesimi tarafından tanınan Karakoç'un 100'e yakın şiiri bestelenerek geniş kitlelere ulaştı.
Giriş Tarihi: 07.06.2020
15:41
Güncelleme Tarihi: 07.06.2022
14:28
📌 SEVGİ YETMİYOR
Boş yere yorulma gönül Sevgi yetmiyor, yetmiyor. Bülbül sevse de kurur gül Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
Sebepler var ağır basar Seneler arayı keser Sevilenler çabuk küser Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
Önü bahar, sonu hazan Meyvesi ya şüphe, ya zan "Yeter" desek bile bazen Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
Eğlence, düğün, toy gerek Maddeden yüklü pay gerek Daha bir sürü şey gerek Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
"Aşk" diyoruz, hani nedir? Boyu nedir, eni nedir? Denenmiş kaç bin senedir Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
Maddeleşir mânâ bile Unutulur ana bile "Can" dediğin cana bile Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
📌 SENİ ARADIM
Omuzumda sevda yükü Yollarda seni aradım Beste beste, türkü türkü Tellerde seni aradım Girdim yeşilden sarıya Sordum ölüye diriye Çiçeği verdim arıya Ballarda seni aradım Aşk yalımı girdi cana Gönlüm döndü gülistana Gece gündüz yana yana Küllerde seni aradım Yorulup demedim yeter Hasretin gözümde tüter Kerem'den, Mecnun'dan beter Çöllerde seni aradım Bahçem çiçek bağım gazel Birleşir ebedle ezel Ayırmadım çirkin, güzel Kullarda seni aradim Ulaşmak icin rahmete Katlandım binbir zahmete Karışıp söze sohbete Dillerde seni aradım
📌 AYNALARIN ÖTESİ
Her ne kusur varsa, geçen zamanda; Suçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr. Mecnunlar Mevlâ'yı bulursa canda, El olur Leyla'lar elâ gözlü yâr.
Güzel açar güzelliğin sergisin Gün ağartır kara saçın örgüsün Muhabbet faslında ölüm türküsün Kim söyler, kim çalar elâ gözlü yâr.
Eştikçe iş çıkar işin içinde; Gençliği hasret yer sevda göçünde. Bilmez misin, dört mevsimin üçünde Kar olur yaylalar, elâ gözlü yâr.
Alı al, yeşili yeşilde ara; Ahirete gider kalpteki yara Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara, Dökülen ayvalar elâ gözlü yâr.
Vakit dolar, nakit biter kasanda Sevgi bir kitaptır gönül masanda; Okusan da olur, okumasan da... Kapanır sayfalar elâ gözlü yâr.
🔍 Abdurrahim Karakoç'un Mihriban şiirinin "gerçek" öyküsünü okumak için tıklayın
📌 AYIP
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir, İki gözüm pınar oldu gel gayrı. Elim değse akan sular tutuşur İçim dışım yanar oldu gel gayrı. Ayların sırtında yıllar taşındı, Sanma ki garibi eller düşündü. Bebekler evlendi,yollar aşındı Kozalaklar çınar oldu gel gayrı. Hesap et sen,gurbet ile Otuz ay tutuldu kolay mı dile? Hapisler,sürgünler,esirler bile Sılasına döner oldu gel gayrı. Gönlüm sende,gözüm yollarda durdu, Saat isyan etti,takvim kudurdu. Hasret hançerini bağrıma vurdu yüreciğim kanar oldu gel gayrı. Emeği boşadır yuvasız kuşun... Nerdeyse toprağa değecek başın. Beni düşünmezsen kendini düşün Herkes seni kınar oldu gel gayrı.
📌 GARİBİN GARİP TÜRKÜSÜ
Sılada sılasız kaldım; Suyum garip, aşım garip. Ben kendime gurbet oldum; İçim garip, dışım garip.
Bayram diye insem düze, Düşman olur astar yüze. Kattım geceyi gündüze; Uykum garip, düşüm garip.
Temmuzda üşür gezerim, Zemheride akar terim; Dört mevsimde derbederim... Yazım garip, kışım garip.
Felek bir gün rahat koymaz; Çağırsam kaderim duymaz Ayağım aklıma uymaz... Gövdem garip, başım garip.
Parasız kesem suç olur. Acıkıp yesem suç olur. Sözüm var, desem suç olur. Dilim garip, dişim garip.
Ben bu devre nerden geldim.. Kırk parçayı bire böldüm. Bugün doğdum, dünden öldüm.. Vaktim garip, yaşım garip.
Koştum hakikat ardına, Yandım ayrılık derdine, Git, bak, ölüler yurduna; Kabrim garip, taşım garip.