Alev Alatlı'nın Hollywood algısı
Zamanla bir endüstri haline dönüşen Hollywood, içerikleri ile bugün tüm dünyayı etkisi altına almış bir kitle imha silahıdır. Lakin bu süreç bir günde oluşmaz. Ülkemizin önde gelen düşünürlerinden Alev Alatlı, kaleme aldığı "Suç Ortağı Hollywood & Kaan'ın Kitabı" eserinde Hollywood endüstrisinin hangi şartlarda ortaya çıktığından başlayarak geniş bir bakış açısıyla meseleyi derinlemesine ele alır. Gelin, "Hristiyan Apolojetiği'nin yerini Amerikan 'Cinema Industry'sinin aldığını düşünürüm." diyen Alatlı'nın düşüncelerine yakından bakalım.
Giriş Tarihi: 04.03.2022
13:02
Güncelleme Tarihi: 19.05.2022
12:40
◼ Ülkemizin yetiştirdiği kıymetli düşünürlerden olan Alev Alatlı, Hollywood ve sinema endüstirisi üzerine ciddi şekilde düşünen ve ortaya eser koyabilen bir isimdir. Turkuvaz Kitap'tan yayınlanan "Suç Ortağı Hollywood & Kaan'ın Kitabı" başlıklı eserinde Hollywood tarihi ve alt metnine yoğunlaşan Alatlı, daha önce duyulmamış çıkarımları ile büyük bir kültür hizmeti gerçekleştirir. Eserde, Hollywood'un kafa kağıdını çıkaran Alatlı, meseleye daha önce bakılmamış bir zaviyeden bakar. İncil'in sinema üzerindeki etkisinden meselelerin iç yüzüne bakmaya çalışan yazar, nihayetinde Hollywood'un bir Amerikan inanç ve kültür misyoneri olduğunu ortaya koyar.
Alev Alatlı kimdir?
1944 doğumlu yazar ve kültür araştırmacısı. Alatlı, kültür emperyalizmi ve dünya kültür meseleleri gibi ilgilisinin çok az olduğu alanlarda yazmış olduğu eserleri ve ortaya koyduğu özgün düşünceleri ile tebarüz etmiş bir düşünce işçisidir.
Bir düşünce işçisi: Alev Alatlı kimdir?
"Dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer husus, "sinema filmi" dediğimiz türün, Amerikan İngilizcesindeki karşılığının "moving pictures" veya kısaca "pictures" olmasıdır, yani "hareket eden resimler" veya kısaca "resimler". "A Picture is worth a thousand words" derler, bizim de Türkçesini sıkça kullandığımız bu deyiş, Norveçli ünlü oyun yazarı Henrik İbsen'e atfedilen bir iddia. Sıradan bir sinema filminin dakikada 1440 kareden oluştuğunu düşünün. Ortalama 90 dakikalık bir filmde tahmini kare sayısı 129 bindir. Şimdi varın hesap edin, ortalama bir film kaç milyon sözcüğe bedeldir."
Alev Alatlı
◼ Herhangi bir Hollywood filminde gördükleriniz sadece estetik bir zevk, sinematografik ifadeler ile açıklanmaz. Yapımlar, bir mühendislik sonucu ortaya çıkar. Filmlerin kurgusu masumane değil aksine kasıtlı ve planlıdır. Yapımlar seyir zevki düşünülerek de oluşturulmaz. İçerisine yerleştirilen ögeler tek tek özenle seçilir. Amerikan sineması kendisine film yerine "hareket eden resim" demeyi tercih eder. Çünkü Hollywood kendisini tiyatroya yakınlaştıracak eylemlerden uzak durur.
Batı tam olarak ne demek? Öğrenmek için tıklayın
"Hansel and Gratel de insanları fırında pişiren cadı, Jack and the Beanstalk'ta çocuğu yiyen dev, Kırmızı Şapkalı Kız'da anneanneyi yutan kötü kurt. Kül Kedisi'nde hain üvey ana. Gökkuşağı ile renklendirilmiş Kemalettin Tuğcu hikâyeleri, ama onunkiler gibi damardan değil bunlar. Sinsi. Çocuklar üzerindeki etkilerini ispatlayan onca araştırma varken, niye?"
Alev Alatlı
◼ Animasyon filmleri, bilhassa Disney yapımı olanlar çocuklar için zararsız gözükse de şiddet ve gerilim sahneleri ile doludur. Filmlerin birkaç yerinde mutlaka karanlık ve muğlak sahneler bulunur. Filmin içinde hava günlük gülistanlık iken hava bir anda kararır, ortalığı bir kasvet kaplar. Aynı zamanda bu yapımlar çocukların erken dönemden itibaren göz ve gönül ferahlığını da ortadan kaldırır.
Çocuk eğitimi tarih boyunca nasıl şekillendi? Öğrenmek için tıklayın
"İspanyol Savaşı, Amerika'ya "ne daha fazla toprak, ne yeni pazarlar, ne de taze müttefikler kazandırır" ama Amerika Birleşik Devletleri'ni "özgür dünyanın hayırhah hamisi, Amerikalıları "masum bir kültürün cömert çocukları" olduklarına inandıran süreci başlatır."
Alev Alatlı
◼ 1898 yapımı "The Freedom of Cuba" ile bir propaganda makinesine dönüşen Amerikan sineması bugün hala bu misyonunu geniş çapta sürdürür. Küba'nın özgürlüğünü ele alan bu film aslında Amerika'nın İspanya'yı Amerika kıtasından çıkarmak için kullandığı bir araçtır. O günden itibaren Hollywood, Amerikan demokrasi treninin duracağı istasyonları yıllar evvelinden izleyici ile buluşturan büyük bir platform halini alır.
Sömürgecilik: Topraklara değil zihinlere pranga
"Hristiyan Apolojetiği'nin yerini Amerikan 'Cinema Industry'sinin aldığını düşünürüm. Amerikan inançlarını savunan, Amerikan yaşam biçimini akılcı temellerle açıklamaya çalışan, kendi inançlarını dünyanın geri kalanına dayatan Hollywood müesses nizamı, kapitalizm, yayılmacılık, yaşam biçimi, kültür emperyalizmi gibi olgulara yönelen itirazlara uygun açıklamalar getirmeye, sosyalizm gibi, İslam gibi dünya görüşlerinin aksayan yanlarını ortaya dökmeye çabalar. Hal buyken 'sanat hayattan esinlenir, hayatı doğrudan ya da sembolik düzeyde taklit eder ya da etmelidir' diyorsak, Amerikan sinemasına sanat demek olası değildir. Amerika'da hayat Hollywood tarafından biçimlendirilmekte olup, şedit, trajik, grotesk, kaba gülünçlüklerden tuhaf ve olmayacak şakalardan yararlanan, bağdaşmaz durumları birleştiren, gülünç ve abartılı üslupta zengin manzaralar sunarak akıp gider. Bu bağlamda ABD her telden çalan bir 'sanat reprodüksiyonu'dur adeta…"
Alev Alatlı
◼ Kilise merkezli dini düşüncenin yıkılması ile ortaya agnostik ve anglikan gibi pek çok düşünce akımı çıkar. Bu akımlar zamanla kendilerini ifade edecek ve yayılacak zeminler ararlar. Amerika merkezli din anlayışı da milli ve ulusal bir yapıyı temsil eder. Alatlı'nın "Hıristiyan Apolojetiğ i" olarak tanımladığı bu anlayış artık kendisini "Sinema Endüstirisi " üzerinden ifade eder. 19. yüzyılda kendi içerisindeki birliği sağlayarak ekonomik bir refaha kavuşan Amerikan toplumunun 20. yüzyılda dünyaya ihrac ettiği yegane şey, demokrasi adı altında sinema endüstirisi üzerinden "Hıristiyan Apolojetiğ i"dir.
◼ Sanat, meselelere güzel bakabilmek ile alakalıdır. Amerika, sanatsal meseleleri de bir endüstri, para kazanma ve kitleleri kontrol altında tutma yöntemi olarak görür. Bu sebeple Hollywood, bir sanat eseri üretemez. Ancak hızlı tüketime uygun, zihinleri bulandıran yapımlar ortaya koyar. Bu sebeple Batı, Müslümanların temiz bakışına muhtaçtır.
Kurtuluş, okumak. Nefes almadan, günde 3 saat 5 saat okumak