Ali Emiri'nin Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası
Ali Emiri Efendi; hayatı boyunca topladığı kitapları Millet Kütüphanesi adıyla kurduğu kütüphaneye bağışlayan, Divanu Lugati't-Türk'ü ilim alemine kazandıran ve yayınladığı eserleriyle edebi hayatımıza hizmet eden çok yönlü bir şahsiyetti. Yayınladığı dergilerle edebiyat, tarih ve kültür hayatımıza katkılarda bulunmuştu. Onun çıkardığı, birbirinin devamı niteliğinde olan "Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası" 20. yüzyıl edebiyatımızın çehresini yansıtmaktaydı. İşte Ali Emiri'nin bir son ve başlangıca ışık tutan Tarih ve Edebiyat Mecmuası...
Giriş Tarihi: 04.05.2020
15:36
Güncelleme Tarihi: 04.05.2020
15:42
NAZİRE MECMUALARINI ANDIRAN MECMUA
Ali Emîrî Efendi gibi Diyarbekir doğumlu şairlerin (meselâ Said Paşa, Nusretî, Kâmî, Lebîb-i Âmidî, Süleyman Nazif, Faik Âli) manzumelerine de yer verilen dergi, bir nazîre mecmuasını andırmaktaydı. Bir şair padişahın, Fuzûlî, Nâilî-i Kadîm, Nedîm, Şeyh Galib, Nâmık Kemal, Muallim Nâci gibi eski şairlerin veya Reşid Âkif Paşa, Adanalı Ziyâ, Fâik Mehmed Memduh Paşa gibi o sıralarda divan edebiyatı geleneğini devam ettiren şairler için nazîreler yahut Ali Emîrî'nin yazdığı manzumelerden sonra ona yazılmış nazîreler sıralanmaktaydı.
EDEBİ BİR OKUL GÖREVİNİ ÜSTLENEN DERGİ
Ali Emiri hem etrafında hem de dergi çevresinde edebi bir okul oluşturmuştu. Ali Emiri'nin Divanyolu çevresindeki bir kıraathanede dostlarıyla birlikte edebi sohbetlerde bulunduğu bilinir. Sohbet meclisindeki Muhyittin Raif, Hulki, Radi , Seyfettin ve Kürkçüzade Osman gibi şairler, bazen şiirlerini dergiye göndererek yayımlatmışlardı. Bu şiirlerin bir kısmı Ali Emiri'ye nazire ve tahmis tarzındaydı. Ali Emiri, bu şairlerin şiirlerini yayınlarken onlardan övgüyle bahsetmiş, bazen onlara nazire de yazmıştı.
Dergide Cemal Nâbedîd, Yaşar Şâdî, Dârüşşafaka edebiyat öğretmeni Muhyiddin Raif (Yengin) gibi o sırada şiirleriyle epey şöhret bulmuş isimler yanında şiire yeni başlayan Muhyî, Kayserili Mevlevîşeyhizâde Mehmed Şemseddin, Giritli İsmâil Nazmi Efendi, Vefa Sultânîsi öğrencilerinden Ra'dî (Kemal Edip Kürkçüoğlu), Hulkî, Seyfî ve Mahmud Muzaffer gibi nazîre geleneğine teşvik edilen gençler de bulunmaktaydı. Ali Emîrî'nin bu gelenekçi tavrı Ömer Seyfeddin tarafından "tahmisçilik", Fuad Köprülü tarafından "nazîrecilik" diye adlandırılıp artık ölmüş bulunan divan edebiyatı geleneğinin artakalanı olarak değerlendirilmişti.(Polat, Külliyyâtına Girmemiş Yazılarıyla Ömer Seyfeddin, s. 135-136).
DERGİDE KÖPRÜLÜYE YAPILAN TENKİTLER
Dergide Fuat Köprülü'ye sıklıkla tenkitler yapılmıştı. Ali Emîrî Efendi'nin sürekli dile getirdiği bir iddia, Mehmed Fuad Bey'in Köprülüzâde değil Kıblelizâde sülâlesine mensup olduğuydu . Ayrıca gerek Ali Emîrî Efendi gerekse çevresinde yer alan diğer yazarlar her sayıda Fuad Bey'in eserlerini tenkit etmişlerdi. Köprülü'nün Şehâbeddin Süleyman'la birlikte imza attığı, fakat pek de rolünün bulunmadığı kendi ifadesiyle sabit olan (Köprülü, sy. 44 [1918], s. 347; DİA, XXVIII, 482) Yeni Osmanlı Târîh-i Edebiyyâtı sadece Köprülü'nün eseri sayılarak bazı yanlışlar uzun uzadıya sıralanmıştı.
Köprülü'nün yine Şehâbeddin Süleyman'la beraber yayımladığı Ma'lûmât-ı Edebiyye de sadece Köprülü'ye aitmiş gibi tenkide uğramış, konuların çoğunun Le sens de l'art ve L'introduction à l'esthétique adlı kitaplardan kötü biçimde tercüme edildiği ileri sürülmüştü. ("Mektup", sy. 10, 31 Kânunuevvel 1334, s. 179-183) . Yine Mehmed Fuad Bey'in Selîm-i Sâlis ve Napolyon adlı çevirileri için de aynı şeyler söylenmişti. ("Üstâd-ı muhterem Ali Emîrî Efendi Hazretlerine", sy. 14, 30 Nisan 1335, s. 282-286; sy. 15, 31 Mayıs 1335, s. 313-318).