"Anadolu'nun Hayyam'ı" Azmizade Haleti
"Anadolu Hayyam'ı" olarak tanınan Azmizade Mustafa Haleti, edebiyatımızda rubaileriyle ün saldı. Yalnızca bir şair değil, aynı zamanda genç yaşında Süleymaniye Müderrisliği'ne kadar yükselmiş bir eğitimci ve kadıydı. Bulunduğu devlet görevlerinde pek çok talihsizlikler yaşayan Haleti, Divanı'nda yer alan şiirlerine de aksettirdiği üzere zorlu bir yaşam sürdü. Peki, Kınalızâde Ali Efendi'nin tezkiresinde "Onun kadar çok okuyan, araştıran bir âlim daha olmadığını" söylediği Azmizade Haleti kimdir? Ortaya koyduğu hangi eserlerle edebiyatımıza katkılarda bulunmuştur? İşte şiirlerinden örneklerle Azmizade'nin hayatına ve edebi yönüne dair detaylar…
Giriş Tarihi: 14.07.2020
08:47
Güncelleme Tarihi: 14.07.2021
13:12
AZLEDİLMELERLE GEÇEN BİR ÖMÜR
Ünlü şairin kadılıktan ne yazık ki yüzü gülmedi. Azledildikten sonra iki yıl açıkta kalan Hâletî, 1606'da Bursa kadılığına getirildi. Bursa'nın, Kalenderoğlu tarafından kuşatılarak yağma edilmesinden sonra şehirden ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Bir süre sonra ise yine azledildi.
Bir müddet Ahyolu arpalığı ile geçindi. 1611'de tayin edildiği Edirne kadılığında da dört ay kalabildi ve buradan Şam'a gönderildi.
Divan edebiyatının harflerle kurulan kelime oyunları
Yine aynı kaderi yaşayan Haleti, iki yıl sonra Şam'dan da azledilerek İstanbul'a döndü.
Yahyâ Efendinin yerine 1613'te İstanbul kadılığına getirildi, fakat iki ay kadar kaldığı bu görevden de uzaklaştırıldı. Dört yıl boşta bekledi, Sultan II. Osman'ın tahta geçmesi üzerine sunduğu bir "arz-ı hâl" mesnevisiyle 1618'de Mısır kadılığına tayin edildi ancak 1619'da yine azledildi. 1623 yılında Sultan IV. Murad'ın cülûsunda Anadolu kazaskeri oldu. Bir yıl sonra kendisine Rusçuk arpalığı verilerek bu görevden de alındı. 1627'de Rumeli kazaskerliğine getirildi ve 1629'da emekliye ayrıldı. Böylece azledilmelerle dolu olan devlet görevleri tamamen sona erdi. 30 Mart 1631 vefat etti; İstanbul Sofular'da oturduğu evin karşısına yaptırdığı mektebin bahçesine defnedildi.
Sosyal hayatın divan şiirine yansıdığı beyitler
NASIL BİR KARAKTERE SAHİPTİ?
Azmîzâde kaynakların bildirdiğine göre dürüst, âdil, iyilik sever, hoşsohbet ve çok cömert bir insandı. Kâtib Çelebi, Osmanlı tarihinde Kınalızâde Ali Efendi ile Azmîzâde kadar çok okuyan, araştıran bir âlim daha olmadığını belirtir. Talebesi olan Atâî, öldüğünde kenarlarına tashih notları konmuş ve ayrıca çeşitli notlar kaydedilmiş 4000 kadar kitabı çıktığını yazmaktadır.
Haleti, zekâsı, yeteneği ve gayretiyle yirmi bir yaşında tahsilini tamamlayarak müderris olmuş, dokuz on yıl içinde tedris hayatının en üst derecesi olan Süleymaniye müderrisliğine yükselmişti. Bununla birlikte Rumeli kazaskerliği makamına kadar eriştiği halde bu meslekte başarılı olduğu söylenemez.
Fıkıh alimi şair Nevizade Atai
BİLGİSİ VE YETENEĞİ ÖLÇÜSÜNDE HAK ETTİĞİ İLGİYİ GÖREMEDİ
Tayin edildiği kadılıklarda bir iki yıldan fazla duramamış, sık sık vilâyet değiştirmiş veya boşta beklemişti. Meslek hayatındaki bu başarısızlığı, onun zamanla karamsar bir psikoloji içine düşmesine yol açtı. Yine Atâî'nin belirttiğine göre Azmîzâde, bilgisi ve yeteneği ölçüsünde hak ettiği ilgiyi göremeyip bir kenara itildiği kanaatindedir. Atâî, Şakâyık Zeyli'nde onun hakkında şu sözleri söyler:
"Doğru, çalışkan, ilme ve kültüre son derece düşkün, geniş bilgili, cömert, iyi niyetli, sözü, sohbeti dinlenir bir zât idi ."
AZMİZADE HALETİ'NİN EDEBİ YÖNÜ
Şiire de çok erken yaşta başlayan Haleti, kısa zamanda yazdıklarıyla büyük bir üne kavuştu.1597-98 yılında tezkiresini yazan Beyânî, onun genç yaşına rağmen olgun bir kişi olduğunu ve babası gibi şiirleriyle tanındığını kaydetmektedir. 1602'de tayin edildiği Şam kadılığında kendisini tanıyan Bağdatlı Rûhî de bir kıtasında onun güzel şiirleriyle gönüllerde yer tuttuğunu ifade etmiştir. Nitekim, bir şairin çağdaşı diğer bir şairi övmesi, edebi yönlerine dair okuyucuya engin bilgiler sunar.
Bağdatlı Ruhi kimdir?
Özel ve mesleki hayatında karşılaştığı acılı hâdiseler ve hayâl kırıklıkları Divan'ındaki rubailere ve diğer şiirlerine yansımıştır. Şiirlerinde de yaşadığı hayattan, değerinin bilinmediğinden ve haksızlıklara uğradığından sık sık şikayet ettiği görülmektedir.