Anı türünün ilk örneği: Babürname
Türk tarihinde mühim rol oynamış bir devlet adamı olmanın yanında aynı zamanda Çağatay Türkçesiyle nazım ve nesir sahasında da muhteşem eserler veren Babür Şah, Türk edebiyat tarihinin unutulmaz ediplerinden birisidir. Bâbür'ün oldukça hareketli geçen bir hayatın içinde kaleme aldığı Bâbürnâme, edebiyat tarihimizin en kayda değer eserleri arasında yer alır. Tarihi bilgilerin yanında hem şehirler hem de önemli kültür ve devlet adamları hakkında yazılmış çok önemli bir kaynak olan Babürname ile ilgili bilgileri siz Fikriyat okurları için derledik.
Giriş Tarihi: 13.01.2020
16:34
Güncelleme Tarihi: 13.01.2020
17:23
Üçüncü bölümde ise 1525'ten başlayarak 1529 Eylülüne kadar art arda kazanılan zaferlerle Bâbür'ün Hindistan-Türk İmparatorluğu'nu kurduğu Hindistan devresini anlatır. Hayat çerçevesini Hint ülkesi teşkil etmesi sebebiyle, bura hakkında geniş bilgilere yer verir Babür. Örneğin; Bâbür, Hindistan iklimi karşısında hayret ve şaşkınlığını gizlememektedir: "Hindistan'da bulunduğumuz bu birkaç sene içinde, icar ve buzdan hiçbir eser ve alâmet görülmedi" cümlesinin yanında Kabil'in sert ve soğuk iklimine alışkın padişahın Hindistan'ın farklı iklimine alışması bir hayli zor olmuştur: "Hindistan birinci, ikinci ve üçüncü iklimdendir. Dördüncü iklim, Hindistan'da yoktur. Garip bir memlekettir. Bizim vilayetlere nisbetle, başka bir âlemdir. Dağ ve suyu, cengel ve ovası, toprağı ve vilayeti, hayvan ve nebatları, ahalisi ve dili, yağmuru ve rüzgarı, hepsi tamamen başkadır" diyerek bu durumu ifade eder.
Babür’ün bütün samimiyetiyle yazdığı hatıratı
Babür hatıratını yazarken hayatındaki aleladeliklere bile değinerek, açık yüreklilik ve samimiyetle eserinde her şeyi anlatmıştır. Okuyucu Babür'ün eserini okurken karşısında bir hükümdardan ziyade başından geçenleri samimiyetle anlatan bir yazarı bulur. Ömer Faruk Akün, söz konusu yazısında, Babür'ün eserindeki samimiyeti, "Konuşur gibi rahat ifadesindeki sadelik ve tabiiliğin yarattığı hususi güzellik, süse ve gereksiz kelime oyunlarına kaçmadan söylemek istediğini en az kelime ile canlandırmasını bilen yalın ifade kudreti, Bâbürnâme'yi sevimli ve okuyucuya yakın kılan meziyetlerinden biridir." cümleleriyle ifade etmiştir.
Babürname’nin kültür ve edebiyatımız açısından önemi nedir?
Eser, Türk edebiyatının ilk hatırat türleri arasında yer alması, devrin hükümdarları ve edebiyatçıları hakkında geniş bilgelere yer verilmesi bakımından oldukça kıymetlidir. Fernand GRENARD, Babür isimli eserinde, "Bâbur, hâtıralarında, bize bir edebî ve artistik portreler galerisi sunar ki, tarih ve muasır medeniyet için mühim bir dökümandır." çıkarımında bulunur.
Babür, Çağatay sahasının ünlü edebiyatçılarından biri olan Ali Şir Nevayi eserine konu edinmiştir.
"Mihnette insan insanı hatırlamazmış, gurbette insan gönlünü şâd etmezmiş; bu gurbette gönlüm hiç şâd olmadı, gurbette insan elbette sevinmezmiş."
Babür’ün gözünden Ali Şir Nevayi
Edebiyat tarihimizin en büyük şahsiyetlerinden Ali Şîr Nevâyî, daha hayattayken büyük bir şöhrete sahipti. Tesirleri, Osmanlı şairlerine kadar ulaşan Nevâyî, ortaya koyduğu eserler ile Çağatay edebiyatının kurucusu sayılmış ve bu sayede Çağatay Türkçesi "Nevâyî Dili" olarak adlandırılmıştır.
Ali Şir Nevayi, aynı zamanda Hüseyin Baykara ile beraber eğitim görmüş ve birlikte büyümüşlerdir. Onların bu birlikteliği Hüseyin Baykara'nın sultan olmasından sonra da devam etmiş ve meydana getirdikleri edebiyat mahfilleriyle hem Türk edebiyatına mühim hizmetlerde bulunmuşlar hem de bu sayede büyük bir şöhrete kavuşmuşlardır.
Babür, Çağatay Türkçesi'nin en önemli edebiyatçılarından olan Ali Şir Nevayi'nin hayatına ve eseri yönüne de ışık tutmuştur . Nevâyî hakkında verdiği bilgiler, onun hayatına önemli ölçüde ışık tutmakta ve aradan uzun asırlar geçmesine rağmen edebiyat tarihimiz açısından değerini korumaktadır. Ayrıca bunların onun çağdaşı bir yazar ve hükümdar olan Babür tarafından kaydedilmesi de bilgilerin sağlamlığı açısından oldukça önemlidir.
"Ali Şîr Bey emsâlsiz bir adamdı"
Babür'ün eserinde Ali Şir Nevayi'ye dair söyledikleri konuyu yeterince açıklar niteliktedir:
"Ali Şîr Bey emsâlsiz bir adamdı. Türk Dili ile o kadar şiir söylemiştir ki, kimse o kadar çok ve güzel söylememiştir. Altı mesnevî kitabı nazmetmiştir. Beşi Hamse'ye tanzîren, biri de Mantıkuttayr vezninde Lisanüttayr adındadır. Garâibüssıgar, Nevâdirüşşebâb, Bedâiülvasat ve Fevâidülkiber adında dört gazel divanı tertip etmiştir. Rubaîleri de vardır; fakat bu zikredilenlere nisbetle daha aşağı ve daha zayıftır. İnşalarını, Mevlâna Abdurrahman Câmî'yi taklit ederek, toplamıştır. Velhâsıl herkes ve her iş için bir makale yazmış ve onları toplamıştır. Bir de Mîzanülevzân adlı bir arûz risâlesi yazmışsa da, tenkit edilecek tarafı çoktur. Yirmi dört rubaî vezninden dört tanesinde yanılmıştır. Bâzı bahirlerin vezinlerinde de yanılmıştır ve bunlar arûz ile uğraşanlarca mâlûmdur. Farsça bir divan da tertip etmiştir. Farsça nazımda Fânî mahlasını kullanmıştır. Bâzı beyitleri fena değildir; fakat ekserisi zayıf ve değersizdir."