Anı türünün ilk örneği: Babürname
Türk tarihinde mühim rol oynamış bir devlet adamı olmanın yanında aynı zamanda Çağatay Türkçesiyle nazım ve nesir sahasında da muhteşem eserler veren Babür Şah, Türk edebiyat tarihinin unutulmaz ediplerinden birisidir. Bâbür'ün oldukça hareketli geçen bir hayatın içinde kaleme aldığı Bâbürnâme, edebiyat tarihimizin en kayda değer eserleri arasında yer alır. Tarihi bilgilerin yanında hem şehirler hem de önemli kültür ve devlet adamları hakkında yazılmış çok önemli bir kaynak olan Babürname ile ilgili bilgileri siz Fikriyat okurları için derledik.
Giriş Tarihi: 13.01.2020
16:34
Güncelleme Tarihi: 13.01.2020
17:23
Timur soyundan gelen Babür
Günümüzde Özbekistan sınırları içerisindeki Fergana'da doğan Babür' ün babası, Timur'un üçüncü oğlu Miran Şah'ın torunlarından Fergana valisi Ömer Şeyh Mirza, annesi ise Cengiz Han'ın torunlarından Yunus Han'ın kızı Kutluğ Nigâr Hanım'dır.
Babür 1497 yılında, büyük atası Timur'un başkenti olan Semerkant'ı ele geçirmeyi başardı. Fakat Özbeklerin Hanı Şeybânî'ye mağlup olmasının ardından 1501'de Semerkant'ı tekrar ele geçirse de 1503'te tekrar Özbeklere bırakmak zorunda kaldı. Timurlu hanedanından bölgede bir tek Babür kalmıştı. Timur'un mirasına sahip çıkmaya çalışan Babür, Özbek Hanı Şeybani Han karşısında sürekli mağlup olmasına rağmen ümidini kaybetmedi.
Timur'un Hindistan seferi ve Babür
Uğradığı mağlubiyetler sonrasında yanında birkaç kişiyle Pamir Dağları'na çekilerek bir Türk kadının evinde saklanan Babür, bu evde oturan kadının kardeşiyle taşınır. Kadının kardeşi Timur'la Hindistan'a sefere çıkan ihtiyar bir askerdir. Babür konukluğu süresince ihtiyar askerden Hindistan'ın zenginliğini, buraya ait efsaneleri, Hint'in eski tarihini her gece Babür'e anlatmıştır.
Bütün serüven Timur’un tarihini okumakla başladı
Bunlar neticesinde tarihe merak salan Babür, Timur'un tarihini bularak okumaya başlamıştır. Atasının tarihinden ve yaptıklarından çok etkilenen Babür için bu okumalar bir dönüm noktası olmuş ve Hindistan'ı ele geçirmeyi aklına koymuştur. Babür, Timur'un kitabını kendisine bir ülkü edinmiştir. Daha önce beş kez Hindistan'a sefer düzenlemiş olan Babür, altıncı seferinde Hindistan'ın en güçlü lideri Delhi Sultanı, İbrahim Ludî'yi mağlubiyete uğratarak Hindistan'da hakimiyetini başlamıştır.
Babür'ün kazandığı bu zafer, Hindistan'daki Timur hanedanının başlangıcı olarak kabul edilir.
Hindistan'ın çok büyük bir kısmına hükmeden Babür İmparatorluğu, 19. asrın ortalarında İngilizler tarafından yıkılmıştır.
"Sana kötülük edeni kadere ısmarla, çünkü kader senin intikam alıcı hizmetçindir.."
Babür’ün çok yönlü kişiliği
Bâbür, birçok Türk hükümdarı gibi sanatkâr bir kişiliğe sahiptir. Çok yönlü bir şahsiyet olan Babür, Divanı olan bir şair olmanın yanında Bâbürî denilen yazıyı icat eden bir hattattır.
"Ey yiğitler! Dünyaya gelen herkes ölecektir, kalan ebedi olan Allah'tır. Hayat meclisine giren herkes sonunda ecel kadehinden tadacaktır. Dirlik konağına varan herkes sonunda dünya denilen bu gam evinden geçecektir."
Aynı zamanda döneminin önemli hadiselerini, hayatını, yaptığı savaşları, tanıdığı sanatçıları ve devlet adamlarını Vekâyi veya Bâbürnâme denilen eserinde anlatan bir hatırat yazarıdır.
"Bir vilayete iki padişah, bir askere iki kumandan karışıklığa ve haraplığa sebep olur, perişanlığa yol açar. On derviş bir kilimde uyur, iki padişah bir iklime sığmaz."