Aşık Veysel'in hayatı hakkında bilinmeyenler
Bir nesil onun dizeleriyle sevmenin ve sevilmenin güzelliğini anladı. Bağlamasıyla türkülerini yediden yetmiş yediye herkese sevdirdi. Aşık Veysel, derdine sazını ortak eden, tüm zamanların en büyük ozanlarından biriydi. Kimi zaman doğaya kimi zaman insanlığa kimi zamansa hayata dair sitemlerini ince ince işledi. Hiçbir zaman kalbimizden ve hafızalarımızdan silinmeyecek büyük ozanımızı saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.
Giriş Tarihi: 20.03.2020
15:56
Güncelleme Tarihi: 25.10.2021
08:41
Eserleri pek çok sanatçı tarafından tekrar yorumlandı
Dünyaya gelmemde maksat ne idi: Bir sadık dost.
📌 Aşık Veysel'in eserleri pek çok sanatçı tarafından tekrar yorumlanırken, birçok yabancı sanatçının da dikkatini çekti. Son olarak, ABD'li elektro gitar virtüözü Joe Satriani, 2008'de çıkardığı albümde "Aşık Veysel" isimli, kendi bestelediği enstrümantal bir esere yer verdi.
Anadolu'nun yanık ozanı: Aşık Veysel
Halkla aydınlar arasında bir köprü kurdu
📌 Halkla aydınlar arasında bir köprü kurmuş bulunan Âşık Veysel'in şiirleri konu bakımından epeyce zengin bir çeşitlilik gösterir. Yunus'un etkisi altında kalarak söylediği şiirlerinde halk kültürünün mayasına karışan yönleriyle tasavvuftan izler bulunur. Aşk şiirlerindeki deyişleriyle bir yönden de Karacaoğlan'ın devamı gibidir.
📌 Şiirlerinde yer yer yöresinin ağız özellikleri de görülür. Sazı ve sesi zayıf olan Âşık Veysel, âşıklık geleneğinin hikâye anlatma, muamma asma ve çözme, atışmalarda bulunma gibi yönlerine uyamamış olsa bile çağının radyo, fabrika, tren, füze gibi yeniliklerine kucak açan şiirleriyle kendinden önceki âşıklardan ilerdedir. Âşık Veysel, bir yanı ile sürdürdüğü âşık şiiri geleneğini ve yaşadığı çağı şiirlerinde ustaca bir araya getirmiştir.
"Dost dost diye nicesine sarıldım Benim sadık yârim kara topraktır Beyhude dolandım boşa yoruldum Benim sadık yârim kara topraktır"
Kızının dilinden Aşık Veysel
📌 Âşık Veysel'in küçük kızı Hayriye Özer, ünlü halk ozanının hiç bilinmeyen yanlarını 2005 yılında şu sözlerle anlatmıştı:
"Babamı 25 yaşındayken Esma adlı köyün çok güzel kızlarından biriyle evlendirmişler. Ondan bir çocuğu olmuş, ama anasının memesi ağzına tıkanıp ölmüş. Derken Esma Hanım, evdeki yanaşmayla babamı bir başına bırakıp kaçmış. Babam, Esma'nın kaçacağını anlamış ama yapacağı bir şey yok. Evde kimse yokken babam, Esma Hanım'ın çorabının içine biraz para koymuş.
Evden kaçtıktan sonra iki sevgili Bafra'da bir çeşmenin başında serinliyor. O anda Esma Hanım, çorabını aralayınca paraları görmüş. Hemen anlamış, parayı kaçarsa sefil olmasın diye babamın koyduğunu...
"Babam, Esma'yı meğer çok severmiş"
Babam, sevgilisiyle evden kaçan ilk karısı Esma'yı meğer çok severmiş . Esma gittikten çok sonra bile babam hâlâ onu hayallerdi, köyün en güzel kadınlarından biriymiş. Bir gün kapıyı çalıp bana 'Çok başım ağrıyor kızım, babandan benim için bir ilaç iste?' dedi. Çok şaşırdım, 'Nasıl isteyebilirim Esma anne?' deyince, ısrar etti; 'Sen iste, o verir' dedi. Çekine çekine varıp söyledim babama. Elini cebine attı, çıkardığı aspirini avucumun içine koydu. O anda bana söylediği de hala kulağımda; 'Onun başı daha çok ağrıyacak.' Hakikaten dediği gibi de oldu, kadının hayatı perişanlıklarla geçti.