Arama

Attila İlhan'ın şiirlerindeki bilinmeyen hikayeler

"Babam şairdi, Divan tarzında şiirler yazardı. Ben de elbet, hem onun şiir tutumunu yadsıyorum hem de kendimi ona kabul ettirmeye çalışıyorum." demişti Attila İlhan. Kelimelerle öyle güzel oynardı ki moda, yalnızlık, aşk ve sevgili belki de hiç böyle güzel anlatılmadı. Sizler için Attila İlhan'ın doğum yıl dönümünde, şiirlerindeki bilinmeyen hikayeleri derledik.

  • 3
  • 14
SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN
SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN

"sen benim hiçbir şeyimsin
yazdıklarımdan çok daha az
hiç kimse misin bilmem ki nesin
lüzumundan fazla beyaz
sen benim hiçbir şeyimsin
varlığın yokluğun anlaşılmaz"

"Sen benim hiçbir şeyimsin" dediği kadınsa aylarca telefonda konuştuğu sadece bir sestir.

  • 4
  • 14
PİA
PİA

"ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese"

Mecidiyeköy'deki evde başlanmış, otobüste sürdürülmüş, Taksim'e geldiğimde bitirilmiş bir şiir. Vatan'ın Sanat Yaprağı'nda yayımlandığını düşünüyorum. İnanılmaz yaygınlıkta bir şiirdir. Pia adı sandallara, dolmuşlara, ağır kamyonlara konulmuştur. Radroda reklam programlarına girmiştir. Şimdi düşünüyorum da, yıllarca sonra, Böyle Bir Sevmek'te tekrar döneceğim. Bir türlü elde edilemeyen hayaldeki sevgili temasının, şiiri bu derece etkili kıldığını daha iyi görüyorum. Başı bereli, yağmurluklu genç kız tipini 'moda' eden de, bu şiir olmuştur ya!

"Ne olur kim olduğunu bilsem Pia'nın" dediği Pia ise, afişlerini gördüğü "Pakistan İnternational Airlines'in kısaltmasıdır.

  • 5
  • 14
ŞAHANE SERSERİ
ŞAHANE SERSERİ

"yolumdan çekil yavrum
bağlasalar duramam
demir asa demir çarık dedim
neyleyim!"

Şiir, Burhaniye'de yazılmıştır. İlk 'Abbas Yolcu' yazılarını Varlık dergisine gönderdiğim sıralar olmalı. Paris'e ya gittim ya gidiyorum. Bir mısraın geceleyin uykumun arasında oluşup beni uyandırdığını hiç unutmam. "Rüzgar kendini yerden yere vuruyor." birkaç mısraıysa çok sevilmiş, çok tekrarlanmıştır.: 'Yola düşüldü mü…' ile başlayıp "…ıstırap çektim" ile biten mısralar.

  • 6
  • 14
KAPTAN
KAPTAN

"eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum
gece yarısını yaşamaktan yorgunum
ayazın avucunda unutmuştun ellerini
önünden geçtiğim halde beni tanımadın
ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım"

Bir dizi olan Kaptan şiirleri, kısmen Paris'te yazıldı, kısmen İstanbul'da. Bence işin ilginç yanı şurası: Bu şiirleri deneyene kadar, başıboş şiir yazmak beni ürkütürdü. Önceki şiirlerimdeki biçim anlayışı, içten içe son derece disiplinli bir biçim anlayışıdır. Oysa özellikle gerçeküstü ozanları okuduktan sonra deyişte bir rahatlık sağlamanın düşüncesi kafama doğdu.

Peki niye şiirin adı Kaptan? Paris'te bir ara sakallıydım. Eş dost bundan mı nedir, bana kaptan adını yakıştırdılar. Hepsini birden bir dergide yayımlayamadım. Bazısı şurada, bazısı burada çıktı. Ancak Sisler Bulvarı'nın ilk basımında bir araya gelebildiler. Etkileyici de oldular. Birçok edebiyat matinelerinde bana bu şiir okutulmuştur. Bir tarihte Ankara Radyosu'nda şiir saati yapan Jülide Gülizar, yerinde kullanılmış efektlerle, Kaptan'ın tamamını radyoda okumuştu. O akşam Cengiz'le yemekteydik, birden şiir başladı. Kulak kesildik, çok etkilendim. O kadar ki, hiç tanımadığım halde, ertesi gün Jülide Gülizar'a bir teşekkür mektubu yazdığımı hatırlıyorum.

  • 7
  • 14
EMPERYAL HOTELİ
EMPERYAL HOTELİ

"emperyal oteli'nde bu sonbahar
bu camların nokta nokta hüznü
bu bizim berhava olmuşluğumuz
bir nokta bir hat kalmışlığımız
bu rezil bu çarşamba günü

intihar etmiş kötümser yapraklar
öksürüklü aksırıklı bu takvim
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var"

Ünü pek yaygın bir şiirdir bu. Edebiyat matinelerinde kim bilir kaç kere okunmuştur. Yanlış aklımda kalmadıysa, işsiz ve yoksul iki gencin kısa aşk öyküsüdür, bu niyetle yazılmıştır. Öyledir de. Neden o kadar çok yankı yapmıştır? Açıklaması zor olan burası.

Sanıyorum, uzaktan iki savaş arası Fransız filmlerini hatırlatan atmosferi bunda etkili oldu. Bir de şehirli özellikleri, sinema için elverişli yanı, su götürmez. 55'te mi, 56'da mı ne, Metin'le (Erksan) nasıl bir film yapılabileceğini söyleştirdik. Oyuncularımız da kimler? Kız, Çolpan (İlhan); oğlan Fikret (Hakan).

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN