Arama

Attila İlhan'ın şiirlerindeki bilinmeyen hikayeler

"Babam şairdi, Divan tarzında şiirler yazardı. Ben de elbet, hem onun şiir tutumunu yadsıyorum hem de kendimi ona kabul ettirmeye çalışıyorum." demişti Attila İlhan. Kelimelerle öyle güzel oynardı ki moda, yalnızlık, aşk ve sevgili belki de hiç böyle güzel anlatılmadı. Sizler için Attila İlhan'ın doğum yıl dönümünde, şiirlerindeki bilinmeyen hikayeleri derledik.

  • 8
  • 14
BİR, ÜÇ VE BEŞ
BİR, ÜÇ VE BEŞ

"sen ki üşümüş gökte o yalnız bulutsun
kıskanmadığın cömert bir maviliğin ortasında o
bildiğin yalnızlığın ellerinden tutmuşsun
desen ki unutulmuşsun"

Pek yayınlanmamış bir şiir ama ne zaman okusam etkilenirim. 50/55 yıllarının ağır baskısı altındayız, siyasal eylemi bırakmışım, mezun olmama ( hem de pekiyi dereceyle) pek bir şey kalmadığı halde, fakülteyi boş veriyorum. Şiirlerimi yayımlayacak dergi yok. İstanbul'da, şimdi hangisinde olduğunu unuttuğum, bir pansiyonda kalıyorum. Şiir, kötümser hava içinde yazılmıştır. Şimdi, ilk mısralarının yazıldığı anı görür gibiyim: Osmanbey'den Harbiye'ye yürüyorum. Hafif yağmur çiseliyor.

  • 9
  • 14
LA DONNA E MOBİLİ
LA DONNA E MOBİLİ

"masmavi bir sesi var hergelenin
türkü söylemek yaşamanın başka türlüsü
gönlünce bir türküsü var mademki herkesin
bu bizim yaşamışlığımızın türküsü
üniversitenin ikinci yılında"

Paris'e ilk gidişimizde, biz üç kişiydik. Bunlardan birisi kardeşim Cengiz'di. Üniversitenin ikinci yılında koptuk gittik. Cengiz oradaki zorlukları, özellikle öğretiminin aksayacağını anlayınca çok kalmadı, döndü. Ben, öteki arkadaşım Mırç (asıl adı Cahit Güçbilmez) ile oralarda kaldım. Kaldığım otelde bir konservatuvar öğrencisi var. Sık sık, Rigoletto'dan ünlü aryayı söyler. Oysa lise yıllarında İstanbul'da , sanırım Saray sinemasında ( belki de Şark sineması) seyrettiğimiz ünlü Rigoletto filminden beri kardeşim Cengiz, aramızda bu aryayı en güzel söylemekle ün yapmış. Oğlan şarkıya başladı mı kardeşimi hatırlıyorum.

Mırç, Paris yolculuğunun öteki fedaisi. Abbas Yolcu'da uzun boylu anlatmışımdır.

  • 10
  • 14
BAŞKA ADAM
BAŞKA ADAM

"Ben hızlı yıldızları deniz boylarında gördüm
Ateşten oyulmuş çizgileri vardı
Gözbebeklerinde
Yıldız rüzgârları geçtiler
Poyraz rüzgârları geçtiler"

İlk Paris yolculuğundan sonra yazılmıştır. Zira Ankara vapuru ile Batı Akdeniz seferini yaptığım okuyunca anlaşılıyor. Dahası şiirin içinde 'sevgilim' diye anette'ten söz ediyorum, onun 'kırmızı kuşlarla süslenmiş yün eldivenlerinden'. Anette'ten 'Abbas Yolcu'da da söz etmiştim. Polonyalı bir mültecinin kızıydı. Alliance Française'de tanışmıştık. Soğuk kış geceleri Luxemburg Bahçesi'nde dolaştığımızı hatırlıyorum. Işıklar mavi bir sis içinde yüzerdi.

Şiirde alttan alta bir toplumculuk havası esmektedir. Öyle ki bu yüzden Yaşar Nabi'nin şiiri de yayımlamadığını hatırlar gibiyim. 'Örsün ve kerpetenin şairi olmak', o günlerde, son derece belalı bir şeydi.

  • 11
  • 14
LİMAN
LİMAN

"gözümden yere bir damla kan damladı kırmızı
adım adım şehrin ışıklarını yaktım sokak sokak
içimde sonrasız bir yolculuğun iç bulantısı
galata rıhtımında eski bir liman kahvesi
hepyekten düşeşe günahlarım ve salkım saçak
avucumun içinde iki satır Japon yazısı
bunun ne demek olduğunu öğrenemeyeceksiniz"

Liman konusu beni çekiyor. Bir kere çocukluğumun filmlerinden dolayı, ayrıca 'şehir' gerçeğinin en renkli, en önemli kesimlerinden birisi olmasından. Ben ki genç kuşağın, 'şehir'i şiirleştirmeye çalışan ilk ozanlarından biriyim. Liman'ı es geçemezdim. Şiirin ilk bölümü İstanbul, ikinci bölümü İzmir Limanı üzerindedir. Ama geride 'dünyayı görmeye gitmek' teması açıkça duyumsanır.

  • 12
  • 14
TATYOS’UN KAHRI
TATYOS’UN KAHRI

"son yolcunun adı attila ilhan'dı
miyoptu kısa boylu bir adamdı
dostu yoktu yalnızlığı vardı
yazı makinasıyla binmişti
bizimle konuşmaktan çekinmişti
gözlerini görseniz korkardınız
polis'ten kaçıyordu derdiniz
bir cinayet işlemişti derdiniz
halbuki kendinden kaçıyordu"

Tatyos Tatyosyan'ı Ankara vapurunda tanıdım. Şiirde anlattığım gibi Tatyos, 'feleğin sillesini yemiş' bir adamdı. Hem Türkiye'de hem de Fransa'da ezilmişti. Yol boyunca, kıç güvertesinde uzun uzun çene çaldığımızı hatırlarım. Dehşetli korkuyordu. Onu yüreklendirmeye çalışmıştım. Neticede Galata rıhtımında ikimizi de polisler aldı götürdü. Kurtulduktan epeyce sonra annesinden bir mektup aldım. Tatyos'a yardımcı olduğum için bana teşekkür ediyordu. Niye kaybettim acaba o mektubu?

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN