Attila İlhan'ın şiirlerinin yazılışındaki nedenler
Şiirseverlere yeni ve farklı ufuklar açarak Türk edebiyatına damga vuran Attila İlhan, 80 yıllık ömrüne 56 kitap ve 6 senaryo sığdırdı. Bir dönem müstear isimlerle edebiyat hayatını sürdürdüğü için Türk edebiyatında "Kaptan" lakabıyla anılan İlhan'ın bugün, vefatının 14'üncü yılı... Ölüm yıl dönümünde İlhan'ın şiirlerinin yazılış nedenlerine değindik.
Giriş Tarihi: 10.10.2019
09:17
Güncelleme Tarihi: 14.06.2020
23:29
Mecidiyeköy'deki evde başlanmış, otobüste sürdürülmüş, Taksim'e geldiğimde bitirilmiş bir şiirdir. "Ne olur kim olduğunu bilsem Pia'nın" dediği Pia ise, afişlerini gördüğü "Pakistan İnternational Airlines'in kısaltmasıdır. Şöyle anlatır hikayeyi:
"Vatan'ın Sanat Yaprağı'nda yayımlandığını düşünüyorum. İnanılmaz yaygınlıkta bir şiirdir. Pia adı sandallara, dolmuşlara, ağır kamyonlara konulmuştur. Radroda reklam programlarına girmiştir. Şimdi düşünüyorum da, yıllarca sonra, Böyle Bir Sevmek'te tekrar döneceğim. Bir türlü elde edilemeyen hayaldeki sevgili temasının, şiiri bu derece etkili kıldığını daha iyi görüyorum. Başı bereli, yağmurluklu genç kız tipini 'moda' eden de, bu şiir olmuştur ya!"
"Yeni Ortam", "Dünya", "Milliyet", "Söz" gazetelerinde köşe yazıları yazan İlhan, "Yelken" ve "Sanat Olayı" isimli dergilerin de yöneticiliğini üstlendi. Attila İlhan'ı edebiyat çevrelerinde tanıtan ve sevilmesini sağlayan "Bir başına Mehemmed yedi düşman öldürür / Mavzerinin namlusu hâlâ sıcak / tutulmaz / Ölümün derdi büyük yiğenim / çâre bulunmaz" mısralarından oluşan "Cebbar Oğlu Mehemmed " isimli şiiriyle ikincilik ödülü kazanarak, daha çok edebiyat ve şiir dostlarına ulaştı.
Şiir, Burhaniye'de yazılmıştır.
"İlk 'Abbas Yolcu' yazılarını Varlık dergisine gönderdiğim sıralar olmalı. Paris'e ya gittim ya gidiyorum. Bir mısraın geceleyin uykumun arasında oluşup beni uyandırdığını hiç unutmam. "Rüzgar kendini yerden yere vuruyor." birkaç mısraıysa çok sevilmiş, çok tekrarlanmıştır.: 'Yola düşüldü mü…' ile başlayıp "…ıstırap çektim" ile biten mısralar."
"Genç", "Yeni Nesil", "Varlık", "Aile", "Yirminci Asır", "Seçilmiş Hikâyeler", "Kaynak", "Ufuklar", "Mavi", "Yeditepe", "Dost", "Yelken", "Ataç", "Yön", "Milliyet Sanat", "Sanat Olayı" gibi dergilerde şiirleri, deneme ve eleştirileri yayınlanan İlhan, böylece Türk edebiyatının önemli isimleri arasına dahil oldu
Bir dizi olan Kaptan şiirleri, kısmen Paris'te, kısmen İstanbul'da yazılmıştır.
"Bence işin ilginç yanı şurası: Bu şiirleri deneyene kadar, başıboş şiir yazmak beni ürkütürdü. Önceki şiirlerimdeki biçim anlayışı, içten içe son derece disiplinli bir biçim anlayışıdır. Oysa özellikle gerçeküstü ozanları okuduktan sonra deyişte bir rahatlık sağlamanın düşüncesi kafama doğdu.
Peki niye şiirin adı Kaptan? Paris'te bir ara sakallıydım. Eş dost bundan mı nedir, bana kaptan adını yakıştırdılar. Hepsini birden bir dergide yayımlayamadım. Bazısı şurada, bazısı burada çıktı. Ancak Sisler Bulvarı'nın ilk basımında bir araya gelebildiler. Etkileyici de oldular. Birçok edebiyat matinelerinde bana bu şiir okutulmuştur. Bir tarihte Ankara Radyosu'nda şiir saati yapan Jülide Gülizar, yerinde kullanılmış efektlerle, Kaptan'ın tamamını radyoda okumuştu. O akşam Cengiz'le yemekteydik, birden şiir başladı. Kulak kesildik, çok etkilendim. O kadar ki, hiç tanımadığım halde, ertesi gün Jülide Gülizar'a bir teşekkür mektubu yazdığımı hatırlıyorum."
Ünü pek yaygın şiirdir. İşsiz ve yoksul iki gencin kısa aşk öyküsüdür, bu niyetle yazılmıştır.
"Sanıyorum, uzaktan iki savaş arası Fransız filmlerini hatırlatan atmosferi bunda etkili oldu. Bir de şehirli özellikleri, sinema için elverişli yanı, su götürmez. 55'te mi, 56'da mı ne, Metin'le (Erksan) nasıl bir film yapılabileceğini söyleştirdik. Oyuncularımız da kimler? Kız, Çolpan (İlhan); oğlan Fikret (Hakan)."
Şiir, kötümser hava içinde yazılmıştır.
"Pek yayınlanmamış bir şiir ama ne zaman okusam etkilenirim. 50/55 yıllarının ağır baskısı altındayız, siyasal eylemi bırakmışım, mezun olmama ( hem de pekiyi dereceyle) pek bir şey kalmadığı halde, fakülteyi boş veriyorum. Şiirlerimi yayımlayacak dergi yok. İstanbul'da, şimdi hangisinde olduğunu unuttuğum, bir pansiyonda kalıyorum. Şiir, kötümser hava içinde yazılmıştır. Şimdi, ilk mısralarının yazıldığı anı görür gibiyim: Osmanbey'den Harbiye'ye yürüyorum. Hafif yağmur çiseliyor."